Amanda Anisimova: Göç, güç, olgunluk…
Spor dünyasındaki birçok başarılı ismin hayatında ülkeler arası bir göç hikayesine rastlamak mümkün. Kendi ülkesinin yetersiz kaynakları veya zorunlu yaşam koşulları nedeniyle çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak için başka ülkelere göç eden ebeveynler, bu göçü başlatan kişilerdir.
Spor dünyasındaki birçok başarılı ismin hayatında ülkeler arası bir göç hikayesine rastlamak mümkün. Kendi ülkesinin yetersiz kaynakları veya zorunlu yaşam koşulları nedeniyle çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak için başka ülkelere göç eden ebeveynler, bu göçü başlatan kişilerdir. Şu sıralar kadınlar tenisinde fırtınalar estiren Amanda Anisimova’nın yolu, daha doğmadan göçle kesişti.
Anisimova ailesinin iki ebeveyni, Konstantin ve Olga, Rusya’nın daha fazla yaşamak istemeyen bu ikili, ilk çocukları Maria’ya daha iyi bir gelecek sağlamak için 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti. Konstantin, ‘’Eşimin uzun süredir ABD’de yaşayan akrabaları vardı. Burayı ziyaret etmemiz için bizi sürekli çağırıyorlardı. En sonunda bir gün gittik ve gider gitmez hayatımızı burada kurmanın daha iyi olacağını düşündük. Bir ara İspanya’ya taşınmayı bile düşünmüştük ama buradaki fırsatların çocuklarımız için daha iyi olacağına inanıyorduk’’ diyor.
Moskova’da finans ve banka işleri ile uğraşan Anisimova ailesi, ilk çocukları Maria’nın 10 yaşında tenise olan ilgisinin de ABD’ye taşınmalarında etkili olduğunu ifade ediyor. Maria’nın gece gündüz elinde tenis raketiyle gezmesi ve gerçekten yetenekli olması sonucu daha iyi fırsatlar için göç eden aile, ikinci kızları Amanda’nın geleceği için de büyük bir temel atmış oldu. Ablasının kendisi için ilk ilham kaynağı olduğunu söyleyen Amanda, henüz iki yaşına geldiğinde annesiyle tenis oynamaya başlamıştı. Her iki kızının da tenise olan ilgisi Anisimova ailesinin New Jersey’den Florida’ya taşınmasını beraberinde getirdi. Tıpkı Naomi Osaka gibi…
Olga Anisimova, Amanda’nın küçüklüğü hakkında ‘’Yedi yaşına gelene kadar kimse ona yardımcı olmadı. Yalnızca ben, ablası ve o; üçümüz aramızda antrenman yapardık. Asıl gelişme buydu. Aslında Amanda bir Rus ama ne orada uzun süreli kaldı, ne de doğru dürüst Rusça konuşabiliyor. Bütün bu değişimler ve farklılıklara rağmen ilginç bir gelişim gösterdi, mutluyuz.’’ diyor. Amanda 11 yaşına geldiğinde ise ‘’dış etkiler’’in en büyük yardımı kendisini buldu. O zamana kadar ailesinin koçluğu altında küçükler tenis şampiyonlarına katılan Amanda, babasının çalıştığı Aventura’ya 30 dakika uzaklıkta olan bir yerde profesyonel eğitim almak için fırsat yakalamıştı. Genie Bouchard ve Sloane Stephens gibi isimlerin de koçluğunu yapan Nick Saviano, genç tenisçi için mükemmel bir fırsat oldu.
Koç ve antrenman seviyesini birkaç seviye yukarı taşıyan genç tenisçi için sırada manşetlere çıkma zamanı vardı. ITF Junior kategorisinde iki numaraya kadar yükselen ve oynadığı tenisle yerel basının ilgisini çeken Amanda, asıl patlamasını 2018 Indian Wells’te yaptı; hem de 16 yaşındayken. Üçüncü turda yıldız oyuncu Petro Kvitova’yı mağlup ettiğinde artık en üst seviyeye hazır hâle geldiğinin sinyallerini vermişti. Amanda için bütün bu pastanın kreması 2018 Hiroshima turnuvası oldu. Turnuvaya elemelerden başlayan genç tenisçi, sadece bir set kaybederek finale kadar ulaştı. Finalde ise Su-Wei Hsieh’e kaybetti ama 16 yaşını yeni dolduran birisinin gösterdiği bu efor, kendisini WTA sıralamasında ilk 100’e soktu.
Amanda Anisimova 2019’da ise Auckland’da çeyrek final, Avustralya Açık’ta son 16, Meksika’da son 32, Indian Wells’te son 32, Miami ve Charleston’da son 64’e kalırken Bogota’da şampiyonluğa ulaştı. Madrid ve Roma’da gösterdiği performansların ardından sıradaki hedefini Rolland Garros olarak belirledi. İlk turdan itibaren sırasıyla Harmony Tan, Aryna Sabalenka, Irina Begu ve Aliona Bolsova’yı set vermeden yenen Amanda, çeyrek finalde Simona Halep’i 6-2 ve 6-4 ile geçerek yarı finale yükseldi. Yarı finaldeki Ashleigh Barty eşleşmesi ise Amanda’nın bu muhteşem Roland Garros macerasının sonu anlamına geldi. İlk seti 5-0 geriden gelip tie-break ile alan genç ABD’li, sonraki iki sette rakibine üstün gelemedi. Ancak Amanda henüz yalnızca 17’sinde, ve önünde onlarca Grand Slam var…
Anisimova’nın kariyerinin başlangıcı bu şekilde. Gelişme ve sonuç bölümlerinin ise daha parlak olacağından kimsenin şüphesi yok. Amanda’nın vücudu, yaşı itibariyle hâlâ gelişim aşamasında. Bu yüzden kort hareketleri mükemmel değil ancak blok zamanlaması, üst düzey kuvvetinin yanına eklediği sürat, forehand’ine kattığı güç, etkili vole ve servisler onun en büyük artıları. Beden gelişimi ve kort içi hareketlenmenin yanı sıra file önü oyununu ve agresif paralel vuruşlarını da geliştirmesi durumunda önü alınamayacak bir yıldız izleyeceğiz.
Amanda, üst düzey bir fiziğe sahip olduğu gibi mental anlamda da oldukça güçlü bir oyuncu. Doğru tercihleri, oyun içi sakinliği ve demeçleri; onun ne derece olgun olduğunu bizlere gösteriyor. Bazen sanki 30 yaşında bir insan gibi demeçler veriyor ve kendisine hayran bırakıyor.
‘’Ben ‘Grey Anatomi’nin büyük bir hayranıyım. Hatta sırf bu yüzden doktor olmak istedim. Eğer tenis oynamasaydım kesinlikle cerrah olmak isterdim. Aslında yapmak istediğim şey, tenis kariyerim içinde çevrimiçi dersler alarak kolej eğitimi tamamlamak ve sonrasında da tıp eğitimi almak.’’
Amanda, bu açıklamasında anlayabileceğimiz üzere 21. yüzyılın getirdiği cazip yenilikler veya olumsuz durumların en uzağında, yaşının üç katı olgunlukta bir karaktere ve oyun tarzına sahip. Ve bizler şanslıyız ki onu uzun yıllar boyunca izlemeye devam edeceğiz.