Anadolu Efes kazanmaya, Fenerbahçe kaybetmeye devam ediyor | Euroleague'de haftanın notları
Enler Haftanın koçu: Ergin Ataman (Anadolu Efes) Haftanın takımı: Anadolu Efes Haftanın oyuncusu: Bojan Dubljevic (Valencia) Haftanın hayal kırıklığı: Bayern Münih CSKA Moskova-Armani Milano Haftanın en merakla beklenen karşılaşmalarından biri, CSKA’nın oyun kurucusu Mike James...
Enler
Haftanın koçu: Ergin Ataman (Anadolu Efes)
Haftanın takımı: Anadolu Efes
Haftanın oyuncusu: Bojan Dubljevic ( Valencia )
Haftanın hayal kırıklığı: Bayern Münih
CSKA Moskova-Armani Milano
Haftanın en merakla beklenen karşılaşmalarından biri, CSKA’nın oyun kurucusu Mike James ile Milano’nun koçu Ettore Messina düellosunun yaşanacağı bu karşılaşmaydı. CSKA, ilk çeyrekte pota altında ikili oyunlar üzerinden son dönemin formda ismi Johannes Voigtmann’ı iyi besleyerek öne geçti. Daniel Hackett’ın hem top yönlendirici hem de skorer rolünü üstlenmesi bu pota altı verimliliğini arttıran temel unsurdu. Rusya temsilcisi ayrıca kısalara baskı konusunda ilk çeyrekte bu sezon hiç olmadığı kadar iştahlıydı. Koç Messina ikinci çeyrekte hücum stratejisini değiştirerek neredeyse her topu pota altından oynatıp fizik üstünlüğü kullanma yoluna gitti. Bu tercihle karşılaşmada momentum Milano’ya geçti ve İtalyan ekibi skorda üstünlüğü ele geçirdi. Özellikle Arturas Gudaitis ve Kaleb Tarczewski ikilisi pota altına inen her topta katkı vermeyi başardılar. CSKA ikinci yarının başından itibaren Milano’nun kısa savunması konusundaki zaaflarını değerlendirmek amacıyla sürekli olarak potaya penetre etme yoluna gitti. Hackett’ın da dış şut katkısıyla birlikte CSKA skorda dengeyi sağlarken momentumu da lehine çevirdi. Hackett, Milano’nun sorunlu kısa savunması karşısında dokuzda altı dış şut isabetiyle oynarken, James ise çoğunluğu potaya penetreler sonrası gelen faullerle 17 sayı üretmeyi başardı. CSKA hücumunda bu karşılaşmada yaşanan en temel değişim, sezon başından bu yana James’in ilk kez sadece skorer değil top yönlendirici rolünü de üstlenmesiydi. Rus ekibi, maçı hücum verimliliğiyle kazanmayı başardı. Milano ekibi ise savunmadaki sorunları ve hücumda topu yönlendiren bir pasör bulamaması nedeniyle maçı kaybetti.
Anadolu Efes-Maccabi Tel Aviv
Hücum düzeni en iyi işleyen takım olan Efes ile sezonun en iyi savunma takımı Maccabi’nin mücadelesinde, temsilcimiz çok rahat bir galibiyet aldı. İlk çeyrekte Krunoslav Simon’un eşleşmelerdeki fizik üstünlüğünü kullanması, Efes’i skorda öne taşırken ikinci çeyrekte Efes yine ekstra bir skorer bulmayı başardı ve Rodrigue Beaubois ile fark yarattı. Maccabi’de Scottie Wilbekin’in yaşadığı sakatlığın İsrail ekibinin hücum düzenlerini bozduğunu ifade etmek gerekiyor. Maccabi sezon başından bu yana ilk kez kısa savunmasında bu kadar aksarken fark yarattığı temel noktalardan biri olan topa baskı konusunda da sınıfta kaldı. Efes özellikle savunmada yaptığı topa baskı sonrasında kolay sayılar bulurken hücumda da her çeyrekte düzen içerisinde bir kahraman yaratmayı başardı. Temsilcimiz, geçen hafta olduğu gibi bu hafta da Shane Larkin odaklı düzenin dışına çıkmayı başardı. Son çeyrekte Larkin sayı katkısı verse de Efes’in bu kadar dominant şekilde kazanmasını sağlayan temel nokta hücumda tamamlayıcı parçalarından aldığı skor katkısı oldu. Ergin Ataman’ın öğrencileri, hücumdaki doğru düzeniyle dış şutlarda 28’de 16 (%57.1) isabet sağlayarak maçı 99 sayıyla tamamladı.
Panathinaikos-Real Madrid
Bu karşılaşma, Euroleague’de en çok üçlük denenen maç olarak tarihe geçti. İki takım toplamda 71 üçlük denedi. (Real Madrid 31, Panathinaikos ise 40 üçlük kullandı.) Ancak bu denemeler, isabete dönüşme konusunda kısır kaldı. Real %29, Panathinaikos ise %35 ile dış şut attı. Dış şutlarda isabet sağlanamayınca hücumda temel belirleyici, pota altındaki oyuncuların üretkenliği oldu. Panathinaikos penetreler üzerinden Jimmer Fredette ve Nick Calathes ile skor üretmek durumunda kalırken pota altında uzunlarına istediği alanı yaratamadı. Real cephesinde ise Anthony Randolph’un son haftalardaki skorer oyunu bu maça da yansıdı. Özellikle mobil uzun olmanın avantajını çok iyi kullanan Sloven basketbolcu, 11’de beş üçlükle fark yarattı. Walter Tavares ise maçın x faktörüydü. Pota altında ürettiği sayılarla ve aldığı sekiz hücum ribaunduyla galibiyetin baş mimarı oldu. Real, Pao’dan yedi hücum ribaundu daha fazla alırken (18-11) bu sayede de maçı kazanmayı başardı.
Alba Berlin-Baskonia
Alba Berlin, temel oyun felsefesini bu karşılaşmada da sürdürdü. Baskonia’da ise Velimir Perasovic sonrasında göreve gelen Dusko Ivanovic, bu maçı eski düzeni yok etmek adına feda etti. Tornike Shengelia bu sezon ilk kez tek hanelerde skor üretti ve ilk kez bir maçı üçlük denemeden noktaladı. Karşılaşma bir anlamda, Euroleague’in hücum düzenleri anlamında ne oynadığını en iyi bilen takımıyla ne oynadığının en az farkında olan takımının maçı hâline geldi ve Alba maçı baştan sona domine etti. Ivanovic’in istediği savunma sertliği ve disiplininin Baskonia’nın karakterine uyması biraz zaman isteyen bir süreç. Dolayısıyla bu düzeni kurana kadar eski hücum düzenini korumak gibi pragmatik hamlelerle daha yumuşak bir geçiş mümkündü. Fakat Ivanovic, sert ve radikal bir değişimden yana, Baskonia için önümüzdeki maçlar da sancılı geçebilir. Tüm bu etkenlerle beraber Alba Berlin oturmuş düzeninin ödülünü aldı ve maçı 24 sayı farkla kazandı.
Asvel-Khimki
Bu sezon evinde çok özel bir atmosfer oluşturmayı başaran Asvel, iç sahadaki bir karşılaşmayı daha kazanmayı başardı. Asvel’in atletik yapısı Khimki’nin sorunlu kısa savunmasıyla birleşince, Fransa temsilcisi istediği hücum yapısını sahada uygulayabildi. Khimki ise Janis Timma’nın dönüşüyle birlikte hücumda daha yaratıcı bir takım hâline gelmiş gözüktü. Timma’nın dönüşü Alexey Shved’in hücumda kullandığı top sayısını da makul bir seviyeye indirdi. Asvel, özellikle üçüncü çeyrekte savunmada atletizm avantajını kullanınca Khimki’yi 12 sayıda tutmayı başardı. Khimki son çeyrekte Janis Timma’nın dış şutlardaki etkili performansı ve pota altında Jeremy Evans’ın Tonye Jekiri’ye üstünlük kurmasıyla maça yeniden ortak olsa da, Asvel bu sezon maç sonlarındaki kahramanı David Lighty’nin sahneye çıkmasıyla galibiyeti aldı.
Zenit-Kızılyıldız
Kızılyıldız son maçlarda oturttuğu hücum düzenini Zenit deplasmanında da uygulamayı başardı. Lorenzo Brown’un potaya penetreleri ve hücumdaki lider rolüyle birlikte Billy Baron’a hazırlanan özel dış şut setleri, Kızılyıldız’a hücumda belli bir akışkanlık kazandırmış durumda. Zenit ise hücumda, özellikle dış şutlarda isabet bulmakta zorlandı ve topa pota altına indirme konusunda da başarılı olamadı. Bunun temel sebebiyse Kızılyıldız’ın pota altını yardım savunmasıyla iyi kapatması oldu. Sırbistan ekibi, Billy Baron’un altıda beş üçlük atması ve Lorenzo Brown’ın potayı zorlayarak temel skorer rolünü üstlenmesiyle Zenit deplasmanından çok kıymetli bir galibiyet çıkardı.
Fenerbahçe Beko-Valencia
Fenerbahçe Beko, Valencia karşısında rakibinin kısa savunması konusundaki zaaflarını iyi değerlendirerek başladı ve maçın son çeyreğine dek kontrolü elinde tutacak farkı yarattı. Nando De Colo, potaya penetreleriyle Valencia’nın bu sorununu sonuna kadar zorlarken; Luigi Datome ise Valencia forvetlerinin yumuşaklığını, topun dolaştığı hücumlarda dış şutlarla cezalandırmayı başardı. Son çeyrekte karşılaşmanın bir tempo maçına evrilmesi ve Valencia’nın bu bölümde temsilcimizden 10 hücum ribaundu fazla alması, İspanyolların maça ortak olmasını sağladı. Fenerbahçe’nin pota altında Bojan Dubljevic’in sertliğine hiçbir şekilde çözüm üretememesi ve hücum ribaundları sonrasında Valencia’nın ekstra şut şansları bulması, Valencia’nın son 0,4 saniyeye iki sayı önde girmesini sağladı. Fenerbahçe, Son topta kenar oyunu setini kusursuz oynadı ve Valencia’nın savunmada uyumasıyla maçı uzatmaya taşıdı. Sarı-lacivertliler, uzatma bölümünün son dakikasına yedi sayı önde girse de, arka arkaya verdiği hücum ribaundları ve yapılan faullerle Valencia’yı maça ortak etti. Son topu kötü kullanan Fenerbahçe, çok kritik bir maçtan daha mağlubiyetle ayrıldı.
Bayern Münih-Zalgiris Kaunas
Bayern, Zalgiris karşısında dış şut savunmasında oldukça zorlandı. Zalgiris’de Arturas Milaknis’e perde üzerinden hazırlanan dış şutlar ve Greg Monroe’nun yavaş ayaklarını hücumda ikili oyunlar üzerinden iyi kullanması, Litvanya temsilcisinin hücum verimliliğini maksimuma taşıdı. Zalgiris, pota altındaki çabukluk ve forvetlerdeki atletizm avantajını geçiş hücumlarında etkili kullanarak fark yarattı. Bavyera ekibinde ise ayakta kalan tek isim olan Danilo Barthel’in çabası maçın içinde kalmak için yeterli olmadı. Böylece Zalgiris, deplasmandan çok önemli bir galibiyetle dönmüş oldu.
Barcelona-Olympiakos
Barça, Nikola Mirotic faktörüyle, maçın ilk çeyreğinde hem içerde hem dışarıda rakip savunmayı aşmayı başardı. Bunun en önemli sebebi Olympiaoks cephesinde Nikola Milutinov’un yokluğunda fiziksel olarak Mirotic’i durdurabilecek bir uzun olmamasıydı. Oly, forvetleri üzerinden benzer bir fizik üstünlüğü yakaladığı maçın ikinci çeyreğini çok iyi değerlendirerek skorda öne geçmeyi başardı. Bu fiziksel üstünlük, hem hücumda hem de savunmada Yunanistan ekibinin maça dahil olmasını sağladı. Katalanlar bu krizi pota altında Mirotic’i besleyerek ve rotasyonu geniş tutarak çözdü. Barcelona, kenardan gelen Kyle Kuric’in Mirotic’e eşlik etmesiyle birlikte hücum seviyesini Oly’nin erişemeyeceği bir seviyeye çekti. Savunmada da rakip kısaları yardım savunmasıyla durdurmayı başaran Barça, bu hafta da yoluna kayıpsız devam etti.