Aziz Yıldırım: Zor Yılları, Zor Günleri Geride Bıraktık
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, 3 Temmuz sürecinden bugüne kadar zor günler yaşadıklarını belirterek, "Zor yılları, zor günleri geride bıraktık" dedi.
Yıldırım, kulübün aylık dergisinin ocak sayısındaki yazısında, mücadele dolu yıllar yaşamak zorunda bırakıldıklarını vurgulayarak, "Haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın, zalim ile mazlumun birbirine karıştığı, yara-bere içindeki vicdanlarımızla ortak akla ulaşamayan mücadele dolu yıllar yaşadık ve yaşamak zorunda bırakıldık" şeklinde görüş belirtti.
Aziz Yıldırım, birilerinin kendi adlarına konuştuğuna dikkati çekerek, şunları ifade etti:
"Fenerbahçe ve Fenerbahçeliler linç edilirken alkış tutanların pişmanlık dolu konuşmalarını izliyoruz. Aziz Yıldırım, 2008'de İBDA-C ve 2009'da Devrimci Karargah örgüt üyeliğiyle ilgili alınan dinleme kararıyla, 14 Şubat 2011'de 'silahlı suç örgütü' kisvesi altında dinlenirken ve biz 'bu dava şike davası değildir' derken, ses çıkarmayanların şimdilerde hukuka aykırı delil tartışmalarını seyrediyoruz. Bir günlük nezarethane misafirliklerine avazı çıktığı kadar bağıranların, bizler hukuksuz bir şekilde 8 gün oradayken, üstelik ifademiz dahi alınmadan adresimiz Metris Cezaevi yazılırken, nerede olduklarını düşünüyoruz. Mesai saatlerinde grand tuvalet gözaltıları seyrederken, sabahın 5’inde sırf Cumhuriyet Ormanı'nı yok etmek için, 107 yıllık çınarı silahlı suç örgütü çırasıyla ateşe verenleri hatırlıyor, adliye önlerindeki özgürce politik nutuklarını; Aziz Yıldırım'ın ismini vermedikleri için hakaret ve tehditle ifadeleri değiştirilmeye çalışılan arkadaşlarımızla dinliyoruz. Yine de hukukun ve adaletin herkes için koşulsuz uygulanmasını bekliyoruz. İbret olsun, yıkmaya çalıştıkları şeyin ne olduğunu görsünler ve Cumhuriyete ve Cumhuriyeti kuranlara bağlılığımızı bir kere daha anlayıp sınamaya kalmasınlar diye."
- "Özel adamların özel yetkileriyle itibarsızlaştırmaya kalktılar"
Aziz Yıldırım, yaşadıkları süreçte yaptıkları konuşmalardan örnekler verdiği yazısında, ayrıca şunları kaydetti:
"Tarih 8 Temmuz 2011, yer Beşiktaş Adliyesi. Sorguya alındık. Biz Türkiye'nin nasıl yeniden dizayn edildiğini hissettik. Zira 3 avukatımın huzurunda Türkiye'nin eskisi gibi olmayacağını söylediler. Çok yakın gelecekte Aziz Yıldırım'dan çok daha ünlü kişilerin alınacağını söylediler. Kalkıştılar da. Türkiye'nin en üst istihbarat kurumuna ve belki de daha yukarılardaydı gözleri. Biz görmüştük operasyonu ve yapılmak isteneni. Cumhurbaşkanı'na mektup yazdık, 'Bu bir operasyondur ve devlete yöneliktir' dedik, dinletemedik.
Tarih 14 Şubat 2012, yer Silivri Ceza İnfaz Kurumları Duruşma Salonu. Özel yasalarla, silahlı suç örgütü yalanlarıyla bizi şike yapmakla suçladılar. Özel Yetkili Mahkemelerde, özel adamların özel yetkileriyle itibarsızlaştırmaya kalktılar. Oysa biz 'ne şikesi, memleket elden gidiyor' dedik, inandıramadık.
Tarih 9 Temmuz 2013, yer UEFA Tahkim Kurulu. Sahte ve hukuka aykırı delillerle, ülke içindeki işbirlikçileriyle bizi Avrupa'ya şikayet ettiler. Türkiye'nin gözünün yaşına bile bakmadan futbolumuzu ispiyonladılar. UEFA'da çullandılar üzerimize bu kez. Söz aldığımızda, bunun bir operasyon olduğunu ve kısa bir süre içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yöneleceğini söyledik. Duruşma cd'lerini istedik, tüm ülke ne dediğimizi duysun diye, duyuramadık.
Yer Avrupa Parlamentosu. İki yöneticimiz Avrupa Parlamentosu’na gittiğinde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve devletini şikayet etmelerini beklediler. Zira gerçekliği ispatlanmamış kasetler uçuşuyordu havalarda ve savunması dahi alınmayan insanlar, çoktan suçlanmışlardı bile. Tıpkı Ergenekon, Balyoz, KCK, Oda Tv ve bizim dava gibi. Tam tersini bekleseler de bizden, arkadaşlarım yaşanan sürecin Türkiye Cumhuriyeti rejimine ve devletine yönelik olduğunu ve olacağını söylediler, anlatamadık.
Tarih 11 Şubat 2014, yer CNN Türk'te Tarafsız Bölge programı. 17-25 Aralık süreci yaşanmaktaydı. Herkes, güçler arasında gidip gelirken biz bunun bir operasyon olduğunu söyledik. Çünkü başından beri biliyorduk, 'iteni de tutmayanı da'. Biz biliyorduk ve inanıyorduk. Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi 'Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi' olmayacaktı. Şimdilerde hep birlikte yaratılan illegal odakları kınıyorlar.
Hepsi iyi güzel de biz bunları söylerken, nerelerdeydiniz? Bizi sorarsanız, biz hep buradaydık. 'Darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe' diyerek tüm Fenerbahçelilere bu uğurda mücadele edilecek yeni ve nice yıllar dileklerimle."