Bir rekabetten çok daha fazlası
Her gün dünyanın farklı yerlerinde çeşitli seviyelerde binlerce maç oynanıyor teniste.
Her gün dünyanın farklı yerlerinde çeşitli seviyelerde binlerce maç oynanıyor teniste. On binlerce oyuncu bir filenin iki yanında hünerlerini sergiliyor. Gençler turnuvaları, Futures turnuvaları, ATP 250’ler, ülke şampiyonaları, eleme turnuvaları... Vitrine çıkmak isteyenler evlerinden ayrılıp Florida’da, Barselona’da, Paris’te akademilere girip hayatlarını ufak sarı topa vakfediyor. Zaman içinde daha iyi olmak istiyorlar ve oluyorlar da. Onları izlemekten keyif alıyoruz. Şehre geldiklerinde biletler alınıyor; Rio’da, İstanbul’da, Tokyo’da ve daha başka yerlerde.
Bu maçların önemli bir ortak özelliği var yalnız: Federer-Nadal maçı olmamaları. Basit, ama bir o kadar gerçek; teniste bir maç ya Federer-Nadal maçıdır ya da değildir. En alt seviyedeki kulüp maçını izlerken de, bir ATP turnuvası ilk turunda Pablo Cuevas ile Borna Coric oynarken de aklınıza "Federer-Nadal" gelir. Zira icra edilen şey temelde aynıyken, filenin iki tarafında Roger Federer ve Rafael Nadal olduğunda, tribündeki insan sayısıyla başlayıp ses dalgaları gibi yayılan ve dünyayı kuşatan o "aura"nın ne kadar kuvvetli olduğunu düşündüğünüzde iliklerinize işleyen bir huşu hissedersiniz.
Tenis tarihinde muhtemelen daha büyük bir maç asla olmayacak. Halihazırda ATP tarihindeki en başarılı iki oyuncudan bahsediyor olmakla da özdeş değil aslında bu. Eşleşmeyi özel kılan detaylar istatistik kağıdından çok daha fazlasını ihtiva ediyor zira.
Oyun tarzları, tercih ettikleri zeminler, ait oldukları kültürler, güçlü tarafları, hatta raket tuttukları elleri dahi farklı olduğu için, ama en çok da temsil ettikleri felsefenin sanatta ve hatta hayatta karşılığı olduğu için, çok büyük ve ateşli taraftar kitlelerine sahip ikisi de. Yeteneğe karşı emek, "cool"luğa karşı tutku, bir Rolls Royce ile Hummer arasındaki seçim... “Sanat sanat için mi, yoksa sanat toplum için mi?” sorusuna verilen yanıt belki de.
İşte bu yüzden Federer-Nadal rekabeti, iki dev sporcudan birini daha fazla sevmenin, tenisin ve hatta daha birçok şeyin önüne geçen bir varoluşsal tercih olarak modern kültürde kök salmış durumda. Öyle ki, bu kutuplaşmayı Ronaldo-Messi ya da Jordan-LeBron tartışmalarıyla bile benzetmek pek mümkün değil. Bu rekabeti daha iyi anlayabilmek, ancak çok farklı aidiyetleri tanımlayan Real Madrid-Barcelona ya da Celtic-Rangers gibi futbol derbilerine bakarak mümkün.
İki dev, yaklaşık bir buçuk yılın ardından bugün Indian Wells’te, kariyerlerinde 39. kez karşı karşıya gelecek. Bir başka deyişle bugün tenisin bayramı.
Herkese kutlu olsun.