Dünyayı Fethedecekler
Bayern Münih başkanı ve milli takımın eski santrforu Karl-Heinz Rummenigge, bugün bulundukları noktaya nasıl ulaştıklarını The Guardian'dan David Conn'a anlattı.
Bu hikaye; sahiplerinin üyeleri, aklının eski oyuncuları Rummenigge, Beckenbauer ve hepsinin ötesinde 1979'dan beri Uli Hoeness olduğu, satılık kulüplerden çok daha farklı bir kulübün hikayesi.
Bayern... Avrupa, Almanya, Almanya Kupası ve Süper Kupa şampiyonu, üst üste 10 galibiyetle Şampiyonlar Ligi rekorunun sahibi, 71 bin kapasiteye ulaşan ikonik Allianz Arena'da Abu Dabi'lilerin sahibi olduğu Manchester City'yi ağırlayacak Şampiyonlar Ligi grup maçında. Dünyanın gıpta ettiği teknik direktörü Pep Guardiola, sakatlıklar izin verirse sahaya Alman Milli Takımı'nın 7 oyuncusunu sürebilecek ve bu birinci sınıf maçı 16 bin taraftar yalnızca 150 euro (420 TL) ödeyerek aldığı kombinelerle izleyebilecek.
Futbol kulübü ne işe yarar?
Bu fiyata bilet satabilmek Höness ve Rummenigge için bir onur kaynağı... ve yıllık 433 milyon euroya ulaşan gelirleriyle Almanya'daki tüm rakiplerinin bir galaksi farkla önünde, Avrupa'nın elitlerine kafa tutuyorlar.
"Futbol kulüplerinin toplumsal sorumluluğunu aklımızdan çıkarmamalıyız" diyor Rummenige, 'Kupa bize zarar ettiriyor diyenleri' duyunca şaşıracak, kafa yapılarını anlamakta zorlanacak biri olduğu belli... "Localarda ve şirketlere sattığımız alanlarda pahalı biletlerimiz var, onlar sayesinde maç başına 7,5 euroya(20 TL) gelen kombine satabiliyoruz ki bu Münih'te bir sinemaya gitmekten daha ucuz... Fakir bir insan, bir işsiz bile futbol izleyebilmeli, bu bizim yükümlülüğümüz.
Ben Bundesliga'nın başarısının arkasındaki sırlardan birinin bu olduğuna inanıyorum; kulüplerin bilet fiyatlarının aşırı olmamasına dikkat etmelerinin... Bir Bundesliga maçını televizyonda izlediğinizde boş koltuk görmezsiniz, harika bir atmosfer yaratılmıştır, taraftarlar tezahüratlar eşliğinde dans ediyordur. Bence Premier League'deki pek çok taraftar buna gıpta ediyor çünkü Almanya'da 'taraftar kültürü' hala hayatta."
O 'taraftar kültürü' Bayern'in taraftar grupları tarafından cansiperane korunuyor... Hepsi şirket olsa da borsada işlem gören Borussia Dortmund, tarihsel istisna taşıyan Volkswagen'in Wolfsburg'u ve Bayer'in Leverkusen'i dışında tüm kulüplerin sahibi, o kulüplerin taraftarları.
Alın teri stadyum
Bayern'de sayısı şimdilik 225.000 olan üyeler hala kulübün %82'sini ellerinde tutuyorlar ve üç yılda bir yöneticilerini seçiyorlar. Bayern, hisselerinin %9'unu 2002'de Adidas'a, %9'unu da 2009'da Audi'ye sattı. 165 milyon euro aldı ve bunu Allianz Arena'nın 346 milyon Euro tutan inşasına harcadı. Stadının maliyetini devlete, yani aslında cep telefonuyla konuştuğu ve interneti kullandığı her anda vergi veren 'sokaktaki adam'a yüklemedi, kendi alın teriyle yaptı. İsim haklarını da sigorta devi Allianz'a satarak geri kalan maliyetin önemli kısmını karşıladı. 2005'te açıldığından beri sürekli 'full çeken' stadyumun borçları 2018'de tamamen ödenmiş olacak.
Daha fazla hisse satma planları yok. Rummenigge ABD ve Arap ülkelerinden Bayern'e para yatırmak isteyelerin çok cazip öneriler sunmalarına karşın daha fazla hisse satmak istemediklerini söylüyor: "Reddettik, çünkü taraftarlarımız ve dürüstçe söyleyeyim ki biz, böyle bir şeyden hoşlanmazdık."
Güven, 'taraftar sahipliği'ne dayanıyor. Bundesliga'nın 2001'de yürülüğe soktuğu 'üyelerin kulübün %51'ine sahip olma zorunluluğu' kuralı. Bayern bunu daha da ileri götürmüş, 'kulüp hisselerinin %30'undan fazlası satılamaz' kuralıyla. Rummenigge, sistemin esasının futbolun geleneksel kültürünü korumak ve kulüplerin finansal açıdan doğru düzgün yönetilmesinin bir karışımı olduğunu söylüyor.
"Futbola daha fazla özen göstermemiz gerektiğine belki de en üst düzeyde futbol oynadığım için inanıyorum, Financial Fair Play uygulamasını desteklememin en önemli nedeni bu. Rekabet olmazsa olmaz ve biz bir örnek olabileceğimizi umuyoruz, eski oyuncularının işin içine girmesiyle bir kulübün şuurunu koruyarak... Yaptılarımızın temelinde bu var. Ama bir kulübe bir şeyhin sahip olması... Bambaşka bir felsefe."
İmrenebilir ve isteyebilirsiniz.... 60 euro (155 TL) ödeyerek kulübün sahiplerinden biri olunabiliyor ve bu bilet indirimleriyle geri dönebiliyor. Ama Almanya'da pek çok taraftar Bayern'i mütevazi bulmuyor ve bir hayırsever olarak görmüyor. Çoğu için 90'larda İngiltere'de Manchester United neyse Bayern'de o: Acımasız, aşırı ticarileşmiş bir kazanma makinesi...
Rekabetin katili mi?
Bu hiddet Mayıs'ta Bayern Dotmund'dan Götze'yi koparmak için sözleşmedeki serbest kalma bedeli olan 37 milyon euroyu Götze için tereddütsüz ödediğinde yeniden pekişti. Lig için tek ciddi ve Şampiyonlar Ligi'nde doğrudan final rakibi olan Dortmund'dan altın çocuğu kopardığında...
Götze Bayern'in Dortmund deplasmanında maçı çözen golünü attı bu sezon, Guardiola'nın ekibi ertesi hafta Eintracht Braunschweig karşısnda topa %78 sahip oldu ve son olarak geçen hafta Bremen'i 7-0'la geçti. Ligde 4 puan farkla öndeler ve 23. şampiyonluğu durdurmak mümkün değil gibi... ve Bayern başkanı bu konuda endişeli olduğu izlenimini veriyor. İngiltere'de son 20 yılda 16 Manchester United 4 Arsenal şampiyonluğuyla tekdüzeleşecek bir ligin Abramoviç ve Şeyhlerle renklendiğini kabul ederek... Bundesliga'nın bir ligin en önemli özelliği olan rekabete geriye gittiğine itiraz etmeyerek.
Felix Magath, Bayern'in eski hocası Bundesliga'nın artık Bayern'in başarısızlığına bağlı oduğu iddiasında ve Eintracht Frankfurt teknik direktörü Heribert Bruchhagen, Şampiyonlar Ligi'nden gelen paranın ligdeki tüm kulüplere dağıtılmadığı sürece haksız rekabet yarattığını söylüyor. Bayern geçen yıl UEFA'dan Şampiyonlar Ligi yayınları için 63 milyon aldı. Tabii ki oynanan maçların hasılatını da.
Bayern'in eski ve efsanevi kalecisi Oliver Kahn, Bayern ve Dortmund'un Almanya için çok fazla büyüdüğünü ve belki de bu kulüplerin mücadele edeceği bir Avrupa Süper Ligi kurmanın daha makul olduğunu söylemişti. Ama Bayern yönetimi bu fikre sıcak bakmıyor.
Rummenige, Bundesliga'nın fantastik olduğunu ve futbolda her şeyin her an değişebileceğini vurguluyor. 2011 ve 12'de Dortmund'un, 2009'da Wolfsburg'un, 2007'de Stuttgart'ın, 2004'te Werder Bremen'in şampiyon olduğunu, son 10 yılda 5 farklı şampiyon çıktığını hatırlatıyor. Ama saydığı son on yılda kazanılan şampiyonlukların beşi Bayern'e gitmedi mi? Bunu Rummenigge'ye hatırlatınca alınan yanıt maalesef diğer kulüplerin suçlanması oluyor.
Hedef dünya
Bayern'in Bundesliga'da hiç bir rakibinin boy ölçüşemeyeceği geliri ve Almanya'da rekabet edilemezliği noktasında Rummenigge daha dengeli paylaşım isteyenleri reddederken Bayern'in niyetinin daha da ileri gitmek olduğunu söylüyor. Bayern, avantajını büyütmek için Premier League ile iki İspanyol devinin Asya ve Kuzey Amerika'daki egemenliğine meydan okuyacak. Alman futbolunun önde gelenleleri ülke futboluna doğru rehberlik ettiklerine inanıyorlar, pişmanlıklarıysa uluslar arası açılımda Premier League'in gerisinde kalmaları.
Bundesliga CEO'su Christian Seifert, Bundesliga'nın 2005'e kadar uluslar arası pazara açılmadığını belirtiyor. "Bu alanda hiç gelişemedik, Bayern 2001'de Avrupa Şampiyonu'ydu, 99'da final oynamıştı, 2002'de Leverkusen'in finali, 96'da Almanya'nın Avrupa Şampiyonluğu, 2002'de Dünya Kupası Finali var. İngiliz futbolunun bizim futbolumuzdan daha iyi olduğunu sanmıyorum ama biz bu futbolu dünyaya satmaya çalışmamışız bile, berbat bir idari karar."
Rummenige Bundesliga ile Premier League'in farkını ezberinden söylüyor: "Uluslararası yayın geliri? Almanya'da yıllık 70 milyon euro, İngilzilerinki 800 milyon euro."
Bayern, uluslararası sponsorluklara açılmaya kararlı... Alman kulüpleri ve teknik adamları direnirken İngiliz kulüplerinin yıllardır yaptığı uzakdoğu ve ABD turlarına başlayacaklar. "İngilizlerin büyük kulüplerini örnek almalıyız" diyor Bayern'in yeni uluslararası işler direktörü Jörg Wacker, yeni atanmış ve bir kaç hafta içinde önce New York sonra da Çin'de bir ofis açacaklarını söylüyor.
Barcelona ile yaptıklarından sonra herkesin hayran olduğu ve dünyanın cazibesi en yüksek teknik adamı Guardiola, bu planların merkezinde... Şampiyonlar Ligi, Bundesliga ve Almanya Kupası'nın aldıkları geçen yıl Jupp Heynckes için "daha iyisi yapılamazdı" diyor Rummenigge. Ama Heynckes emekliliğe yaklaşmıştı ve Bayern, Guardiola'nın boşta oluşunu pas geçemezdi.
"Bu takımı ben çalıştırmalıydım"
"Biz O'nun gelecek olduğuna karar verdik. Bayern'i bambaşka bir seviyeye çıkarabilir ve bu fırsatı değerlendirmeseydik başka bir yere giderdi" derken Rummenige, Bayern'in bu hiç durmayan gelişim isteğinin altını bir kez daha çizmiş oluyor. Şimdi Guardiola ile beraber çalışıyorlar ve ofisinden O'nun yaptırdığı antrenmanları seyredebiliyor. ve Guardiola'dan yarı tanrıymışçasına bahsediyor.
"Bu teknik adam kutsal bir..." deyip hayranlıkla duraksıyor. "Yedi gün yirmi dört saat boyunca yalnızca futbolu düşünüyor ve çok yaratıcı. Futbol dünyasında daha önce ona benzeyen birini hiç görmedim. Bu onunla anlaşmamızın ve bu anlaşmadan mutlu olmamızın sebebi. İyi biri, oldukça zeki ve asla burnu büyüklük etmiyor, ayrıca bize de müthiş bir imaj katıyor."
"Uluslararası arenaya çıkış planlarımızda Guardiola ana karakter. Muhtemelen dünyanın hem en popüler hem en önemli teknik adamı ve takımımıza olan ilgiyi de arttırıyor."
Hoca ise sakin, Almancasını ilerletiyor ve Bayern'de çok mutlu olduğunu söylüyor. "Bu oyuncular için geldim. Evimdeydim, onları izledim ve Bayern'den teklif geldiğinde 'bu takımı ben çalıştırmalıyım' dedim, adapte olmalıydım."
"Burada takımlar Barcelona ile karşılaştıklarımızdan çok farklı bir oyun oynuyorlar, bir kaç saniye içinde dört beş oyuncu birden 40 metrelik deparlar atarak ceza sahamıza dalıyorlar. Metodolojimi değiştirmeye ve oyuncuların beni anlamasına çalışıyorum ki oynayabileceğimizin en iyisini ortaya koyalım. Bayern harika bir kulüp, devasa bir kulüp ve tarihlerine yakışır şekilde oynamayı hak ediyor."
Katil değil lokomotif
Bayern'in vizyonunun anahtarı ve Almanya için çok fazla büyüdükleri suçlamalarına yanıtıysa Alman futbolunun onların yaptıklarını görüp örnek alması ve dünyayı cezbetmesi gerektiği. "Bizi Almanya'da gereğinden fazla güçlü olarak görüyorlar ama biz Avrupa ve dünyaya baktığımızda daha da ileri gitmemiz gerektiğini görüyoruz" diyor başkan.
"Uluslararası ofisler açacağız, yurtdışı turlar düzenleyeceğiz ve sonunda bunun yararı Bundesliga'ya olacak. Diğer Bundesliga kulüpleri de bu örneği izleyecekler, yapmak zorundalar. Biz Bayern Münih'i Alman Futbolu'nun lokomatifi olarak görüyoruz." Bundesliga'nın uluslararası popülaritesini arttırmak diye özetlenen bu yaklaşım Bayern'le rekabeti daha da zorlaştıracak, dünya pazarından daha fazla pay almaya başlayacaklar. Ama Rummenigge'nin yaklaşımı bu: Bayern daha fazla gelir paylaşımını değil, Bundesliga'nın büyümsinin 'lokomotifi' olmayı istiyor.
Bu zirveye kendi emekleriyle tırmandıklarının altını çiziyor. 70'ler harikaydı ve 79'da Höness geldi. Bayern mali krizdeydi ve 78'de ligi on ikinci sırada bitirmişti. "Sonra Uli geldi ve mali problemi çözdü, ben Inter'e transfer olmak zorunda kalmıştım."
Höness, geçen yıl İsviçre'deki bir yatırım hesabının gelirini beyan etmediği için Almanya'da vergi kaçakçılığıyla suçlandı. Paranın kaynağı ise Robert-Louis Dreyfus'tu, Adidas'ın dört yıl önce hayata veda eden unutulmaz ismi. Adidas ve Höness Bayern'in Adidas'la olan anlaşmalarıyla ilgili bağlantı iddialarını reddettiler. Höness Alman makamlarına bir beyanda bulunup vergisini ödedi ama yine de Mart'ta mahkeme önüne çıkacak ve hapse girebilir.
Aile bağları
Höness Bayern'de bir aile ve dostluk kültürü yaratırken efsane oyunculardan Beckenbauer de başkan yardımcısıydı, sonra Müller'in alkolizmden kurtarılışı geldi. 99 ve 2001 finallerinde oynayan Bosnalı Hasan Salihamizdzic, Höness'in pazar barbekülerini hala unutmamış ve onu ikinci babası olarak gördüğünü söylüyor. Höness, kulüp tarafından dışlanmadı, bağra basıldı. Geçen ay, yıllık genel kurulda 4 kupa da masadayken Höness göz yaşları içinde üyelerden hakkındaki mahkemenin sonucunu beklemelerini ve devam edip etmemesine ondan sonra karar vermelerini istedi.
Rummenige, Höness'in makul bir duruş sergilediği fikrinde: "Hukuki açıdan bir yorum yapamam ama onun için en iyisini diliyorum, kulüpteki herkes gibi. Çünkü o bizim buradaki evrenimizin efendisi."
Geriye dönüp bakıldığında asla zarara girmediklerini ve ödemesinde sıkıntı yaşayabilecekleri hiç bir oyuncuyu transfer etmediklerini vurguluyor Rummenigge. Uydu yayıncılığıyla futbolun patlayışının gerçekleştiği 90'larda bir altyapı sistemi geliştirip Philipp Lahm, Bastian Schweinsteiger, Thomas Müller ve daha pek çoğunu yetiştirdiklerini, sonra kendilerine yeni bir stadyum yapacak parayı biriktirip saha ile oyuncuların arasında pistin olduğu Olimpiyat Stadı'nı terkettiklerini ve kendilerini asla dizginlemeyip her zaman, durmaksızın ileriye doğru zorladıklarını anlatıyor Rummenige.
Derleyen: İsmail Şayan