Haberler

    Efes zirvede yalnız, Real düşüşte, Maccabi ve CSKA'da işler yolunda | Euroleague'de haftanın notları

    Abone Ol

    Haftanın koçu: Jaume Ponsarnau (Valencia) Haftanın takımı: ALBA Berlin.


    Haftanın koçu: Jaume Ponsarnau ( Valencia )
    Haftanın takımı: ALBA Berlin
    Haftanın oyuncusu: Shane Larkin (Anadolu Efes)
    Haftanın hayal kırıklığı: Real Madrid








    Khimki


    Khimki, haftayı Valencia yenilgisiyle açtı. O maçta top paylaşımında ve hücumda iç-dış dengesini sağlamakta zorlandılar. Dış şutlarda istedikleri verimi sağlayamayınca (%26,7 üçlük) çok önemli bir maçı kaybettiler. Hem pota altında hem de dış şut savunmasında oldukça aksadılar. Bu, artık konu Khimki olduğunda alıştığımız bir durum.

    Khimki, Real Madrid karşısında ise hücum temposunu en üst seviyede tutarak mümkün olduğunca çok top kullanmaya çalıştı. Real’i savunamayacaklarını kabul edip onlardan daha çok sayı atma hedefiyle sahaya çıkmaları, galibiyeti getiren en önemli unsurdu. Tüm enerjilerini ve konsantrasyonlarını hücum için kullandılar. Alexey Shved’in her topu atan oyuncudan, takımın en çok top kullanan skor lideri rolüne dönüşümü galibiyeti getirdi. Shved’in yaptığı 13 asist hem Khimki’nin topu paylaşmasını hem de diğer isimlerin verimliliğinin artmasını sağladı.


    Real Madrid


    Real Madrid, iki maçlık Rusya turunda haftayı galibiyetsiz kapattı. CSKA karşısında ilk yarıda rakibinin düşük tempolu basketbolunu kabullense de savunmada pota altını iyi kapatarak yedi sayılık üstünlüğü yakalayan Real, ikinci yarıda CSKA’nın delici kısaları karşısında oldukça zorlandı ve hücumda da top paylaşımı konusunda sorunlar yaşadı. Top paylaşımı ve geçiş hücumları üzerinden sayı üretmeye alışkın olan Real Madrid bu iki unsurdan da yoksun kalınca bireysel çözümler bulamadı. Sarıldıkları son silah olan dış şutlar da sonuç vermeyince yalnızca 55 sayı üreterek maçı kaybettiler. Maçı sadece 11 asistle tamamlamaları, hücumun ne denli çalışmadığının en net göstergesiydi.

    Khimki karşısında ise istedikleri yüksek tempo basketbolunu bulmalarına rağmen maçı kaybettiler. Bunun en önemli sebebi ise bu sezon her maçın bir çeyreğinde savunmada fark yaratan Madrid ekibinin bu maçta bunu yapamamasıydı. Aldıkları iki mağlubiyet onları liderlik yarışından uzaklaştırdı.



    Fenerbahçe Beko


    Fenerbahçe Beko, Asvel karşısında henüz ilk çeyrekte rakibinin direnç göstermesini engelleyecek farkı yarattı. Hücumda temel parçaların skora katkı sağlaması ve temponun yüksekliği, Fenerbahçe için galibiyeti getiren temel unsurlardı. Savunmada ise bu sezon en çok sıkıntı yaşanan konu olan ribaundlarda, Asvel seviyesinde bir performans gelmesi, galibiyet için yeterli oldu.

    Barcelona karşısında maça Kostas Sloukas olmadan başlanması ve hücumda Leo Westermann’ın topu yönlendirmekte eksik kalması, Fenerbahçe’nin maça skor dezavantajıyla başlamasına yol açtı. Verilen hücum ribaundları yine takımın temel sorunu olurken James Nunnally’nin takıma katılması hücumda hem kenar katkısı hem de hücum çeşitliliği anlamında çok önemli bir gelişme olarak dikkat çekti. Temsilcimizin takım içi rolleri keskinleştirmek ve hücum düzenini netleştirmek için biraz daha zamana ihtiyacı var. Verilen hücum ribaundları hâlâ epey can yakarken, bu sorunun çözümü için de rotasyonu genişletmek ve alan paylaşımını daha iyi yapmak gibi zaman isteyen süreçlere ihtiyaç var.


    Barcelona


    Barcelona, haftanın en zorlu fikstürüne sahip takımlarından biriydi. Ancak evlerine bir galibiyetle dönmeyi bildiler.

    Maccabi karşısında maçın başında ekstra bir hücum performansıyla yedi sayılık farkı yakalasaşar da maçı kopartacak hamleyi yapamadılar. İkinci çeyrek itibariyle kısa savunmasında zorlanan Barcelona, seyirci atmosferiyle birlikte maçta kontrolü kaybetti ve çok kıymetli bir galibiyeti kaçırdı.

    Fenerbahçe karşısında ise Barcelona’nın en doğru yaptığı şeyler; hücumda topu pota altına indirmek, savunmada ise maçın başında tam saha baskı ile ritmi rakibe vermemek oldu. Özellikle Nikola Mirotic ve Victor Claver’in fizik üstünlüğüyle hücumda sağladıkları verimlilik ve Malcolm Delaney’nin dış şut katkısı, Barcelona adına işlerin yolunda gitmesini sağladı. Son çeyrekte Fenerbahçe’ye yakalansalar da Delaney, Barcelona’ya çok kıymetli bir galibiyeti getirdi.


    Maccabi Tel Aviv


    Maccabi haftayı evinde oynadığı iki karşılaşmayı da kazanarak tamamladı. Hem Barcelona hem de Olimpia Milano karşısında ilk çeyreklerde oyun olarak sorun yaşasalar dahi maç içerisinde gelişim gösterip reaksiyon vermeleri oldukça önemliydi. Barcelona maçında hücumda kısalarından maksimum skor katkısını almaları galibiyeti getiren en önemli unsurdu. Maccabi, rol dağılımları en keskin olan takımlardan biri. Bu da hücumda top paylaşımının verimliliğini ve ritmi maksimum seviyeye taşıyan en önemli faktör.

    Maccabi’yi bir savunma takımı olarak biliyoruz. Savunmada pota altı sertliği ve kenardan gelen oyuncuların enerji getirmeleri, İsrail ekibine bu hafta iki galibiyet getirdi. Özellikle Othello Hunter’ın haftayı 13 sayı ve 10,5 ribaunt ortalamalarıyla kapatması, düzenin iyi işlediğinin net bir göstergesi.


    Olimpia Milano


    Olimpia Milano, haftayı iki mağlubiyetle kapatarak play-off yolunda çok büyük bir darbe aldı. Anadolu Efes karşısında serbest atışlar hariç hiçbir hücum departmanında isabet yüzdesi %38’in üstüne çıkamayan Milano için maçı kazanabilmek gibi bir seçenek gündeme dahi gelmedi. Maccabi deplasmanında ilk çeyrekte hücumda ekstra kenar katkısıyla birlikte skorda üstünlüğü elde eden Milano temsilcisi, bu ivmeyi sürdüremedi. Savunmada sezon boyunca süren sorunlar Maccabi karşısında da devam etti. Özellikle rakip penetreleri durdurmakta zorlandılar. Ayrıca pota altında da rakiplerinin üstünlüğünü kabul etmek durumunda kaldılar ve haftayı galibiyetsiz kapattılar.


    Valencia


    Valencia haftayı iki galibiyetle geçti. Khimki karşısında alıştıkları tempoda oynamaları ve rakibinin dış şut zaafını değerlendirmeleri, onlar için belirleyici oldu. Valencia’nın geniş rotasyonla oynamaya alışması, maç içerisinde doğru dengeyi yakaladıklarında onların en büyük avantajı oluyor.

    Zenit deplasmanında sezon başından bu yana belki de ilk kez optimum iç saha-dış saha dengesini bulmaları ve %64,7 gibi üst düzey bir yüzdeyle (11/17) üçlük atmaları, Valencia’ya galibiyeti getirdi. Quino Colom’un forma giymediği karşılaşmada Sam Van Rossom’un sekiz asisti Valencia için hücum verimliliğinde ve top paylaşımında fark yaratan temel noktaydı.


    Zenit


    Zenit haftayı Baskonia galibiyetiyle açtı. %17 gibi korkunç bir üçlük yüzdesiyle oynamalarına rağmen maçı kazanmayı başardılar. Zenit’e galibiyeti getiren temel unsur, hücumda pota altını çok iyi kullanmaları ve kısaların penetrelerle fark yaratması oldu. Vasat oynasalar da Baskonia’yı geçmeyi başardılar.

    Valencia karşısında ise çok kötü bir dış şut savunması sergilemelerine ve üçüncü çeyrekte yalnızca dokuz sayı üretmelerine rağmen son çeyrekte maça ortak olmayı başardılar. Ancak galibiyet için son hamleyi yapamadılar.


    CSKA Moskova


    Rusya ekibi, Real Madrid karşısında maçın ikinci yarısında iyi savunmasıyla fark yarattı ve haftayı galibiyetle açtı. Ribaundlarda rakibe sağlanan üstünlük ve kısaların hücumda pota altını zorlayıp bol bol faul almaları, galibiyette önemli rol oynadı. Real karşısında üretilen sayıların %25’i serbest atış çizgisinden geldi.

    Baskonia karşısında ise hücum temposunu yüksek tutup her fırsatta kısalarıyla penetre edip sayı bulmaya çalıştılar. Bunun sonucu olarak 30 kez serbest atış çizgisine gelip 25 kez isabet buldular. Maçın son üç dakikasında rehavete kapılıp maçın son bölümünde küçük bir kriz yaşasalar da maçı kazanmayı başardılar.


    Baskonia


    Baskonia, haftayı galibiyetsiz kapatan bir başka ekipti. Zenit karşısında hücum potansiyellerinin çok altında kaldılar. Bunun temel sebebi ise bir top yönlendirici lider kısa bulamamaları olarak özetlenebilir. O maçta takımın en çok asist yapan oyuncusu, altı asist yapan pivot Tornike Shengelia oldu.

    CSKA Moskova karşısında ise ilk yarıda kısmen direnç gösterseler de savunmadaki defoları, özellikle delici kısaları savunmakta zorlanmaları onların maçın içerisinde kalmasını engelledi.


    Anadolu Efes


    Anadolu Efes, haftayı görkemli bir ikide ikiyle geçti. Armani Milano ve Asvel karşısında Vasilije Micic olmadan da hücum ritmini sürdürmesi, Efes için en önemli bir kazanım olarak sayılabilir. Shane Larkin takımın yıldız skoreri rolünü kusursuz oynamayı başarırken, haftanın görünmez kahramanı Krunoslav Simon oldu. Hırvat yıldız, Micic’in yokluğunda top dağıtımını yapan ve top paylaşımında yükü omuzlayan isimdi. Koç Ergin Ataman’ın iki karşılaşmada da yerli oyunculardan kenar katkısı alması, temsilcimizin iki maçı da rahat kazanmasını sağlayan diğer bir faktördü. Buğrahan Tuncer’in asistlere, Sertaç Şanlı’nın skor bularak hücuma katkı vermesi, dişlilerin işlemesini ve Shane Larkin’in maksimum verimlilikle oynamasını sağladı.


    Asvel


    Asvel, iki maçlık Türkiye yolculuğundan galibiyetsiz ayrıldı. Evlerinde iyi oynasalar da deplasmanlardaki kırılganlık sorunları sürüyor. Özellikle Tonye Jekiri’nin performansındaki düşüşle birlikte pota altı sertliğini tamamen kaybetmeleri, onlar için deplasmanlarda rekabetçi olma ve galibiyet elde etme şansını minimuma indiriyor.


    Kızılyıldız


    Kızılyıldız, haftayı evinde iki mağlubiyet alarak kapattı. Play-off için önemli bir fırsat yakalamışlardı fakat bu hafta çok avantajlı bir fikstürü değerlendiremediler. Zalgiris Kaunas karşısında çok düşük yüzdeyle hücum eden Kızılyıldız, rakibinin penetrelerini durdurmakta oldukça zorlandı. Geçen hafta zorlu geri dönüşü mümkün kılan dış atışlar bu kez girmeyince haftanın ilk yenilgisi geldi.

    ALBA Berlin karşısında ise maçın ilk bölümünde skorda üstünlük yakalasalar da bu üstünlüğü koruyamadılar. Daha da önemlisi, oyun tempolarını dikte edemediler. ALBA karşısında pota altı savunmasında çok zorlanan Kızılyıldız, maçın son bölümünde Kevin Punter ve Lorenzo Brown ile maçı uzatmaya götürmeyi başadı. Ancak pota altı savunması uzatmalarda da aksamaya devam edince maç kaybedildi.


    ALBA Berlin


    Berlin ekibi haftayı sürpriz biçimde iki galibiyetle tamamladı ve deplasman turundan evine mutlu döndü. Olympiakos karşısında maçın bir hücum maçına dönüşmesiyle tempoyu hep en üst seviyede tuttular. Bunu maçın son bölümüne dek sürdürmeyi başardılar. Tüm ana parçaların skor katkısı vermesi, galibiyeti getirdi. Son çeyrekte skorda geriye düştükten sonra verdikleri reaksiyon, onların Euroleague macerasında önemli bir ilk oldu ve bu ilkin ödülü galibiyetti.


    Almanya ekibi, Kızılyıldız deplasmanında ise alışılmışın aksine pota altını iyi besleyerek skor üretmeyi önceleyen bir basketbol sergiledi. Savunmada bu sezon ilk kez savunma sertliği konusunda vasatın üzerine çıkmayı başardılar. Bu iki önemli galibiyetle play-off yarışına dahil oldular.


    Olympiakos


    Yunan ekibi, yeni koçu Georgios Bartzokas ile başladığı çift maç haftasında ALBA Berlin karşısında şok bir yenilgi aldı. Hücum performansı açısından iyi bir maç çıkartan Atina ekibi, maçın yüksek tempoda oynanmasına izin vererek rakibine galibiyet için bir kapı aralamış oldu. Dış şut savunmasındaki kötü performans, Oly hanesine bir mağlubiyet olarak yazıldı.

    Bayern Münih karşısında ise özellikle skor paylaşımı ve top paylaşımı konusunda fark yaratan Olympiakos, sezonun en keyifli hücum basketbollarından birisini oynadı. Bunda en önemli pay Taylor Rochestie’nin topu yönlendiren kısa olarak kendisine alan bulması oldu. Son çeyrekte 35 sayı attıkları hücum performansıyla haftayı galibiyetle kapattılar.


    Bayern Münih


    Bayern Münih, Yunanistan turundan eli boş döndü. İki maçta da son çeyreğe kadar maçın içinde kalıp galibiyet iddiasını sürdüren Bayern, son çeyreklerde 22 ve 35 sayı yiyerek maçları kaybetti. Savunma konusunda hem pota altında hem de üç sayı çizgisinin dışında sıkıntı yaşayan Bavyera ekibi, hücum opsiyonlarının kısıtlılığı ve tamamlayıcı oyuncuların formsuzluğu nedeniyle uzun süredir maç kazanamıyor.


    Panathinaikos


    Panathinaikos haftayı iki galibiyetle kapattı. Bayern Münih karşısında uzun süre dengede giden mücadeleyi son çeyrekte rotasyonun genişliği sayesinde bir hayli kolay kazandılar. Koç Rick Pitino takımdaki rolleri keskinleştirmeye başladı. Özellikle yan parçaların rolleri geçtiğimiz haftalara göre çok daha belirgin ve bu durum hücum verimliliğine yansıyor. Hücumda günlük performanslar belirleyici olsa da belirgin rol dağılımı sayesinde oyuncular birbirlerini ikame edebiliyorlar. Saha içerisinde Nick Calathes gibi bir oyun aklının bulunması ve Tyrese Rice’ın hem skor atan hem de topu paylaşan bir oyuncuya evrilmesi, Pao adına bu hafta işlerin yolunda gitmesini sağladı. Takımın en büyük problemi ise dış şut istikrarının bir türlü yakalanamaması. Yine de Pao’nun artık bir play-off takımı olduğunu söyleyebiliriz.


    Zalgiris Kaunas



    Litvanya ekibi çift maç haftasını ikide birle bitirdi. Kızılyıldız karşısında Lukas Lekavicius’un esktra performansı ve iyi dış şut savunmasıyla maçı kazandılar. Bunda rakibin penetrelere karşı aksayan savunmasının ve Zalgiris’in dış şutlar konusunda gününde olmasının payı oldukça fazlaydı.

    Panathinaikos karşısında bu sezonki en iyi hücum performanslarını sergilediler. İlk çeyrekte tempolu hücum basketboluyla topu hızlı hareket ettirip 27 sayı üretmeyi başardılar. Bu sayede uzun süre maçın içinde kaldılar. Kısaların skor katkısı vermemesi, takımın sezon başından bu yana en önemli eksiklerden biriydi ve bu sorunu bu hafta çözdüler.

    Panathinaikos karşısında ise yine bir geri dönüşün kıyısından döndüler. Son iki dakikada sekiz sayılık farkı üçe indirseler de maçı uzatmaya taşıyamadılar. Kısaların skor katkısı ve savunmada uzunların sertliği, sezonun bundan sonraki bölümünde Zalgiris için temel belirleyici olacak.

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    ALBA Berlin Valencia Berlin Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title