Haberler

    Frank Lampard ile Mourinho, Chelsea'de menajer olmak ve takımın gençleri üzerine

    Abone Ol

    Yazıyı orijinal dilinde okumak için tıklayınız. Frank Lampard, Chelsea'nin Cobham'daki spor kompleksinin etrafında asistanlarıyla yaptığı 45 dakikalık “antrenman sonrası koşusundan” henüz yeni döndü.

    Yazıyı orijinal dilinde okumak için tıklayınız.

    Frank Lampard, Chelsea'nin Cobham'daki spor kompleksinin etrafında asistanlarıyla yaptığı 45 dakikalık “antrenman sonrası koşusundan” henüz yeni döndü.

    Onu resepsiyonda bekleyen isim ise kuzeni ve Sportsmail yazarı Jamie Redknapp.

    İkilinin uzun bir geçmişi var; evin bahçesinde yapılan maçlara, Ayia Napa'da kutlanan bir 19. doğum gününe, beraber oynadıkları milli maçlara uzanan. Ama bugünlerde yoğun programları eskisi kadar sık görüşmelerini engelliyor.

    "Frankie!" diyor adamımız, ikili kucaklaşırken.

    Kulüp yemekhanesinde öğle yemeği yerken, devamında da ofisinde çay içerken Lampard; Chelsea'den, gençleri oynatmaktan, kendi gelişiminden, "gerçek" ve "sahte" teknik direktörlerden, Avrupa'dan ve Jose Mourinho'dan bahsediyor.

    Ve biraz da Manchester United, Tottenham ve Bayern Münih maçlarından…

    JAMIE REDKNAPP: Şu ofise bak, Frank. Bir bilgin olup insanların seçimlerini yargılıyor olabilirdin. Ama buradasın, Chelsea Futbol Kulübü'nün adımlarına karar veriyorsun. Neden?

    FRANK LAMPARD: Bu içimde var. Zor ve yorucu bir iş ama bunu yapmaktan hoşlanıyor muyum dersen, bu işe aşığım. Derby ilginçti. Koçlukla flört aşamasındaydım, yapmak istediğimin bu olduğunu biliyordum ama bir yandan da fazla aceleci olmak istemiyordum. Sonra baban (Harry Redknapp) aradı, Derby'nin sahibi Mel Morris ile olan bağlantısı dolayısıyla.

    Mel ile buluştum. Dürüst olmak gerekirse, kafamda ne beklediğime dair hiçbir fikir yoktu. Bunu şimdi mi istiyordum? Benim için, ailem için, kariyerim için doğru olan bu muydu? Tehlikeli olabilir miydi?

    Koçluk yapmak istediğimi biliyordum ama izleyeceğim yol henüz belirsizdi. Umarım baban ona ne kadar saygı duyduğumu biliyordur. Zira teknik direktörlüğümde kazanacaklarımın büyük bölümünü ona ve Mel'e borçlu olacağım.

    JR: Evet ama bu işi benden çaldın dostum! Yani işler iyi gitti ve karşına bu fırsat çıktı. Kararsız mıydın? Endişeli? Yoksa teklifi aldığın gibi kararını verdin mi?

    FL: “Kararsız” ve “endişeli”, benim de kullanacağım kelimeler olurdu. Ama bir yandan da bunu inanılmaz derecede istediğimi biliyordum.

    Okuyan, dinleyen, tavsiyeleri önemseyen biriyim ve bazıları bana, "Hiç bulaşma" veya "Henüz çok erken" dediler. Tüm söylenenleri anlıyordum.

    Ama önümde bir teklif ve teklifi yapan takımda 13 yıllık bir geçmişim olması sebebiyle teklifin bana ifade ettikleri vardı, ben de kararımı yüreğimle verdim. Kalbim Chelsea'deydi ve görevin başına geçtiğimde zaten günün birinde Chelsea menajeri olacağımı düşünmüyordum dersem yalan olur. Aynı zamanda aklım da bana, "Erken olabilir ama yapmak istediğim bu" dedi.

    Her şeyi hesapladım ve sonuç netti.

    JR: İtibarını riske atıyor olabileceğini hissettin mi?

    LM: Yıllar geçtikçe bu "miras" olayını daha az önemsemeye başladım. Bunun değersiz olduğunu düşündüğümü söylemeye çalışmıyorum. Tam tersine, oyunculuk kariyerimde yaptığımı hiç kaybetmeyeceğim. Şampiyonlar Ligi'ni, takım arkadaşlarımı, taraftarları, kutlamaları asla kaybetmeyeceğim.

    Eğer hem oyunculuğumu hem de menajerliğimi izlemiş seyirciler başka türlü görüyorsa veya yeni seyirciler beni yalnız bir menajer olarak görüyorlarsa, varsın görsünler. Gerçekten de ne fark eder ki? İstesem uzakta dururdum. Ama ne anlamı olurdu ki? "Ya kötü giderse" korkusuyla mı?

    Chelsea için sezonun hikâyesi Lampard'ın gençleri kullanımıydı. Fikayo Tomori ve Mason Mount'tan Reece James ve Tammy Abraham'a...

    Lampard göreve geldiğinde kulüp transfer yasağıyla uğraşıyor ve Eden Hazard, Real Madrid'e katılmak üzere takımdan ayrılıyordu. Premier Lig'de bu sezon yalnızca Norwich, 21 yaş ve altındaki oyunculara Chelsea'den fazla süre verdi.

    JR: Kendini gençleri kullanmak zorunda mı hissettin?

    FL: Mason bu sezon kiraya mı gitmiş olurdu? Belki de. Büyük ihtimalle. Tomori kesin giderdi. Tomori'yi takımda tutmak benim kararımdı çünkü onunla Derby'de çalışmış ve tavırlarını çok sevmiştim.

    Tammy’yi oynatmak zorunda değilim. Bana üç santrforumuz arasından neden formayı onun hak ettiğini göstermesi gerek.

    Transfer yasağı beni biraz buna zorladı ama zaten taraftarların genç oyuncuları oynatmamı istediğini biliyordum. Akademinin gençlere ne kadar yatırım yaptığını biliyordum.

    Mohamed Salah ve Kevin De Bruyne’den bahsetmiyorum bile. Bu ikisi en göz önünde olanlar. Ama akademiden çıkan başka gençler de çok daha fazla şey başarabilirdi.

    Ter, gözyaşı ve harcanan saatler… Yıllardır akademide olan Neil Bath ve Jim Fraser, bu uğurda çok emek sarf etti.

    Wolves’u 5-2 yendiğimiz gün ilk golü Tomori, sonraki üçünü Tammy, sonuncusunu ise Mason atmıştı. Böyle zamanlarda onları arayıp “Beyler, bu akşam bi’ bira içer miyiz?” demek istiyorsun.

    JR: Ve birkaç genç daha var. Bu çocukları oynatmak için gerçekten cesur olmalısın.

    FL: Dediğini anlıyorum ama gençlerin oynayacağı zamanlar zaten biraz bellidir. Mesela 3-0 öndeysek maça Billy Gilmour’ı alabilirim. FA Cup’ta Hull City’ye karşı kazanırken aldım da.

    Ancak bizimle her gün antrenmanlara çıkarak, maçlarda oyuna dâhil olarak, Carabao Cup’ta Manchester United’a karşı sahaya çıkarak güven kazanabilirler.

    Bu, kaç akademi oyuncusunu oynatabileceğimi görmek için yaptığım bir deney değil. Maça çıkabilecek seviyede yeteneklerin yetiştiğini gözlemliyorum. Onlara şans vermeye çalışıyorum ama bunu yaparken maçları kaybetmemeliyiz. Bunun farkındayım.

    Chelsea’nin transfer yasağı geçtiğimiz ay kaldırılsa da Edinson Cavani transferi başarılı olmayınca herhangi bir ekleme yapılmadan ocak ayı geçilmiş oldu.

    Hazard’dan kazanılan 150 milyon sterlin, yaz aylarında gerekli transferler için kullanıma hazır olacak. Hakim Ziyech’in transferi, bu yönde atılmış ilk adım.

    Bu arada Ruben Loftus-Cheek de geçen hafta takımla çalışmaya başladı.

    JR: Geçen ay kimse gelmedi ama Ruben’le ilgili konuştuğunda gözlerin aydınlanıyor. Ne zaman seninle karşılaşsak, “Lütfen orada kal Frank” diye düşünürdüm. Ne zaman arkama sarksan başımın belada olduğunu bilirdim. Bu konuda çok iyiydin. Bunu Ruben’in oyununa ekleyebilir misin?

    FL: Şunu söyleyebilirim, azla yetinmiyor ve fazlasını istiyor. BATE Borisov’a karşı yaptığı hat-trick’i hatırlıyorum. Attıkları, benim tarzım gollerdi. Altı pas, bam! Pek bağırılacak bir durum yoktu ama yine de hoşuma gitmişti.

    Ruben bir istatistik oyuncusu değil ama onunla kesinlikle konuşacağım. Sezonda 15-20 gol atabilir mi? Evet, bu yeteneğe sahip.

    JR: Sağ bekler dünyasında karşısında devirmesi güç bir dev, Trent Alexander-Arnold, olsa da kadronuzda çok heyecan verici bir genç var. Bana biraz Reece James’ten bahset.

    FL:

    Geçen ocak ayında Derby’deyken onu takımıma kiralık olarak katmak istemiştim. Oyuncuları topla buluşturmada fazla iyi. “Fazla iyi” derken şaka yapıyorum tabi ama ne yaptığını iyi okumalıyız.

    Oyuncularımızı ceza sahasına sokmak üzerine çalışmalıyız. Reece, gelecekte Chelsea için çok önemli bir oyuncu haline gelecek. Trent ne kadar iyi bir oyuncu olsa da Reece’in onu zorlayacağını söyleyebilirim.

    JR: Callum Hudson-Odoi! O da sadece 19 yaşında.

    FL: Bu oyuncuların bizden farkı daha 10 yaşındayken kendi videolarını izleyebiliyor olmaları.

    Zayıf ve güçlü noktaları üzerine çalışıyorlar. Geçen ay Burnley maçından önce kanatların nasıl topu ceza sahasına ulaştıracağı ile ilgili bir video hazırlamıştık. Ardından da o maçta Callum bunun uygulamalı bir golünü attı. Muhtemelen bu sezonki favori golüm.

    Sterling, Mane ve Salah’a bakın, onlara istatistiklerinin nasıl bu denli iyi olduğunu sorun. Eğer zirve bir takımda kanat oyuncusu olmak istiyorsanız gol atmalısınız.

    JR: Premier Lig’de dördüncüsünüz. Dürüst ol, sezonun başındaki bütün olumsuzlukları da göz önüne aldığında puan tablosundaki şu anki yerinizi kabul eder miydin?

    FL: Evet ama nasıl oynadığımızı da göz önüne alarak daha fazlasını istediğimi söyleyebilirim.

    Redknapp’ın oğlu Beau geçen hafta Chelsea’nin genç takımıyla bir turnuva yarı finalinde Bayer Leverkusen’e karşı bir maça çıktı ve penaltılarda kaybettiler. O akşam futbolcuların aileleri arasında konuşulan ise Lampard’ın çocuklarına nasıl tavsiyeler verebileceğiydi.

    FL: Basitçe, eğer olabileceğiniz en iyi futbolcu olmak istiyorsanız buna zaman harcamalısınız.

    JR: Babam her zaman, senin gördüğü en çalışkan futbolcu olduğunu söylerdi. Bu seni neden 1996’da bir West Ham forumunda desteklediğini de açıklıyor! Antrenmanlardan sonra kalıp şutların üzerine çalışırmışsın. Bu şimdilerde nadir rastlanan bir durum mu? Bazı gençler çok mu erken kendilerini büyük görmeye başlıyor?

    FL: Bu olabiliyor. Chelsea akademisinin güzel yanlarından biri de onlara her zaman bunu hatırlatmamız. Neil Bath, bu konuda oyuncuları uyarıyor.

    Eğer bir oyuncu bizimle antrenmana çıkıp ardından kendi yaş grubunun takımına döndüğünde diğerlerinden daha üstünmüş gibi davranırsa onu uyarırız.

    Artık “olduğunuzu” düşündüğünüz an, hata yaparsınız. Oyuncularımızın kendilerini olduklarından daha iyi sanmalarına izin veremeyiz.

    JR: Sıkı çalışma çok önemli. Bu röportajdan önce bile kurmaylarınla koşudaydın.

    FL: Bir parçam haline gelmiş. 10 yaşımdan, babamla mahalleyi baştan sona koşmaya başladığımdan beri sığındığım bir şey.

    Ekibimle beraber koşup işlerin üzerinden geçiyoruz. Oyuncular, performanslar, içinde bulunduğumuz hafta, önümüzdeki maçlar hakkında konuşuyoruz. Benim için büyük bir rahatlama oluyor.

    Duvardaki takvim, Lampard'a yaklaşmakta olan üç büyük maçı hatırlatıyor; United, Tottenham ve Bayern Münih maçlarını. Bu süreç, Jose Mourinho'nun zamanında çimleri üzerinde aralıksız 77 maç yenilgi yüzü görmediği sahaya dönüşünü de içeriyor.

    FL: Bu takımları yenebileceğimizi gösterebilecek miyiz? Kesinlikle bu konuda iddialıyım. United ve Tottenham, hemen arkamızdalar.

    Zorlandık, puanlar kaybettik. Bir ara verip fiziksel ve zihinsel olarak gücümüzü toplamak iyi oldu. Şimdi güçlü takımlarla oynama zamanı.

    JR: Aralık ayında deplasmanda aldığınız 2-0'lık galibiyetle Jose karşısındaki karnene üç puanla başlamıştın. Herkesi şaşırtarak üç stoperle oynadın. En azından beni şaşırttın! Maçtan önce Sky Sports Match Zone'da arka dörtlün hakkında konuşmuştuk.

    FL: Jose'nin de o maçtan önce söylediği gibi, beni ve bir takım olarak bizi yenmek istiyor.

    Ben de aynı şekilde hissediyorum. İlk maçta sezon boyunca sergilediğimiz en iyi performansı gösterdik. Yine maksimumumuzu oynamamız lazım. Jose Mourinho takımları, üzerlerinde hafif bir baskı varken en tehlikeli hâllerinde oluyorlar.

    JR: Peki Jose'den ve yönetimi altında çalıştığın diğerlerinden neler öğrendin?

    FL: Mourinho, özgüvenle dolup taşıyordu. Carlo Ancelotti daha sakin bir tutumla başa geldi, bir baba figürü gibi. Ve işin bu tarafını da çok sevdim. Avram Grant'ın yeri benim için ayrıydı. Annemi kaybetmiştim ve bana karşı çok iyiydi.

    Bir başka teknik direktörü kopyalamaya çalışan birçok kişi gördük. Aynı atkıyı takar, aynı şekilde konuşur, antrenörlük kurslarında öğrendikleri aynı kalıpları kullanırlar. Kendi fikirlerine sahip olmalısın.

    JR: Zamanında hocalarınla aranda geçenler sebebiyle nelerden kaçınman gerektiğini de biliyorsun.

    FL: Menajerlerin söyledikleri üzerine odadan çıkıp gittiğim oldu. Bu anlardan da Jose Mourinho'nun duş anından (Portekizli, Lampard tamamen çıplakken ona dünyanın en iyi oyuncusu oluğunu söylemişti) öğrendiklerim kadar şey öğrendim. Farklı menajerler farklı seviyelerde akıl oyunlarını kullanıyorlar ve yeniden söylüyorum ki olay, bu akıl oyunlarının özgün olup olmadığı. Kendin olmak zorundasın.

    JR: Hiç bir kapı tıklamasıyla bölünmediğimizi fark etmeden edemedim. Kapın hep açık mı olur?

    FL: Derby'deki ilk günümü hatırlıyorum. Taze bir teknik direktördüm ve "açık kapı politikamdan" bahsetmiştim. "İçeri gelin çocuklar." Fakat durmadan geliyorlardı. İlk milli ara geldiğinde artık bıkmıştım.

    Ben de dedim ki, "Dinleyin çocuklar, kapı açık lakin içeri iyi antrenman çalışmaları, iyi performanslar, iyi istatistiklerle geldiğinizden emin olsanız iyi olur. Bana neden oynamanız gerektiğini söyleyen ayrıntılarla gelin. Yoksa kapı kapanacak."

    Ve gelmeyi kestiler! Benim için bir ders oldu. Bir teknik direktörün yapması gereken şeyi yaptığımı düşünüyordum. Bazen bir oyuncuyu her gün antrenmanda görüyor, “Günaydın” diyor, elini sıkıyorsun. Ama hayatında neler olup bittiğine dair hiçbir şey bilmiyorsun.

    Olay her zaman senin kapıyı açık bırakmanla alakalı olmuyor. Bazen sen onların kapılarına gitmelisin. Belki de ısınmada yanına gitmeli, onunla konuşmalı, bir şaka yapmalı, ilişkiler hakkında konuşmalısın.

    Yalnızca bir teknik direktör değil; yeri gelince bir akıl hocası, bir arkadaş ve bazen de sert bir öğretmen olmalısın.

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    Jose Mourinho Frank Lampard Tottenham Chelsea Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title