Haberler

    Fransa, futbolda yetenek merkezi haline nasıl geldi?

    Abone Ol

    Tottenham Hotspurs’ün yeni transferi Tanguy Ndombele, üç yıl önce Fransa Lig Kupası karşılaşmasında Angers formasıyla profesyonel kariyerinin ilk maçına çıkarken tribünlerde yalnızca 1508 kişi vardı.

    Tottenham Hotspurs’ün yeni transferi Tanguy Ndombele, üç yıl önce Fransa Lig Kupası karşılaşmasında Angers formasıyla profesyonel kariyerinin ilk maçına çıkarken tribünlerde yalnızca 1508 kişi vardı. Mart 2006’da ise Grenoble tribünlerinde sadece 4436 kişi uzun boylu, klas bir forvetin futbol dünyasına adım atışına şahit oluyordu. O forvetin adı Oliver Giroud’ydu. Şimdinin süper starı Kylian Mbappe’nin Monaco formasıyla sahaya ilk çıkışında stadyumda zar zor 5000 kişi sayılıyordu.

    Fransa bu sebepten dolayı profesyonel futbolcu kariyerine başlayanlara en cazip senaryoyu sunamıyor. Hatta Fransa futbolunun kalbindeki çelişki tam da bu. Ülke içinde geniş çapta ilgi çekemediği için eleştirilen Fransa futbolu, bir yandan da ürettiği harika futbolcularla kendisine yöneltilebilecek çatlak sesleri bastırıyor. Geçen yaz kazandıkları Dünya Kupası, Fransa futbolunun yetenek üretiminin ne noktada olduğunu gösterdi ancak bu üretimin işaretleri kaptan Hugo Lloris kupayı kaldırmadan önce dahi görülebiliyordu.

    Rusya’daki Dünya Kupası’nda Fransa doğumlu 52 oyuncu farklı takımlarda boy gösterdi. Böylece Fransa, ardı ardına dört Dünya Kupası boyunca diğer tüm ülkelerden daha fazla Dünya Kupası’nda oynayan futbolcu yetiştirmiş oldu. CIES Football Observatory’nin araştırmasına göre Fransa, Brezilya’nın ardından en çok futbolcu ihraç eden ülke konumunda. Fransa Futbol Federasyonu, bu bilgiler ışığında, ulusal liglerinin pazarlama stratejisinin merkezine ürettiği genç yetenekleri koydu ve Ligue 1’ın yeni sloganını belirledi: Yeteneklerin Ligi”.

    Paris bölgesi, oyuncu üretimi bakımından Fransa futbolunun lokomotifi konumunda. Adrien Rabiot, Anthony Martial gibi yüksek profilli Parisliler dahi Dünya Kupası kadrosunda kendilerine yer bulamamışken, kupayı kazanan 23 kişilik kadroda Paris bölgesinde yetişmiş tam sekiz futbolcu bulunuyordu.

    Farklı kültürlerden insanları barındıran, yoğun bir nüfusun yaşadığı Paris banliyöleri, futbolcu yetişme ortamının tüm ideal gereksinimlerini karşılıyor: Tek kurtuluşu futbol olan tam konsantre genç oyuncular, tam teşekküllü futbol tesisleri, oyuncuların kendilerini ifade etmesinin cesaretlendirildiği ve tekniklerini geliştirmelerine olanak sağlayan futbol kültürü…

    Lyon ve Marsilya gibi diğer büyük Fransız şehirlerinde de benzer bir ortam bulmak mümkün. Fransa, futbolcu üretiminde elbette mahir tek ülke değil ancak çok katmanlı gelişmiş oyuncu geliştirme sistemlerinden diğer ülkelere kıyasla daha fazla fayda sağladıkları aşikâr.

    1973 yılında ülkenin oyuncu üretimindeki noksanlığını fark eden Fransa Futbol Federasyonu, tüm profesyonel kulüplerin altyapı akademileri kurmalarını zorunlu hale getirdi. Bunlardan 37’si hâlâ faaliyetlerine devam ediyor ve 15-20 yai arası 2000 oyuncu bu akademilerde eğitim görüyor. Fransız futbol akademilerinin yapılanması, benzerlerine nazaran farklılıklar gösteriyor. Bu akademilerin hepsinde 15’i erkek çocuklarına, yedisi de kız çocuklarına ayrılmak üzere 22 antrenman sahası bulunuyor. Ülkemizdeki altyapı imkanlarıyla kıyaslayınca bu rakamlar daha çarpıcı hale geliyor. Fransa’daki akademiler arasında en meşhuruysa, Rüyalar fabrikası” olarak da bilinen Clairefontaine Akademisi.

    Paris yakınlarındaki Rambouillet Ormanı’nda konuşlanan akademi; Thierry Henry, Nicolas Anelka, Kylian Mbappe gibi birçok dünyaca ünlü Fransız oyuncuyu futbol dünyasına kazandırdı. Akademinin, deniz aşırı sınırlarında yer alan biri Korsika’da biri de Guadeloupe’da olmak üzere iki şubesi daha bulunuyor. Bu durum, gücünün büyük bir kısmını farklı kültürlerden ve ırktan oyuncuları bir arada bulundurabilmekten alan Fransa’nın, küreselleşen futbolun gereklerinin farkında olduğunu kanıtlıyor. Oyuncuların teknik ve fizik gelişimlerine yoğun emek sarf edilen akademinin alamet-i farikası ise futbolcu adaylarının zihin dünyalarının gelişimine de azami özenin gösterilmesi. Clairefontaine Akademisi’nin direktörü olan Jean-Claude Lafargue konuya dair verdiği bir röportajda şunları söylüyor:

    Oyuncuların zekâ gelişimine çok önem veriyoruz. Onları düşünmeye zorluyoruz. Problemleri, kolektif bir şekilde antrenörlerinin yardımı olmadan çözebilmelerine gayret ediyoruz.”

    Bu noktada ülkemizde yetiştirdiği oyuncularla takdir gören Altınordu Spor Kulübü’nün de Clairefontaine Akademisinin yapılanmasınıörnek model olarak aldığını eklemek gerekiyor.

    Futbolcu yetiştirmede ve genç yetenek bulma bakımından önde gelen diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslayınca Fransa’daki akademiler emsallerine oranla teknik kabiliyete de çok daha fazla önem atfediyor. Liverpool’un eski menajeri Gérard Houllier, Fransa Futbol Federasyonu’nda antrenörlük ve danışmanlık yaptığı 1988-1998 arası donemde ülkede oyuncuların topla olan ilişkilerinin daha iyi olması gerektiği inancını yerleştiren isimdi. İspanya’nın 2008’de başlayıp uzun bir süre devam eden hegemonyası, bu eğilimin daha da güçlenmesine sebep oldu.

    Olympique Lyon altyapısı eski koordinatörü Gerard Bonneau, Fransız futbolcu prototipinin atletizmle harmanlanmış teknik mükemmeliyet olduğunu iddia ediyor. Konuyla ilgili ESPN’e verdiği röportajın ilgili bölümü şöyle:

    Amacımız iki ayağını da eşit şekilde kullanabilen ve her sisteme uyum sağlayabilen oyuncular yetiştirmek. Fransız oyuncular doğaları gereği oldukça atletik. Biz buna teknik yetenek ve kolektif oynama anlayışını ekliyoruz ve bir standart sağlıyoruz. Fransız bir oyuncuyu izlerken o oyuncunun Fransız olduğunu bilmesem bile nereli olduğunu anlayabilirim.”

    Fransa futbolu her dönem oldukça atletik oyunculara sahipti. Ancak bugün geldikleri konuma ulaşmaları, atletizme eklenen teknik yeterlilik ve özellikle de oyuncuların mental yönlerine eğilerek birlikte oynama anlayışının yerleştirilmesi sayesinde oldu.

    İspanya’nın yükselişiyle teknik kabiliyetin önemini fark eden Fransız futbol otoritelerinin atladığı bir nokta daha vardı: Kolektif anlayış eksikliği. Bu noksanlık, 2010 Dünya Kupası’nda gün yüzüne çıkacaktı. Fransa kampında yaşanan meşhur kavga sonrası takımın kimyası toplanamayacak kadar bozuldu ve turnuva,Horozlar” için fiyaskoyla neticelendi. Bu olay Fransa’ya takım olabilmenin önemini hatırlattı. Fransa Eski 21 Yaş Altı Antrenörü Erick Mombaerts’in konuya ilişkin görüşleri şöyle:

    “İspanya’nın yükselişiyle ilgilenirken Knysna (Meşhur kavganın olduğu Güney Afrika şehri) geldi. Bu tahmin edemediğimiz bir durumdu. Olaydan sonra Fransa’da kolektif oynama anlayışının geliştirilmesine her zamankinden daha fazla önem veriyoruz çünkü her şeyi atletizme bırakırsak, bireyselliğe çok fazla alan tanımış oluruz.”

    Fransa’nın, en büyük futbolcu ihracatçılarından biri haline gelmesinin bir diğer sebebi ise futbol kulüplerinin hayatta kalabilmelerinin tek kurtuluş reçetesinin oyuncu yetiştirmek olması. PSG sahiplerini bir kenara bırakırsak Ligue 1 kulüpleri yerli veya yabancı yatırımcıların ilgisini çekmiyor ve federasyon, kulüplerin ekonomisi üzerinde sıkı denetim yapıyor. Ülkemizdekilerin aksine devlet veya belediyelerden yardım alma şansı da olmayan Fransız kulüplerinin tek çıkar yolu kalıyor: Genç oyuncu yetiştirmek ve satmak.

    Fransız yetkililer oyuncu üretimini en üst seviyede tutabilmek için çalışmalarına devam ediyor. Fransa futbolunun atması gereken yeni adımın oyuncuların psikolojik ihtiyaçlarına da cevap verebilmesi olduğu konusunda fikir birliği yapan otoriteler, bu yönde adımlar atmaya başladı bile. Alt yaş kategorilerinde uygulanmaya başlanan yoga dersleri, hipnoz tedavisi ve alt yaş antrenörlerinin pedagojik eğitime tabi tutulmaları bu uygulamalardan bazıları. Bonneau, ESPN’e verdiği röportajın devamında bizlere bu konuda hakkında şunları söylüyor:

    Akademilerin şartlarına uyum sağlayamayan gençlerin mental gelişimleri üzerinde hâlâ kat etmemiz gereken yol var. ‘Zor’ bir çocukla karşılaştığımızda bile ondan vazgeçemeyiz. Tüm kulüpler doğru antrenmanlar yaptırıyor ancak üzerine eğilmemiz gereken konu, gelişimleri sekteye uğrayanlarda buna hangi psikolojik sorunun sebep olduğu.”

    Dünya Kupası zaferi, futbolcu bulma ümidiyle banliyöleri mesken tutan gözlemci ve menajerlerin sayısını epey arttırdı. Bonneau, bu durumu ‘çılgınlık’ olarak tarif ediyor. Avrupa’daki hemen her takım, banliyölerde ‘yeni büyük oyuncuyu’ bulmaya çalışıyor.

    Lyon’lu Rayan Cherki, PSG’li Adil Aouchiche ve Marsilya’lu Isaac Lihadji, yeni büyük oyuncu” adaylarından. Ancak Fransa için bu liste son zamanlarda hiç kısalmıyor. Çünkü oyuncuların geldikleri yerlerde onlardan hâlâçok var.

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    Futbol Fransa Spor Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title