Genç Milli Futbolcu Kerim Frei: "Türk Oyunculardan Bence En İyisi Arda Turan"
A MİLLİ Futbolcu Takımı'nın genç yeteneği Kerim Frei Koyunlu, en iyi Türk futbolcunun Arda Turan olduğunu belirterek, "Futbola başladığım yıllarda Ronaldinho'yu beğenirdim."
A MİLLİ Futbolcu Takımı'nın genç yeteneği Kerim Frei Koyunlu, en iyi Türk futbolcunun Arda Turan olduğunu belirterek, "Futbola başladığım yıllarda Ronaldinho'yu beğenirdim. Şimdi ise Ronaldo ve Messi dünyanın en iyi oyuncuları. Türk oyunculardan bence en iyisi Arda Turan. Her yerde oynayabileceğini gösterdi. İspanya Ligi'nde, Avrupa Ligi'nde takımıyla birçok başarı elde etti" dedi.
Fulham'ın genç yıldızı Kerim Frei Koyunlu, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından hazırlanan 'TamSaha' dergisine konuştu.
Soru-cevap şeklindeki röportaj şöyle;
*Avusturya doğumlu, İsviçre vatandaşı, İngiltere'de oynayan ve son olarak Türk Milli Takımı'nı seçen uluslararası bir kişiliksin. Seni Türk futbol kamuoyuna yakından tanıtmak istiyoruz. İstersen önce ailenden başlayalım.
-Ben Avusturya'da doğdum. Annem Fas asıllı, babam ise Türk. O dönemde annem Avusturya'da, babam da İsviçre'de yaşıyormuş. Avusturya'da tanışmışlar, ikisi de sınıra çok yakın yaşadıkları için sık sık görüşüyorlarmış. Babam Türkiye'de doğmuş ama küçük yaşlarda İsviçre'de yaşamaya başlamış. İsviçre vatandaşı olduğu için benim de İsviçre pasaportum oldu. Bir de 12 yaşında erkek kardeşim var.
*Ailende spor yapan var mı? Futbol ya da başka bir spor...
-Kardeşim de futbolcu. FC St.Gallen'de oynuyor. Kardeşim diye söylemiyorum, gerçekten çok iyi bir futbolcu. Babam Murat Frei ise eskiden çok iyi güreşçiymiş. Hatta genç kategorilerde Avrupa şampiyonluğu bile var.
*Futbola kaç yaşında ve nasıl başladın? Ailen futbol oynamanı nasıl karşıladı?
-5 yaşında yuvaya gidiyordum ve oradaki birçok arkadaşım futbol oynuyordu. Ben de oynamak istediğimi aileme söyledim ve onlar da beni futbol oynamam için bir kulübe götürdü. Orada beni izlediklerinde iyi oynadığımı fark ettiler ve ondan sonra beni her zaman desteklediler. O yaşlarımdan itibaren kulüpteki antrenmanların dışında babamla da çalışıyordum.
*5 yaşında hangi takımda başlamıştın?
-İsviçre'de alt liglerde yer alan FC Au-Heerbrugg takımında futbola başladım. İki sene orada oynadıktan sonra St.Gallen'e geçtim. Orada da yaklaşık beş sene oynadım ve 12 yaşımda Grasshoppers'a transfer oldum. Şimdi üç senedir de Fulham'da oynuyorum.
*Okul eğitiminle futbolu bir arada nasıl yürüttün? İsviçre'deki sistemden bize söz eder misin?
-Grasshoppers'ta oynarken spor okuluna gidiyordum. Hem sabah hem de öğleden sonra ikişer saat dersin ardından antrenman yapıyorduk. Yani her gün 4 saat okul eğitimimizin yanında iki de antrenman yapıyorduk. Bu spor okulunda futbol eğitiminin dışında birçok spor branşında da eğitim veriliyordu. İsviçre'de sistem bu şekilde, herhangi bir kulüpte herhangi bir branşta spor yapıyorsanız spor okuluna gidip hem eğitiminizi hem de yaptığınız sporu en iyi şekilde devam ettirebiliyorsunuz. Futbol açısından konuşursak, çevredeki birçok kulüpten futbolcular o okulda eğitim alıyordu. Eğitimimizi hep beraber alsak da antrenmanlarımızı sadece kendi kulübümüzdeki arkadaşlarımızla yapıyorduk. Grasshoppers'ta oynayan ve spor okulunda eğitimine devam eden farklı yaş gruplarından arkadaşlarla okuldaki antrenmanlarımızı yapıyorduk. Akşamları ise Grasshoppers'ın tesislerinde kendi yaş grubumuzla antrenmanlarımıza devam ediyorduk. Haftanın beş günü okul ve futbolu bir arada bu şekilde devam ettiriyorduk.
*İngiltere'ye, Fulham'a transfer olduğunda eğitimine nasıl devam ettin? Orada da benzer bir sistem var mı?
- Fulham'a transfer olduğumda İngilizcem yeterince iyi değildi. Benim gibi farklı ülkelerden gelen ve İngilizceleri yeterli olmayan oyuncularla beraber her sabah bir saat İngilizce dersi aldık. Yaklaşık iki yıl bu derslere devam ettim. İngiltere'de, İsviçre'deki gibi spor okulları olmasa da kulüplerle okullar arasında çok iyi bir ilişki var. Futbol oynayan öğrenciler okulda da antrenmanlarına devam edebiliyor. Böylece hem eğitimlerinden eksik kalmıyor hem de antrenmanlarını aksatmamış oluyorlar.
*Forvet arkasında ve sol kanatta oynayabilen bir oyuncusun. En verimli olduğun ya da kendini en rahat hissettiğin bölgenin hangisi olduğunu düşünüyorsun?
-St.Gallen'de ve Grasshoppers'ta genellikle forvet arkasında 10 numara oynuyordum. Ancak Fulham'da hep sol kanatta oynadım. Sol kanatta oynamaktan da çok memnunum ama forvet arkası oynamayı tercih ederim.
*Hem kulübün Fulham'da hem de Milli Takım'da 21 numaralı forma ile oynuyorsun. Senin için 21 numaranın özel bir anlamı var mı?
- Fulham'da forma numaramı ben seçmemiştim. İlk maçımda bana 21 numaralı formayı vermişlerdi ve öyle de devam etti. Forma numaramdan memnunum.
*Futbola başladığın dönemde bir idolün var mıydı? Hangi oyuncuları beğeniyordun?
-Futbola başladığım yıllarda Ronaldinho'yu beğenirdim. Şimdi ise Ronaldo ve Messi dünyanın en iyi oyuncuları.
*Türk oyunculardan beğendiklerin var mı?
-Bence en iyisi Arda Turan. Her yerde oynayabileceğini gösterdi. İspanya Ligi'nde, UEFA Avrupa Ligi'nde takımıyla birçok başarı elde etti. Gerçekten çok iyi bir futbolcu.
*Arda Turan aynı zamanda A Milli Takım'dan da arkadaşın. İnsan olarak nasıl biri?
-Arda Turan çok arkadaş canlısı ve eğlenceli biri. Türkçem çok iyi olmadığı için yeterince konuşamasak da bu durum hemen fark ediliyor. İleride Türkçemi ilerlettikçe daha da yakın olacağımıza eminim.
*Türk Milli Takımı ile kamplara geldikçe Türkçeni de ilerletiyorsundur.
-Evet, hem A Milli Takım hem de U20 Milli Takımı ile geçirdiğim kamplarda Türkçemi ilerletmeye başladım. Her geçen gün daha iyiye gidiyor. İlerdeki kamplarda daha da iyi olacağından eminim.
*Türkiye'den önce İsviçre Milli Takımı formasını giyiyordun. İlk İsviçre formasını giydiğinde kaç yaşındaydın? Neler hissetmiştin? Seni ilk defa kim davet etmişti?
-İsviçre Milli Takım formasını ilk kez U15 takımında giymiştim. İlk davet edildiğimde çok mutlu olmuştum. Futbol oynayan her çocuğun hayali bir gün milli takımda oynamaktır. Ben de İsviçre'nin en iyi futbolcuları arasına seçildiğim için çok mutlu olmuştum. İsviçre U15 Milli Takımı'na beni ilk Heinz Mooser davet etmişti. Ancak çok fazla oynatmıyordu. Bazen kadroya giremiyordum. Genellikle kadroya girsem bile oynamıyordum. Dolayısıyla kendisi ile iyi bir ilişkimiz yoktu. Hatta U17 kategorisinde bir defa bile oynayamadım. İsviçre Milli Takımı formasını gerçek anlamda U18 takımında giymeye başladım diyebilirim. U18'de teknik direktörümüz değişmişti. Yeni teknik direktörümüz Gerard Castella beni her maçta oynatıyordu. U19 Milli Takımı'nın kaptanıydım. Gerard Castella beni tekrar milli takıma döndüren teknik direktördü. İsviçre Genç Milli Takımlarındaki performansım Fulham'a transferimden sonra daha da arttı.
*İsviçre Genç Milli Takım forması giyerken Türkiye'den Milli Takım için davet aldın mı?
-U17 yaş kategorisinde İsviçre Milli Takımı'nda oynayamadığım dönemde Türkiye'den, Almanya'da organize edilen bir kampa davet edilmiştim. Avrupa'da yaşayan 16-17 yaşındaki Türklerin davet edildiği bir seçme kampıydı. Hatta şimdi U20 Milli Takımı'ndan arkadaşım Taşkın Çalış ile ilk kez orada tanışmıştık. Milli Takım seviyesinde bir davet almadım.
*İsviçre Milli Takımı'nda oynadığın dönemde unutamadığın maçın ya da golün var mı?
-U19 Milli Takımı'nda oynarken Danimarka ile hazırlık maçı yapmıştık. Hem maçı 5-1 kazanmıştık hem de ben bir gol atmıştım. O maçı unutamam. Bir de U19 Avrupa Şampiyonası ön eleme turunda grubu ikinci bitirip Elit Tur'a yükselmiştik. O turnuva da benim için iyi geçmişti. Ancak ben U21 Milli Takımına seçildiğim için Elit Tur'a katılamamıştım.
*Türkiye'yi tercih etmen nasıl oldu? Sana teklifi kim getirdi? Düşünme sürecinde aklından neler geçirdin ve Türkiye kararını nasıl verdin?
-Geçen sene Londra'da düzenlenen Olimpiyat Oyunlarında İsviçre Milli Takımı kadrosuna davet edilmiştim. Olimpiyat öncesindeki kamp başlamadan, tatilde olduğum günlerde babama Türkiye'den telefon gelmişti ve Türk Milli Takımı'nda oynamam için davet etmişlerdi. Türkiye için oynamamı çok istediklerini söylemişlerdi ve görüşmek üzere babamla beni İstanbul'a davet etmişlerdi. Aslında çok kolay bir karar değildi. Çünkü İsviçre Milli Takımı'nda her şey yolunda gidiyordu ve Olimpiyat kadrosunda yer alıyordum. Ancak Türkiye için oynamak da istiyordum. Bu nedenle görüşmemin doğru olacağını düşündüm. Görüştüğümüzde de benimle gerçekten ilgilendiklerini ve benim Türk Milli Takımı'nda oynamamı çok istediklerini gördüm. Bu görüşme sonrasında Türkiye için oynamaya karar verdim. Türkiye'yi, Türk insanını çok seviyordum. Türkiye'ye, İstanbul'a birçok defa gelmiştim. İsviçre'de doğup büyümeme rağmen kendimi her zaman daha fazla Türk gibi hissediyordum. Bu nedenle de Türkiye'yi seçmem çok da zor olmadı ve Türkiye için oynamaya karar verdim.
*Bu kararından memnun musun?
-Kesinlikle doğru karar verdiğimi düşünüyorum. A Milli Takım'la resmi maçlarda forma giyme şansı buldum. U20 Dünya Kupası'nda oynadım. Şimdiye kadar her şey yolunda gidiyor.
*İsviçrelilerin tepkileri nasıl oldu? Türkiye'yi tercih ettiğin İsviçre'de ilk duyulduğunda neler yaşadın?
-Bu durumu açıklamak tabii ki kolay olmadı. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum ama onlarla da paylaşmam gerekiyordu. Sonunda milli takımın koordinatörünü aradım ve A milli takım tercihimi Türkiye'den yana kullandığımı söyledim. Bu tercihimin İsviçre ile alakalı olmadığını, federasyon ya da milli takımda her şeyden memnun olduğumu belirttim. Tercihimin sadece benimle ilgili olduğunu, kendimi Türk gibi hissettiğim için bu tercihi yaptığımı anlattım. Hem İsviçre U21 Milli Takım Teknik Direktörüm hem de İsviçre A Milli Takım Teknik Direktörü Ottmar Hitzfeld beni aradılar. O dönem Hitzfeld beni A Milli Takım'a da davet etti. Hatta o günlerde medyada da İsviçre için oynamam yönünde haberler çıkmıştı.
*U20 Milli Takımı ile Dünya Kupası'nda oynama kararını nasıl aldın? Bu senin isteğin miydi?
-Karşılıklı gelişti diyebilirim. Antrenörlerimiz beni istedi, ben de ev sahibi olduğumuz bir Dünya Kupası'nda oynama fırsatını kaçırmamak istedim. Dünya Kupası'nda yer almak muhteşem bir duyguydu. Ayrıca A Milli Takım'da oynamaya yeni yeni başladığım için hem Milli Takım formasına hem de ileride A Milli Takım'da beraber oynayacağım arkadaşlarıma alışmam açısından da çok faydalı olacağını düşündüm. Öyle de oldu.
*Türk futbolu hakkında neler biliyorsun? Ligimizi takip edebiliyor musun?
-İngiltere'de, Türkiye liginde oynanan maçları pek izleyemesem de her hafta sonu maç sonuçlarını takip ediyorum. Artık beraber de oynadığımız için oyuncuların bir çoğunu tanıyor ve takip ediyorum.
*İsviçre'den İngiltere'ye transferine gelirsek, henüz Grasshoppers A takımına yükselmeden, 17 yaşında Fulham'a gittiğini görüyoruz. Fulham seni nerede ve nasıl keşfetti?
-Aslında nerede izlediklerini bilmiyorum. Bir gün menajerim aradı ve Fulham'ın beni transfer etmek istediğini söyledi. Grasshoppers'ta A takımda oynamamıştım, U18 takımında oynuyordum. Fulham'ın beni istemesine çok sevinmiştim. Belki de milli maçlarımdan takip etmiş olabilirler.
*İngiltere'de yaşamak, oraya alışmak kolay oldu mu?
-İlk üç ay gerçekten zor geçmişti. İlk defa İsviçre dışında yaşayacaktım. Yeni bir ülke, yeni insanlar ve yeni bir dil. Ancak sezon başladıktan sonra her şey yoluna girdi ve ben de sezona çok iyi başladım.
*İngiliz futboluna uyum sağlaman kolay oldu mu? İki ülkenin futbol anlayışları arasında ne gibi farklar var sana göre?
-Tabi ki İsviçre'de ve İngiltere'de oynanan futbol arasında büyük farklar var. Zaten dünyanın en iyi oyuncuları Premier Lig'de oynuyor. İngiltere'de oynanan futbola alışmam zor olmadı, kısa sürede uyum sağladım.
*Fulham'da önce hangi yaş kategorisinde oynamaya başladın? A takıma yükselişin nasıl oldu?
-Fulham'a transfer olduğumda U16 takımında oynadım. 6 maç oynadıktan sonra U18 takımına geçtim. Fulham'a Ocak ayında transfer olmuştum. Yaklaşık 2.5 ay U16 takımında oynadım, son iki ayı ise U18'de geçirdim. Yeni sezona ise yine U18 takımında başladım. Daha sonra da rezerv takıma geçtim. O sezonun sonunda da A takıma yükseldim. 2011-2012 sezonunun başında A takımda oynamaya başladım. Fulham A takımıyla ilk maçımı Avrupa Ligi ön eleme turunda Faroe Adaları'ndan Runavik takımına karşı oynadım. Maç kendi sahamızdaydı ve son 20 dakikada oyuna girmiştim. Fulham formasını kendi seyircimiz önünde ilk kez giymek çok güzel bir duyguydu.
*Martin Jol uluslararası tecrübesi yüksek bir antrenör ve sana Fulham'ın A takımında oynama şansını da o verdi. Martin Jol'la ilişkilerinden söz eder misin biraz? Sana neler kattığını düşünüyorsun?
-Evet, beni A takım kadrosuna alan, Premier Lig'de oynatan Martin Jol'a teşekkür etmeliyim. Bugünlere gelmemde kendisinin büyük katkısı var. Bana güvendi ve Premier Lig'de oynattı. Kendisiyle her zaman dürüst ve açık sözlü bir oyuncu-teknik direktör ilişkimiz var. A takıma alan ve oynatan kendisi olduğu için benimle her zaman ilgileniyor, beni önemsiyor.
*Takım arkadaşlarınla aran nasıl? Özellikle takımdaki tecrübeli oyuncular senin gibi genç oyunculara destek veriyor mu?
-Özellikle aynı mevkide oynadığım için Damien Duff'ı takip ediyorum, ondan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Onun gibi tecrübeli ve değerli bir oyuncu ile aynı takımda olmak çok önemli bir fırsat. Nasıl antrenman yaptığını, profesyonelliğini görmek, kendimi geliştirmem adına çok önemli. Ondan ve tabii ki diğer takım arkadaşlarımdan çok şey öğreniyorum.
*Fulham'da ilk sezonunda 23 maça çıktın. Ama sonrasında Cardiff'e kiralandın ve geçtiğimiz sezon çok fazla oynama fırsatı bulamadın. Bu iki sezondaki performansın hakkında neler söylersin?
-Uzun bir sakatlık geçirmiştim ve oynamam, maç kondisyonumu arttırmam gerekiyordu. En kısa zamanda eski performansıma dönmek istiyordum. Cardiff'e kiralandım ama çok kısa bir dönem orada oynadım. Yaklaşık bir ay oynadıktan sonra Fulham'a geri geldim. Fulham A takımındaki performansımın şimdiye kadar iyi olduğunu düşünüyorum. Tabii ki her zaman daha iyisi olabilir. Yaklaşık 30 defa Premier Lig'de forma giydim. Geçtiğimiz sezon daha da iyi olabilirdim, daha fazla forma şansı bulabilirdim ama sakatlığım nedeniyle çok fazla oynayamadım. İki kere sakatlık geçirdim, çok zaman kaybettim. Bu nedenle performansım çok iyi değildi. Umarım gelecek sezon eski performansımı yakalarım ve daha fazla forma şansı bulurum.
*Kariyer planında neler var? Hedeflerin nelerdir?
-Her futbolcu dünyanın en iyi takımlarında forma giymek ister, her zaman en iyisini hedefler. Benim de hedeflerim büyük. Şimdi Fulham'da oynuyorum ve her maçta en iyi performansımı sergilemek istiyorum. Eğer başarılı olur ve iyi bir çıkış yakalarsam daha iyi takımlarda oynama fırsatım olur. Adım adım ilerlemek istiyorum. Öncelikle her maçta forma giymek ve performansımı arttırmak istiyorum. Sonra da zaten karşıma fırsatlar çıkacaktır.
*Hedeflerin arasında Türkiye'de oynamak var mı?
-Şu anda Fulham'da oynuyorum ve iki yıl daha kontratım var. Gelecekte neler olacağını bilemeyiz. Futbolda her şey olabilir ama şimdilik Fulham'daki geleceğime konsantreyim. - İstanbul