Haberler

    Georgios Printezis ile Siros, NBA’den vazgeçiş ve emekliliğe dair

    Abone Ol

    *Bu röportaj, Euroleague’de sezonun askıya alındığı açıklanmadan önce yapılmıştır.

    *Bu röportaj, Euroleague’de sezonun askıya alındığı açıklanmadan önce yapılmıştır.


    2002 ile 2009 yılları arasında Olympiacos forması giyen Georgios Printezis, 2009 ile 2011 yıllarını bir başka Akdeniz ülkesi olan İspanya’da Unijaca Malaga formasıyla geçirdi. 2011 yazında tekrardan Olympiacos’a dönen Yunan yıldız, hâlen daha Kırmızı-beyazlı ekibin formasını giyiyor.

    35 yaşındaki Printezis’in kariyeri, NBA ile 2007’nin yaz aylarında kesişmişti. 2007 NBA Draftı’nda San Antonio Spurs tarafından 58. sırada seçildikten sonra Toronto Raptors’a takaslanmıştı. Draft hakları, sonraki yıllarda Dallas Mavericks, New York Knicks, Portland Trail-Blazers ve Oklahoma City Thunder’a takaslanırken NBA’e adım atmayıp Avrupa’da kalmıştı.

    Printezis, 2015-2016 sezonunda San Antonio Spurs temsilcileriyle görüşmüş ve görüşmenin ardından iki yıllık kontrata her iki tarafta sıcak bakmıştı. Fakat Printezis, NBA’e gitmekten vazgeçip Avrupa’da kalmaya karar vermişti. Yani anlayacağınız o, hem oyun özellikleri hem de saha dışı karakteri bakımından yıldız bir Avrupalı basketbol oyuncusu…


    Öncelikle nasılsınız? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?


    35 yaşında olan ve yoğun bir sezonu geride bırakan bir oyuncu olarak, harika! Şaka yapıyorum, aslında çok yorgunum. Ama basketbol oynama isteğim, gerçeklerin önüne geçiyor. Yorgunluğumu dile getirmekten hoşlanmıyorum. Eğer ben yorulursam takımda hata yaptığında uyaracağım arkadaşlarıma karşı haklı çıkamam. Lider olup herkesi enerjik tutmam gerekiyor.


    Sezon sizin açınızdan nasıl gidiyor?


    Açıkçası biraz üzgünüm. Çünkü bildiğin gibi play-off’a kalmak için birçok takımla savaşıyoruz. Ben, yaz arasında, Mart’a geldiğimiz zaman ilk beşte oluruz diye tahmin ediyordum. Ama bazı sorunlar yaşadık. Umarım asla durmayacağımız bir çıkış yakalayabiliriz.


    Kariyerinizin en başlarına dönelim… Basketbolla nasıl tanıştınız? Ve bunu bir meslek hâline getirmeye nasıl karar verdiniz?


    Küçükken çok enerjik biriymişim. Yani yaramaz. Ayrıca boyum, yaşıtlarıma göre uzunmuş. Ailem, bu iki şeyi değerlendirmek için beni spora yönlendirmeyi düşünmüş. İlk olarak bazı olimpik sporlarda görev aldım. Sırıkla atlama, yüzme ve tenis oynadım ama bu üç spordaki deneyimim toplam bir yıl sürdü. Başarısızdım. Sonrasında futbola yöneldim. Çok iyi bir savunma oyuncusuydum. Ama aradığım şeyi orada da bulamadım. Babamın tavsiyesi üzerine aile dostumuzun basketbol kursunda oynamaya başladım. Belki klişe gibi görünebilir fakat topla buluştuğum ilk andan beri bu spordan kopmadım, kopamadım. Gerçekten. Demek istediğim, basketbola hobi değil tamamen meslek olarak bakıyordum.



    Yunanistan’ın Güney Ege bölgesinde yer alan Siros Adası’nda doğdunuz. Oradaki yaşamınız nasıldı?


    Oh, Siros… Sezon bittikten sonra oraya gitmek için sabırsızlanıyorum. Siros, Dünya’da görebileceğiniz en güzel yerlerden biri. Denizin rengi gerçekten de turkuaz ve kumlar ile çakıl taşları büyüleyici. Temiz hava, doğa, manzara… Orayı seviyorum. İştahınız açılıyor, kendinizi ütopik bir kitabın yükselme bölümünde hissediyorsunuz. Aslında hayatınızın tamamını Siros’ta geçirmek zor çünkü orası gerçekten de pahalı bir yer. Ama yaz aylarında dinlenmek için ideal bir bölge. Her şeye değer.

    Ailem, benim doğduğum dönemin koşullarına göre, zengindi. Durumumuz çok iyi değildi fakat yine de istediğimiz birçok şeyi alabiliyorduk. Ailem, ben doğduktan birkaç yıl sonra Atina’ya taşındı. Basketbolla, daha doğrusu sporla Atina’da tanıştım.


    Olympiacos – Panathinaikos rekabetine geçmeden önce, neden Olympiacos’u seçtiniz?


    Doğrusunu söylemem gerekirse burada radikal bir karar vermedim. Yani, “Şu kulüpte oynayacağım” gibi bir hedefim yoktu. Basketbol oynayabileceğim her yer benim açımdan uygundu. Küçük yaş gruplarında yeteneğimi keşfeden bazı antrenörler ve kişiler Olympiacos’u seçmemin daha iyi olacağını söylediler. Onları dinlediğim için mutluyum.


    Panathinaikos’a karşı sahada olduğunuz zamanlar neler hissediyorsunuz? Bir farklılık oluyor mu?


    Kesinlikle! Sahada kendinizi bir gladyatör gibi hissediyorsunuz. Kırmızı rengin yeşil rengi yere sermesi için bütün bir geceye yayılan savaş… Onlara karşı oynadığımız maçlarda basketbolun teknik kısmını konuşmamız zor oluyor. Çünkü genelde taraftarlardan, yöneticilerin açıklamalarından, yorumculardan ve basından çok fazla etkileniyoruz. Bunu haklı olarak bir mit hâline getiriyorlar. Biz gladyatörler, onlara karşı destansı bir savaş içindeyiz. Ama tabii ki birbirimize karşı her zaman saygı duyuyoruz. Çünkü günün sonunda Pana’dan oyuncularla telefondan konuşup maçı eğlenceli bir dille hatırlıyoruz. Basketbol, çözülmesi zor olan bir denklem.


    2007 NBA Draftı’nda San Antonio Spurs tarafından seçilmiştiniz. Sonrasında draft haklarınız birçok takıma takaslandı. 2015-2016 sezonunun ortalarında ise NBA’e gideceğiniz konuşuluyordu.


    Beş sezon önce San Antonio Spurs’ten birkaç üst düzey yetkiliyle görüşmüştüm ama hem sezon ortasına yaklaştığımız hem de Olympiacos’a olan bağlılığım nedeniyle NBA’e gitmek istemedim. Sanırım draft edildiğim gece, NBA’de oynamayı en çok istediğim zamandı. Oraya gidip Kobe Bryant, Kevin Garnett, Dwyane Wade gibi isimlere karşı savunma yapmak istiyordum. Tabii draft gecesi haklarımın takaslanması, bazı menajerlerin olumsuz ve isteksiz davranışları sonrasında Avrupa’da kalmamın daha doğru olacağını düşündüm.


    Oyunun teknik kısmına geçecek olursak, bir forvet olarak günümüz basketbolundaki rolünüzü nasıl görüyorsunuz?


    Benim için çok fazla şey değişmedi. Çünkü günümüz basketbolu, uzun forvetlerden bence dört önemli şey bekliyor: Üçlük atabilme, adam değişim savunmasında kısaların karşısında kalabilme, oyun kurabilme ve topsuz oyunda şutör rolü edinebilme. Ben, kariyerimin başlarından beri topsuz oyundaki şut görevi hariç her şeyi yapıyorum. Savunmada beş pozisyonun karşısında kalabiliyorum, üçlüklerim çok iyi olmasa da ortalamanın biraz üzerinde ve Vassilis kadar (Spanoulis) olmasa da iyi bir pasörüm. Bence günümüz basketbolunda üç, dört ve beş numaralardan bunlar bekleniyor.


    En sevdiğiniz hücum ve savunma setleri neler?


    Hücumda, “split cut” denilen sistemi seviyorum. Forvet, sağ veya sol hücum tarafında art arda dizilen iki perdeden geçip içeriye devrilirken tepedeki oyun kurucudan pası alıyor. Bunu Spanoulis’le oynamak büyük zevk veriyor. Tabii şut alanı açtığı için pick&pop’u da seviyorum. Savunmada ise tamamen adam adama üzerine yoğunlaşıyorum. Bir hedef belirle ve onu, mümkünse sahada olduğun her saniye boyunca oyundan soğut.


    35 yaşındasınız. Emeklilik hakkında neler düşünüyorsunuz?


    Bu sefer şaka yapmıyorum ve en az üç yıl daha oynamak istiyorum. Asıl hedefim 42 yaşıma kadar basketbol oynamak. Bu spordan kopmamak. Devam etmek. Oyunculuk kariyerimin sonrasında ise biraz dinlenip antrenörlük çalışmaları yapabilirim. Bu, bir sonraki aşama. Şu an tek hedefim Olympiacos’u zirveye taşımak.

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    Olympiacos Spor Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title