Güneş batmayan lig #10
Lordlar Kamarası Hafta sonunda ligin iyi savunma takımlarından Newcastle United’a puan kaybeden Manchester City, bu hafta içi bir başka iyi savunma takımı Burnley ile karşılaştı.
Lordlar Kamarası
Hafta sonunda ligin iyi savunma takımlarından Newcastle United’a puan kaybeden Manchester City, bu hafta içi bir başka iyi savunma takımı Burnley ile karşılaştı. Kapalı Burnley’yi erken açtılar ve bu sefer gol yemeden maçı tutmayı başardılar. İkinci yarıya öyle bir başladı ki City, Burnley topa anca gol yediği zaman dokunabildi. Sean Dyche’ın üst üste gelen hamleleri Burnley’yi hareketlendirse de sonuç alamadılar. Çift maç haftasında fazla yorulmak istemeyen City’liler de düşük viteste maçı götürdü. Rodri’nin Kevin De Bruyne’ye selam çaktığı gol, maçtaki performansının süsü oldu adeta. Gabriel Jesus’un da hat-trick yapabilmek adına canını dişine takması Pep’i keyiften kendinden geçirmiş olmalı. Ancak maçın sonunda bir şekilde topu yine kalelerinde gördüler. Pep, maç sonundaki galibiyet videosundan sonra oyuncularıyla sert bir konuşma yapmış olabilir.
Jose Mourinho’nun Old Trafford’a dönüşü futbol adına harika oldu. Tottenham, Manchester United deplasmanından 2-1 mağlup ayrıldı. Manu’dan sorunlu ayrıldığı oyuncular intikam yemini etmiş gibi bir ilk yarı oynadılar. Özellikle Marcus Rashford bu sezonki en dikkat çekici oyunuyla eski ustasının karşısındaydı. Kendi kalesinin önüne hapsolan Spurs’ü kurtaran ise Dele Alli’den başkası değildi. İkinci yarı başladığında ise Rashford’un durmaya niyeti yoktu. Önce Serge Aurier’i geçti, ardından Moussa Sissoko’yu geçerken penaltıyı aldırdı ve penaltıyı gole çevirdi. Golden sonra Spurs’ün daha baskılı oynaması beklenirken beklentiler karşılanamadı. Böylece Mou ilk Büyük Altılı maçından mağlup ayrılarak pembe panjurlu evinden çıkmış oldu. Ole Solskjær de böylece koltuğunun vidalarını birazcık sıktı.
Çift maç haftasında Merseyside’ın kırmızısı Liverpool ile mavisi Everton karşılaştı. Derbi öyle bir başladı ki sadece sahadakiler değil bizler bile nefes almakta zorlandık. Jürgen Klopp’ün hücum hattında rotasyona gitmesi gol atmalarına engel olamadı. Sadio Mane’nin Everton savunmasını çaresiz bırakan pasları Liverpool’u öne geçirdi. Everton’ın buna cevabı Richarlison ve Michael Keane’in golleriyle geldi. İşin ilginci müthiş bir tempo yakalayan Liverpool karşısında, Everton skorun yansıttığı kadar ezilmedi. İkinci yarı başladığında Liverpool işini bitirmişti ve topu Everton’a vermeden maçı bitirmeye oynadı. Marco Silva da takımına topu hatırlatmak için yaptığı değişikliklerden istediği sonucu alamadı. Maça son imzayı atan da Gigi Wijnaldum oldu. Çift maç haftasını kayıpsız kapatan Liverpool’da keyifler yerinde. Everton’da ise Marco Silva’nın neden olduğu tatsızlıklar devam ediyor.
Hafta sonunun yaralı Londralısı Chelsea, Aston Villa’yı ağırladı. Puan kaybettikten sonra Frank Lampard’ın esas 11’ini tercih etmesi, Chelsea’ye tekrardan galibiyeti getirdi. Bu iki farklı Chelsea’yi izledikten sonra onların iyi bir 11’e sahip olduklarını ancak iyi bir 14’e sahip olmadıklarını gördük. Tammy Abraham ise dönüşünü golle süsledi. Tammy’ye cevabı Kasımpaşa çocuğu Trezeguet verdi. İkinci yarıyı, son haftaların sessiz ismi Mason Mount’un müthiş volesiyle açtık. Lampard’ın üvey evladı statüsündeki Mount’un golü onu duygulandırmış olsa gerek. Sezona beklentisiz giren Chelsea’de işler son haftalarda kötü gitse de bu galibiyetle beraber kafalarını tekrar kaldırmaları muhtemel.
Arsenal Fredrik Ljungberg’le ilk maçında bir puan aldıktan sonra bu hafta Brighton & Hove Albion’ı konuk etti. Graham Potter, sihriyle Ljungberg’i 2-1 mağlup etti. Maça öyle bir üstünlük kurarak başladı ki Brigton, neredeyse kalcileri Matthew Ryan’ı kadrajda göremedik. Golü 36. dakikada kornerden bulan Brighton, ilk yarıyı önde kapadı. İkinci yarı daha toparlanmış gözüken Arsenal bu sefer top hakimiyetini eline geçirip daha etkili oynamaya başladı. Bunda Ljungberg’in Pepe’yi öne alıp Mesut Özil’i arkaya çekmesinin de payının olduğunu söylemek lazım. Golü Alexandre Lacazette’le bulan Arsenal, bu kısa sürelik enerjisini devrenin tamamına yayamadı. Topçuların üstünlüğü yavaş yavaş kaybetmesinden sonra, Brigton Neal Maupay’ın golüyle tekrardan öne geçti ve maçın skorunu teyit etti. Ljungberg’in başlangıcı da Unai Emery’yi aratacak cinsten desek yanlış olmaz herhalde.
Avam Kamarası’nda göze çarpanlar
Leicester City çift maç haftasının en şanslı takımı diyebiliriz. Watford’la karşılaşan Tilkiler 2-0 kazandı. Mental olarak artık ligden kopmuş Watford için söylenecek çok bir şey yok. Leicester, Jamie Vardy ve James Maddison’ın golleriyle rahat bir galibiyet alıp lider Liverool’u takibini sürdürdü. Watford ise artık lige havlu attı diyebiliriz. Kendilerini toparlamak için sil baştan başlamaları gerek gibi gözüküyor.
Nuno Espirito Santo hocamız ağırlığını koymaya başladı. Wolverhampton, uzun süredir kaybetmiyor ve sezon başındaki formsuzluklarının geçici olduğunu kanıtladılar. Sezonu çok erken açan Wolves’da Raul Jimenez’in form tutması onlar için büyük bir avantaj oldu. Bu hafta West Ham United’ı ağırladılar ve 2-0 galip geldiler. Maça ağırlığını koyarak kazanan Wolves açısından değil de West Ham açısından bakarsak, Manuel Pellegrini’nin koltuğu hiç sağlam gözükmüyor. Uzun süredir sorunlara yapıcı bir çözüm bulamayan Arjantinli hocanın geleceği Jack Wilshere’in sakatlık geleceği kadar parlak diyebiliriz.
Dip not: Marco Silva Everton’dan kovuldu. Artık onsuz bir lig izleyeceğiz. Bu hepimiz için güzel bir haber olsa gerek. Sizlerle bu mutluluğu paylaşıyorum.