Herkes Ona, O Torres'e...
ÖZEL Röportaj: Mete AYDIN – Esat DERGİ metea@sporx.
ÖZEL Röportaj: Mete AYDIN – Esat DERGİ
metea@sporx.com – esatd@sporx.com Tarih Mayıs 2006. İstanbul Cup yollarındayız. İçimize büyük bir tenis tutkusu kaçmış. Ön eleme maçlarını takip ederken sarışın ufak bir kıza rastlıyoruz; Caroline Wozniacki. Danimarkalı o sıra 16'sına yaklaşmış. Ön elemede veda ediyor gözlerimizin önünde, kortta bir süre de iletişim kuruyoruz ve şans diliyoruz ilerisi için. Ardından o gün Wozniacki'deki yetenek ve marka olma ışığını (ki bayan tenisinde bunun kısmen güzellikle paralel olduğu aşikar) görüp o zamanın Super spor'u, şimdilerin Sporx'inde manşetleri süslüyoruz "Geliyor" diye. Wozniacki o yılı dünya klasmanında 237. sırada kapatıyor. Takip etmeye devam ediyoruz ve 2010'a geldiğimizde manzara bizi de mutlu eder durumda. Danimarkalı artık dünya 1 numarası... Wozniacki Polonya orijinli, spor kökeni kuvvetli olan bir ailenin kızı. Ağabeyi, babası, annesi hep sporcu kimliği taşıyor. Kısa bir süre içinde henüz Grand Slam kazanamamasına karşın, 1 numara olan Wozniacki 2010 sezonu içinde, o turnuva benim, bu turnuva senin dolaştı, puanları topladı. Kimileri ona Energizer Bunny (Energizer reklamlarındaki tavşanı hatırlayın) diyor. Arkadaşlarının ona taktığı lakap ise “sunshine”, yani günışığı... 20’lik Danimarkalı Caroline THY'nin müthiş tanıtım hamlelerine dahil edildi ve Business Class'ın yeni yüzü oldu. 3 yıl THY ile ortaklaşa çalışacak. Bu işbirliğinin tanıtım toplantısı için TED Spor Kulübü'ne gelerek ülkemizi ziyaret eden genç raket ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Şimdi sizi bu sohbet sizi başbaşa bırakıyoruz... - Neşeli bir dış görünüş. İnsanların sana baktığında ilk gördüğü şey bu. Bir çok sponsonsorun var artık ve hızla artıyor. Binlerce de sevenin bulunuyor. Hayatın kısa zamanda olumlu anlamda değişti. Wozniacki'nin yaşam felsefesi nedir? Bu kadar çok şeye karşın, bazı şeyleri korumak için nasıl düşünüyor? "Her zaman olaylara iyi tarafından bakmayı denerim. Bu beni duygu bakımından hareketlendiriyor ve her zaman herkese karşı neşeli, güleryüzlü bir insan oluyorum. 2010 sezonu benim için iyi geçti ama 2011’de daha iyisini yapmayı dört gözle bekliyorum. Sponsorluklara gelecek olursak, Türk Hava Yolları ile bir anlaşma yapmak onlarla çalışmak gerçekten benim için gurur verici.." - En çok hangi Grand Slam'de mutlu sona ulaşmak isterdin? "Her Grand Slam turnuvası size başka heyecanlar sunuyor ve herhangi birini kazanmayı düşlemek beni heyecanlandırıyor..." - Avustralya Açık yaklaşıyor. Kim ve Vera ile birlikte en büyük favorisin. Şansını nasıl görüyorsun? Zamanı geldi mi? "Uzun süredir çok sıkı çalışıyorum ve hissettiğim bir şey var, o da oyunumu geliştirdiğim. Bunu kortta da göstermeyi arzu ediyorum. Eğer sadece kendi oyunuma ve bunu geliştirmeye odaklanırsam, şu ankinden çok daha fazlasına ulaşabilirim." - Bayanlar tenisinde en başarılı bulduğun isim veya isimler kimler? "Serena ve Venus Williams kardeşlere saygı duyuyorum. Onlar harika birer şampiyon. Öte yandan da eğlenceli insanlar." Sert zeminde oynamaktan daha çok hoşlanan ve bu zeminde daha iyi bir performans sergileyen Wozniacki’nin teniste idolleri ise Martina Hingis ve Steffi Graf olmuş...
- Ülkende tenis ne durumda? Herkes seni seviyor. Maçların sırasında beş buçuk milyon nufüslü Danimarka'nın ciddi bir kısmı televizyona kilitleniyor. Türkiye'de biz gençlerimize halen daha bu sporun "zengin sporu" olmadığını öğretemedik. Danimarka'da işler nasıl? “Danimarka'yı kortta temsil etmekten dolayı büyük gurur duyuyorum. Danimarka'da son yıllarda bana yardımcı olan, destekleyen oldukça fazla sayıda sevenim var. Bizim ülkemiz küçük. Büyük bir dayanışma içinde ilerliyoruz. Danimarkalı vatandaşlarımın bana desteğinden ötürü minnettarım.” - Profesyonel tenis kariyerinde unutamadığın bir anı var mı? Bir maç ya da? "2010 için söylemek gerekirse unutamadığım şey, evimde Kopenhag'ta kazandığım turnuvaydı. Arkadaşlarım, ailem, beni destekleyen muhteşem bir kalabalık ve sonunda mutlu son. Belki bu benim kazandığım en küçük turnuvaydı ama benim için en değerli olandı, diyebilirim..." “EN BÜYÜK SİLAHIM DAYANIKLILIĞIM” - Bir teknik soru. Senin oyun stilin hakkında birçok değerlendirme okuyoruz. Bazıları oyunun içindeki defansif gücünü söylerken, bazıları gizli silahların olduğunu vurguluyor. Çoğu tenis oyuncusunun forehand'i backhand'inden iyidir ama sen de durum ters. Oyununu nasıl tanımlıyorsun? "Bana kalırsa en büyük silahım dayanıklılığım, gücüm ve bunun sayesinde de birçok şey oldu. Kesinlikle geliştirmem gereken bazı özelliklerim olduğunu kabul ediyorum. Fakat genel olarak söylemek gerekirse oyun stilim iyi seviyede ve daha iyi hale getirebilecek bir potansiyel var." - Mayıs 2006'da İstanbul Cup'taydın. O yılı 237. sırada kapamıştın. 2. ön eleme turunda elenmiştin. Biz de şans eseri o turnuvada seni izleme şansı bulduk o maçta... Görüntü de almıştık, sen 15 iken. Elenmiştin ama biz biraz iddialı da olsa senin çıkışın hakkında bir haber yapıp, biraz da 'vurucu' bir başlık atmıştık; "Geliyor" diye. Sanki 1 numara olacağını hissettik. Gün be gün seni takip ettik, sen yükseldin ve 1 numara oldun. Dolaylı olarak biz de. Peki 2006'dan bu yana İstanbul Cup'a gelmemenin nedeni nedir?
"Sıralamada yükseldikçe gerçekten maç programım çok yoğunlaştı ve takvimim darlaştı. İstanbul'dan hoşlanmama karşın yoğun programım yüzünden burada tekrar oynama şansı bulamadım. 2011'de farklı olacağını umuyorum. Türkiye WTA Championship'e ev sahipliği yaparak tenisi müthiş bir şekilde destekledi. 2011 sezonunun sonunda burada oynamak güzel olacak.."
Wozniacki bu İstanbul ziyaretinden aylar sonra Ekim 2006’da kademe olarak alt seviye diyebileceğimiz bir ITF turnuvasında İstanbul’a gelip sert zeminde mutlu sona ulaşmıştı. 7. Cumhuriyet Kızları Uluslararası Kapalı Kort Tenis Turnuvası’ndaki bu zafer onun profesyonelliğe adım atmasının ardından ilk şampiyonluğuydu. İstanbul onun için gerçekten başlangıçtı...
“FERNANDO TORRES UZUN SÜRE KALACAK” - Tenis dışı bir soru. Liverpool ve Fernando Torres tutkunu biliyoruz. Bu nereden geliyor. Diyelim ki Torres Real Madrid'e transfer oldu. Liverpool'u bırakır Real Madrid'i tutmaya başlar mısın? "Evet ağabeyim Patrik ve babam birer eski futbolcu. Hatta şaşırmayın ama ben de çocukken futbol oynadım. O sıra bu sevgi içime girdi. Liverpool'da ise Fernando ile birkaç kez görüştüm, umuyorum ve sanıyorum ki Liverpoool'da uzun mu uzun bir süre kalacak..." Caroline’ın futbol sevgisini biliyorduk da futbolculuk yönünden haberimiz yoktu. Yeşil sahalara kaysaymış acaba nasıl olurdu? Wozniacki’nin birkaç Liverpool maçına gittiğini biliyoruz. Meşhur KOP tribününden izlemiş olabilir mi?
- Henüz 20 yaşında iki hedefinden birini başardın. Dünya 1 numarası oldun. Şimdiki hedefin Grand Slam kazanmak. İşler yolunda gitti ve Grand Slam'lere de uzandın. Bu kadar erken bu başarıları elde ettikten sonra önünde nasıl bir hedef olacak? Bazı tenisçiler aile yaşamını denedi geçmişte, annelik mesela... "Yaptığım işi seviyorum. Şu an tenissiz bir hayat ise düşünemiyorum. Oynayacak turnuva bulduğum sürece benim için oynamanın herhangi bir problem olacağını düşünmüyorum" - Seni kendine örnek alan bir çok genç raket var. Onlara dünya klasında bir oyuncu olmak için ne önerirsin? "Bu cevabım klasik gelecek ama çok çalışmalılar ve hep kazanmak istemeliler. Elbette yol uzun, inişler ve çıkışlar olacak. Gerçek olan şu ki kazanmayı ‘en çok’ isteyen, içten gelen bir savaşla bunu yapan en sonunda başaracaktır..." - Teşekkürler Caroline. 2011’in sonunda yeniden görüşmek üzere...
“Ben teşekkür ederim, umarım...”