Izdırap duvarı: Paris-Roubaix
Kısa Kısa Yarış Tarihi !!window.__es_gtm_helper.inject_ad('outstream','58906817outstream', !!0, !!0, !!0) -->‘’9 milyon insan hayatını kaybetmişti.
Kısa Kısa Yarış Tarihi
‘’9 milyon insan hayatını kaybetmişti. En büyük kaybı Fransızlar vermişti. İletişim kopmuştu. Tabii ki yeniden bir yarış yapılabilirdi; ama Roubaix’ye giden bir yol hala var mıydı? Daha da önemlisi, Roubaix hala yerinde duruyor muydu?’’
Bisiklet tarihçisi Les Woodland’a ait bu sözler, Kuzeydoğu Fransa’nın Büyük Savaş’tan sonraki durumunu anlatıyor. Bisiklet tarihinin 19. yüzyıldan kalma iki dünya harbi geçirmiş yadigarı, yukarıdaki sözler sebebiyle "Kuzey cehennemi” olarak anılıyor.
Paris-Roubaix ilk kez 1896 yılında, kendisinden beş yaş büyük, döneminin en uzun ve en zorlu bisiklet yarışlarından 560 kilometrelik Bordeaux-Paris’nin hazırlık yarışı olarak koşulmuş. Bir rivayete göre yarış Paskalya Pazar’ına denk geldiği için kiliseden büyük baskı görmüş. Fakat organizasyon, bisikletçiler için erken bir pazar ayini sözü vererek kilisenin gönlünü almış.
Paris-Roubaix denince akla, yarışla özdeşleşen parke taşlar geliyor. İlk kez yapıldığı 1896 yılından İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna dek yarış kötü durumdaki tali yollarda koşuluyor. İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım yolların da yeniden inşasına neden oluyor. Altyapı ve yollar geliştikçe, 1960’lara doğru, Paris-Roubaix’deki parke taşlı yollar asfaltlanarak yarıştan kaybolmaya başlıyor. Bunun üstüne organizatörler parke taşlı yol arayışıyla biraz daha doğuya, Belçika sınırına kaymaya başlıyor ve yarışın günümüzdeki silüeti oluşuyor.
"Klasiklerin kraliçesi” günümüzde 257 kilometre üzerinden koşuluyor. Bu mesafenin 54.5 kilometresi parke taşlar üstünde geçiliyor. Mesafesi ve parke taşlı sektörlerin ağırlığıyla, 100 yılı aşkındır farklı oyuncularla sergilenen bir tiyatro oyunu gibi Paris-Roubaix. Örneğin bu pazar günkü varış, 1971’de koşulandan daha zor veya daha kolay değil. Elbette arada ciddi bir ekipman farkı var, fakat senaryo aynı: Taş, toz, acı, taşların yarattığı titreşimden su toplayan ve patlayan eller… Tüm acılar Roubaix velodromuna ulaşana kadar… Bu ızdırap duvarının ardında ise kazanan bisikletçiyi ölümsüzlük bekliyor.
2019 Favorileri
Greg van Avermaet: Van Avermaet klasik sezonunu başlangıcından bu yana hep formda. Fakat kazanmak için ihtiyacı olan son yüzdeyi bir türlü bulamıyor. 2017 şampiyonu, Paris-Roubaix’de kazanmak için ne yapması gerektiğini iyi biliyor. En kötü ihtimalle ilk onda kendine rahatlıkla yer bulacaktır.
Zdenek Stybar: Stybar, Omloop lanetiyle bir numaralı favori olarak başladığı Ronde van Vlaanderen’de hastalığı sebebiyle bir varlık gösteremedi. Daha önce iki kez ikinci sırada ulaştığı Roubaix Velodromu’na bu sefer en önde varabilir. Bu sene o sene mi?
Yves Lampaert: Quick Step’in Stybar ve Philippe Gilbert’le birlikte üç liderinden biri. Bu sezon hedeflediği yarışları istediği gibi koşamadı. Şubat ve mart ayındaki performanslarını hatırlayınca acaba Lampaert erken mi form tuttu da klasiklere kadar yoruldu” diye düşünmemek elde değil. Belçika şampiyonluk mayosuyla kazanırsa podyumda çok şık durur.
Alexander Kristoff: Gent-Wevelgem şampiyonu. Yarış ne kadar zor koşulursa Kristoff o kadar güçlü kalıyor. Lider grupla Velodrom’a varırsa sprinti rahat kazanabilir.
Wout van Aert: Strade Bianche’de üçüncülük, Milano-Sanremo’da altıncılık ve E3’te gelen ikincilik… Tüm bunlar Van Aert’ı Paris-Roubaix adayları arasında belirtmek için yeterli. Gent-Wevelgem ve Ronde’de yıpranmış gözüktü fakat yarış için biçilmiş kaftan.İlk büyük galibiyetini elde edebilir.
Oliver Naesen: İki senedir bir klasik kazanmak dışında her şeyi başardı. Hasta hasta çıktığı Ronde’de aldığı yedincilik, bu pazarın habercisi olabilir mi?
Peter Sagan: Kanadı kırık, son şampiyon. Bu sezon Sagan için ters giden bir şeyler var. Geçen sene son 50 kilometrede yaptığı atakla şampiyonluğa yürümüştü. Bu sezon benzer bir atağı yapacak veya toplu sprinti kazanacak gücü zannediyorum ki yok. Yine de bir şampiyonun yüreğini hafife almamak gerekir.