Haberler

    Manchester City’nin kaderini değiştiren gol

    Güncelleme:
    Abone Ol

    *Bu yazı ilk olarak Goal'de yayımlanmış ve Kerim Kılıç tarafından dilimize uyarlanarak çevirilmiştir.

    *Bu yazı ilk olarak Goal'de yayımlanmış ve Kerim Kılıç tarafından dilimize uyarlanarak çevirilmiştir.


    Korona virüs pandemisi Avrupa’da futbolun kepenk kapatmasına ön ayak olmadan kısa bir süre önce, Manchester City, Santiago Bernebeu’da Real Madrid’i yenerek kulüp tarihinin tartışmasız en büyük zaferini elde etmişti.

    Birkaç gün sonrasında, Etihad’a yaklaşık sekiz kilometre uzaklıktaki Curzon Ashton, Premier Lig’in beş seviye altındaki Ulusal Kuzey Ligi’nde York City’e karşı 1-1 berabere kaldıkları maç için 45 taraftarını York City’e götürdü.

    İngiliz futbolunun üçüncü kümesinde yolu yarılamışken City, kendine çekidüzen verebildi ve Wembley’de dramatik bir play-off finalinde kulübün Avrupa futbolunun zirvesine çıkışına adım atacak olaylar zincirini başlattı.

    Kulübün kadın futbol takımının yeni menajeri olan eski City forveti Gareth Taylor’ın Goal’e söylediklerine göre, “Kulübün büyüklüğünü gördüğünüzde idrak etmesi zor. Özellikle benim için. Burada hem sporcu hem de antrenör olarak 10 yıldan fazla çalışacak kadar şanslıydım ve bu dönüşümü görmek inanılmaz.”

    Covid-19 salgını, sezonu vaktinden evvel bitirmeden önce City’nin kadın futbol takımı FA Kadınlar Süper Ligi’nin zirvesindeydi. Ancak 20 sene önce, City’nin profesyonel bir kadın futbol takımı bile yoktu; hatta, kulübün tüm geleceği tehdit altındaydı.

    Darmadağınıktı. Bir dolu iflas ve profesyonel devralma söylentisi vardı. Beş yıldan kısa bir süre içerisinde altı menajer görev yaptıktan sonra kadro bir yığın haline gelmişti. İki kez küme düştükten sonra, düşük bütçeli transferler ve kiralamalar, yatırımı nadir bulunur hâle getirmişti.

    Ligden yükselme konusunda başarısız olmanın ciddi mali yanısmaları olabilir, imkân dahilinde yeni bir stadyuma geçmeyi zorlaştırabilirdi.

    O zamanlar, City uyumsuz tribünlerle bir karmaşa haline gelen Maine Road’da oynuyordu. Commonwealth Oyunları’nın 2002’de Manchester’da düzenlenmesi planlanmıştı ve City yeni stadyumun kullanım hakkına sahip olacaktı ancak üçüncü kümede yer almadıkları sürece.

    Oyuncular bu durumda umutsuz olsalar da o dönemin başkanı David Bernstein ve menajer Joe Royle, takımdan bu başarısızlığın ehemmiyetini uzak tutmuşlardı.

    “Takımın bir üst lige yükselmesinin taraftarlar, kulüp ve belki de mali durum için ne kadar önemli olduğunu biliyorduk.” şeklinde konuşuyor takımın eski forveti Paul Dickov ve ekliyor: “Ama üst lige çıkamasaydık bizi neyin beklediğini play-off finalinden sonrasına kadar düşünmemiştim.”



    “Eğer tam olarak bunun farkında olsaydık, üzerimizde olumsuz bir etkisi olabilirdi. Tüm ayrıntıları bilmiyorum ama insanların söylediklerine inanıyorsanız eğer, kulüp iflasla karşı karşıya kalabilirmiş.”

    “Bana yeni stadyuma taşınma konusunda durumun bizim üst lige çıkmamızla bağlantısı olduğu birçok kez söylenmişti. Eğer başarısız olursak, gerçekleşemeyecek büyük bir şans anlamına geliyordu. Ama bunları duymaya başladıktan sonra haftalar geçmişti.”

    York’taki yenilginin derinliklerinden City, kendisini üst lige çıkma sıralarına getirecek imkânı yakalamıştı. Bütün bunlar olurken, İngiliz futbolu şehrin diğer yakasına, Sir Alex Ferguson’un tarihi üçlemeye yaklaşan takıma odaklanmıştı.

    Günümüzde, City antrenmanlarını dünyanın en etkileyici antrenman merkezlerinden biri olan modern Etihad Tesisleri’nde yapıyor. Ancak 1998’de kelimenin tam manasıyla Carrington’da bulunan United Tesisleri’nin kapı komşusuydular.

    “Antrenman tesislerimizde sahanın çok kötü olduğunu hatırlıyorum çünkü oraya yeni taşınmıştık ve her türlü yağmurda saha bataklık gibi oluyordu,” diyerek anımsıyor ve ekliyor: “Koşu yaparken United’ın antrenman tesislerinden geçmek zorunda kalırdık ve onlar sahaya su püskürtenmekanizmalarasahiptiler.”

    1999 Mayıs’ında City’nin Gillingham’a karşı oynayacağı play-off finalinden dört gün önce, United, Barcelona’da Bayern Münih’i uzatma dakikalarında mağlup ederek Şampiyonlar Ligi’ni kazanıyordu.

    Yine de Dickov, dibe vurduğu anlarda takımına sadık kalan taraftarlarını ödüllendirmeye odaklanmıştı.

    Doğrusu, üçüncü ligdeyken City’nin ev sahibi maçlardaki seyirci ortalaması, Premier Lig’deki takımların yarısının ortalamasından daha fazlaydı.

    Dickov’un dikkat çektiği şey ise: “Diğerlerini bilmem ama United umurumda bile değildi çünkü onlar bizden çok daha ilerideydiler. Biz onların liginde bile değildik. Oyuncular olarak bunun bizi etkilemesine izin veremezdik.”

    İlk seferde üst lige çıkma ve taraftarlara küçük bir şey geri verme konusunda daha endişeliydik aslında.”

    “Takımın büyük çoğunluğunun orada olmasının sebebi buydu ve oradan kurtulmak bize düşmüştü.”

    City, Tony Pulis’in ekibini altı hafta önce yenmişti, Gullingham’la çarpışacaklarından emindiler. Ancak, Wembley’deki maçta sıkı bir mücadele vardı.

    Her iki tarafın da şansı vardı ve Gillingham, Carl Asaba’yla 82. dakikada gol perdesini açıyordu. Daha kötüsü ise, beş dakika sonra Robert Taylor’ın vuruşuyla City 2-0 yenik duruma gelmişti.

    “Gillingham ikinci golü attığında k.çımın üstüne oturdum ve bittiğimizi düşündüm.” diyerek anlatıyor Dickov o günü.

    “Taraftarlar, bilet almak için Maine Road’un çevresini sarmışlardı. Manchester City tarafında devasa bir coşku ve heyecan hissi vardı ve biz gerçekten inançlı hissediyorduk.”

    “Daha iyi oyunculara sahip daha iyi bir takım olduğumuzu düşünüyorduk. Bu yüzden, iki farkla geriye düşmek ve her şeyin bitmiş olabileceği düşüncesi yıkıcıydı.”

    United'ın Camp Nou'daki olağanüstü geri dönüşünden sonra, City'nin Wembley'de kendi mucizesini yaratmaya ihtiyacı vardı. Süre henüz 90. dakikayı göstermeden Kevin Horlock bir gol attı.

    İsimlerini vermeyeceğim, birçok Gullignham Gillingham oyuncusuyla tanışıyorum ama skor 2-1 ve henüz gol yemiş olmalarına rağmen hâlâ birbirlerini tebrik ediyorlardı.” diyor Dickov.



    Şalteri indirdiklerini hissetmiştim ve kendime benim için veya bir başkası için bir şans daha olduğunu söyleyip durdum.”

    “Asap bozucu bir durum Gillignham oyuncuları için de başlamıştı ve sadece bunun olacağını hissediyordum.”

    “Gençlik günlerimde, Arsenal’dayken, Ian Wright’la oynayabilecek kadar şanslıydım ve o bir şans daha elde etmek için kendisiyle sürekli konuşurdu ve bunu kariyerim boyunca yanımda götürdüm.”

    Doğrusu, çok fazla şans vardı. 94. dakikada, top ceza sahasının kenarında Dickov’un önüne düştü. Tek dokunuşla topu önüne aldı ve - Arsenal’dan takım arkadaşı ve nikah şahidi olan - Gillignham kalecisi Vince Bartram’ın yanında kaleye gönderdi.

    “O ana dair bir şey hatırlayamıyorum. Yalan söyleyemeyeceğim.” diyerek itiraf ediyor 47 yaşındaki eski futbolcu.

    “Joe’nun ve antrenörümüz Willie Donachie’nin hakkını vereceğim. Her gün antrenmandan sonra, ilk dokunuşlarımı ve son vuruşlarımı çalıştırırdılar, tamamen tekrara dayanıyordu.”

    “Bu yüzden, top bana geldiğinde antrenmanlarda tekrarlar ve sıkı çalışmalar vasıtasıyla gayet doğal bir şey yapıyormuşum gibi hayal edebiliyordum.”

    City maçı penaltılarda kazandı ve böylelikle kulübün son 20 yıldır hiç yavaşlamayan yükselişinin ilk adımını atmış oldu.

    Play-off finalinden üç ay sonra, yeni stadyuma geçiş için bir anlaşma devreye sokuldu ve bu durum, kulübü dünyanın en iyi kulüplerinden birine dönüştüren Abu Dhabili milyoner Sheikh Mansour bin Zayed al-Nahyan’ın yatırımı için cezbedici bir faktör olarak gösteriliyor.

    Sahada ise Manchester Cityli oyuncular kaybolmuş özgüvenlerini keşfettiler ve bu momentum onları bir sonraki yıl Premier Lig’e götürdü.

    2008’de Sheikh Mansour kulübü satın aldı ve dört yıl sonra, Sergio Aguero’nun Queens Park Rangers’a karşı uzatma dakikalarında attığı unutulmaz golle, sezonun son gününde United’ı kıl payı farkla geçerek Premier Lig şampiyonu oldular.

    Ancak City, 1999’da o play-off finalinden bir şekilde zaferle ayrılamamış olsaydı işler çok daha farklı olabilirdi.

    Wembley’deki galibiyet olmadan, Etihad Stadyumu olmayabilirdi. Dönemin menajeri Joe Royle’un etkisi olmadan, Pep Guardiola ve rekorlarla dolu şampiyonluk sezonları olmayabilirdi.

    Dickov’un golü olmadan, Aguero anı olmayabilirdi.

    Kulübün ve belki de İngiliz futbolunun kaderini sonsuza kadar değiştirse de Dickov’un golü oldukça mütevazı kalıyor.

    “O golü atmış şanslı küçük bir çocuğum,” diyor Dickov. “Tüm takdiri alma eğilimindeyim ama hatırlatırım ki, o gün orada 14 oyuncu daha vardı.”

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    Manchester Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title