Haberler

    NBA'de geride kalan haftanın iyileri ve kötüleri | NBA karnesi #11

    Abone Ol

    NBA adına üzücü bir hafta oldu.

    NBA adına üzücü bir hafta oldu. 30 yıl boyunca ligin bir numaralı ismi olan David Stern, geçtiğimiz çarşamba günü hayata gözlerini yumdu. Açıkçası yöneticilik zamanlarında kendisini çok sevmezdim, elinde cetvelle dolaşan bir öğretmen gibiydi. Lig için verdiği doğru kararları, bütün oyunun çehresini nasıl değiştirdiğini yaş aldıkça fark etmeye başladım. Sonuç olarak ortaya koyduğu vizyon sayesinde NBA, dünyanın en sağlam temellere oturtulmuş ligi olabilir. Günah çıkarma seansını bitirdiğime göre haftanın notlarına geçebiliriz.

    Hepsi pekiyiler

    Utah Jazz

    Sezon öncesi favori takımlar sayılırken hiç kimse Utah Jazz’ı atlamak istemiyordu, sonuçta Ricky Rubio- Mike Conley değişikliği kâğıt üstünde oldukça iyi gözükmüştü. Tahminler bitip olay gerçeklere gelince bu değişikliğin çok da işe yaramadığını sezonun ilk kısmında görmüş olduk.

    Sezon devam ederken Conley’in sakatlanmasıyla aslında bir yanlıştan dönülmüş oldu. Joe Ingles’ın bu sezon kenardan gelerek oyunu yönlendirmesi ve skor yüküne oradan destek sağlaması amaçlanmıştı ama bu role tam uyamayan Avustralyalı oyuncu oldukça formsuz gözüküyordu. Sakatlık sebebiyle kendine yeniden ilk beşte yer bulan Ingles, bildiğimiz haline dönmüş oldu ve takım da kendine geldi.

    Bu formülü seviyorum, bana göre Ingles Jazz’in vücut bulmuş hâli gibi. Neyi yapabileceği ve neyi yapamayacağı konusunda oldukça bilinçli, basketbolu aklıyla oynayan, belli dezavantajlarına rağmen herkesin saygısını kazanan Ingles’ın kendi takımına benzemediğini kim söyleyebilir ki?

    Oklahoma City Thunder

    Eğer elinizdeki ürünleri iyi fiyata satmak istiyorsanız onların ne kadar işe yaradığını göstermek zorundasınız, Thunder da şu an bunu gayet iyi yapıyor. Olası Chris Paul- Miami Heat takasının yatmasıyla birlikte Thunder peş peşe galibiyetler alarak hem play-off potasına girdi hem de kadrosundaki eksiklikleri tamamlamak isteyen takımlara, “Bakın elimde neler var?” demiş oldu.

    Koç Billy Donovan, NCAA’de bir efsane olup lige adım atmıştı. NBA kariyeri boyunca iyi kadrolarla hep direkten dönen Donovan, bu sezon takdir edilmeyi hak ediyor. Onu en çok takdir eden isim de yaptığı takaslarla sıfırdan takım inşa etmesiyle ünlü Thunder GM’i Sam Presti’den başkası değil.

    New Orleans Pelicans

    Oynadıkları oyunu övmek pek mümkün değil ama bir şeyler denediklerini görebilirsiniz. Son sekiz maçın altısından galibiyetle döndüler, bu iyileşmede iki oyuncunun payı büyük. Öncelikle Utah Jazz gibi işleyen bir makineden buraya gelince afallayan Derrick Favors sonunda kendine geldi, ikinci isim ise lige geldiğinden beri üzerinden bulutları uzaklaştıramayan Lonzo Ball. Son dönemde ilk beşteki rolüne geri dönen ve şut yüzdesini yükselten Ball, takımın enerjisini de yukarı çekmiş oldu.

    Batı konferansının alt tarafları iyiden iyiye Meksika çıkmazına dönüşmüşken ve beklenen evlat Zion Williamson da dönmeye hazırlanırken bu haftalık “Neden Olmasın?” kartımı Pelicans’a kullanıyorum.

    Otur sıfırlar

    Philadelphia 76’ers

    Her hafta sonu “Yeter artık, 76’ers yazmayacağım” diye oturuyorum ama onlar her hafta malzeme vermekten kaçınmıyorlar. Asıl sıkıntı şu: Bir hafta iyi tarafın konuğu oluyorlar, öbür hafta aşağı inip bu kısmın konuğu oluyorlar. Cem Yılmaz’ın da söylediği gibi “Bu geminin bir ayarı yok mu? Bunu yapın gidelim!” diye haykırasım var.

    Geçen hafta iç sahada Milwaukee Bucks’ı sahadan silen 76’ers, dört maçlık deplasman turundan eli tamamen boş döndü. Bu turun içindeki ilk iki maçı yakın kaybettiler, daha sonrasındaki iki maç da araya kaynayıp gitmiş oldu. Yukarıda Ingles-Utah Jazz benzerliğinden bahsetmiştim, 76’ers da tam hâliyle Embiid. Devamlılık olsa neler olacak ama kafa başka çalışıyor.

    Sacramento Kings

    Şimdiden NBA Karnesi’nin sezonluk ödüllerine aday olduklarını söylemekte herhangi bir sakınca görmüyorum çünkü paraşütsüz düşmeye devam ediyorlar. Yazın iyi bir tamamlayıcı parça olsun diye kadroya kattıkları Dewayne Dedmon, takımda kalmak istemediğini hafta içinde kamuoyuna açıkladı. Sadece Dedmon özelinde değil, takım genelinde belli sıkıntılar olduğu aşikâr.

    İçeriden pis kokular yükselirken sahada verimli bir takım bulmak hâliyle zor oluyor. Bu durumlar yetmezmiş gibi üstüne bir de Luke Walton’ın enteresan hâlleri takımı daha da dibe sokuyor. Walton sezon başından bu yana takımının debriyajını kavrayamadı; Kings bir gün bir anda ileri fırlarken, ertesi gün stop edip duruyor. Her şeyi üst üste ekleyince seri yenilgiler kaçınılmaz oluyor.

    Kevin Love-Cleveland Cavaliers

    Aslında hikâye gayet samimi başlamıştı. Lebron James’in ayrılığından sonra Kevin Love’ın kontratı uzatılmış ve yeniden yapılanmada bir nevi “tecrübeli abi” rolü verilmişti kendisine, ta ki bu sezona kadar…

    Sezonun başında Cavaliers’ta kalmak istediğini belirten oyuncu, adı takas dedikodularına karışınca tercihinin Portland Trail Blazers’tan yana olduğunu belirtti. Love tercihini belirtti belirtmesine ama o kontratı sahiplenmek fazlaca cesaret istiyor ve hâliyle şu ana kadar alıcısı çıkmadı. Talipler kendi kendine gelmeyince, “İş başa düştü” diyen tecrübeli oyuncu, son dönemde oldukça sinirli hareketler yapmaya başladı. Takımın genel menajeri bu hareketlerden birine para cezası kesince de, “İstediğinizi yapın, bende para çok gibi!” minvalinde bir cevap verdi. Kendisinden beklemediğimiz hareketler görüyoruz, bu işin ucu nereye varacak açıkçası merak ediyorum.

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    Mike Conley Utah Jazz Spor Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title