Haberler

    Özel röportaj | Yücel İldiz

    Abone Ol

    Milli takımımız çok iyi bir eleme süreci geçirdi ve Euro 2020’ye katılmaya hak kazandı.





    Milli takımımız çok iyi bir eleme süreci geçirdi ve Euro 2020’ye katılmaya hak kazandı. Sizin takımla ilgili genel görüşleriniz neler?


    Milli takımımız yapılanma dönemi içerisinde önce biraz acı çekti. Bildiğiniz gibi Mircea Lucescu döneminde bazı sıkıntılar yaşadık ama sonrasında Şenol (Güneş) Hoca’nın gelmesi pek çok şeyi değiştirdi. Kendisi teknik direktörlüğünün dışında bir öğretmendir ve birikimini takıma çok iyi aktardı. Çok iyi bir ekip yakaladık. Sahaya çıkan 11’e baktığımızda bunların pek çoğu bizim ülkemizde yetişmiş oyuncular. Asıl önemli olan nokta ise Türkiye’de yetişip Avrupa’da oynuyor olmaları. Bu ekip Türkiye’nin önündeki 10-12 yıla damgasını vurabilir. Bu oyuncularla devamlılık sağlamamız gerek. Artık turnuva kaçırma lüksümüz yok. Geçici başarıların geride kalması ve Türk futbol ekonomisinin de bu başarılarla beraber gelişmesi lazım.


    Peki bu oyuncu grubunun yurt dışına çıkmasında ve milli takımın geldiği noktada mevcut yabancı sınırının etkisi nedir? Sizin yabancı tartışmalarına bakışınız nasıl?


    Ben kesinlikle her türlü sınırlamaya karşıyım. Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyoruz ama yabancı yasaklarını konuşuyoruz. Bilgi,birikim,kalite ön planda olmalı ve herhangi bir sınırlama olmamalı diye düşünüyorum. Nitekim bu oyuncuları başka türlü kazanmamız pek mümkün olmazdı. Rekabet ortamı içerisinde de şu an oyuncunun yerlisi,yabancısı kalmadı. İyisi ve kötüsü ortaya çıktı.


    Futbolda; yönetici,teknik direktör,futbolcu,taraftar,medya gibi pek çok sac ayağı var. Türkiye futbolunun mevcut sorunlarını çözmeye sizce nereden başlamak gerekiyor?


    Klasik olacak ama; tüm kulüplerin belli bir düzene ve tabana oturtulması lazım. Türkiye futbolunda her şey gelip geçici. Sürekli yaşanan yönetim değişiklikleri ve onların yaptığı teknik direktör değişiklikleriyle bir yere varabilmek çok mümkün değil. Profesyonel futbolda bana kalırsa en az suçlu olanlar, futbolcular ve teknik adamlar. Temel sıkıntı idarededir. Kulüpler altyapıdan itibaren sağlam temellere oturtulursa milli takımımızda gördüğümüz başarıları kulüp bazında da görebiliriz. Bazı kulüplerimiz tercihleriyle, bazı kulüplerimiz mecburiyetten bu yola girmeye başladı. Bu başlangıç son derece önemli ve bunu devam ettirirlerse ekonomik dar boğazdan çıkma yolunda önemli adımlar atılmış olur.


    Sıklıkla duyduğumuz bir klasik var: “Futbolu, futboldan gelenler yönetmeli.” Sizce bu mümkün mü? Bir gün Yücel İldiz’i veya olayın içindeki başka bir ismi kulüp veya federasyon başkanlığı yaparken görebilir miyiz?


    Açıkçası bizim ülkemizde bu çok zor bir şey. Ben kulüplerin yönetim kurullarında iş adamları olmasına karşı değilim. Ancak bu kulüplerin doğru yönetilmesi çok önemli. Orada görev alan insanların, konuya hakimiyetlerinin olması çok önemli. Bilgi ve birikim ön planda olmalı ve görevlendirmeler buna göre yapılmalı. Bizim ülkemizde parayı veren düdüğü çalıyor. “Parayı ben veriyorum, her şeyi ben biliyorum” havası hakim. Yakın gelecekte futbolu bilen insanların yönetimlerde çoğunluğa geçeceğini pek zannetmiyorum.


    Süper Lig’e çıkan takımların, mevcut teknik direktörlerine sabrı çok az oluyor. Siz de pek çok takımı Süper Lig’e çıkarıp bunu yaşadınız. Bu konuya bakışınız nedir?


    Bir etiket takıntısı olduğu kesin. Türkiye’de en kolay değişecek insanlar antrenörlerdir. Ben yıllardır bu konu hakkında konuşuyorum ama insanlar bildiğini yapıyor ve değişen bir şey olmuyor. Benim cümlelerim de tükendi açıkçası.


    Süper Lig’de özellikle son yıllarda işler hep belirli teknik direktörler üzerinden dönüyor. En az 16-17 takım yerli antrenörlerle çalışıyor ve bu isimler genelde pek değişmiyor. Bunun dışında kalmış bir teknik direktör olarak, mevcut düzen hakkında neler söylersiniz?


    Tıpkı futbolcularda olduğu gibi, antrenörün de yerlisi yabancısı olmamalı. Maalesef kompleks sahibi bazı yönetici arkadaşlarımız var ve bu da ülke futbolunu bir kısır döngüye götürüyor. Pek çok yetenekli antrenör arkadaşımız görev almaya başladı ve hepsi de çok değerli sekiz-on kişilik ekiplerle çalışıyor. Bizim Denizlispor’daki ekibimiz, içinde akademisyenlerin de bulunduğu çok değerli bir ekipti. Yöneticilerin, komplekslerini kenara bırakıp kendilerini geliştiren ve değiştiren antrenörlere güvenmeleri gerekiyor. Bu kısır döngü içerisinde açıkçası herkesin payı var. Medyası,teknik direktörü,yöneticisi... Ancak doğru idare edilerek bu döngüden kurtulabiliriz.


    Sizin rahatlıkla çalışabildiğiniz ve istediklerinizi tam anlamıyla yapabildiğiniz bir kulüp oldu mu?


    Bu söyledikleriniz ancak devamlı yönetimlerle olur. Avrupa’da da antrenör değişiklikleri sıklıkla oluyor. Ancak o antrenörlere şüpheyle bakılmıyor ve anahtar rahatlıkla teslim ediliyor. Bizim öncelikle bu çağ dışı uygulamalardan kurtulmamız lazım.


    Son olarak Denizlispor’daki ayrılıkla alakalı neler söylemek istersiniz?


    Bizim kişilere kırgınlığımız olabilir ancak camiaların yeri her zaman ayrıdır. Orada yaklaşık 1,5 sezon çalıştık ve müthiş başarılar elde ettik. Şehre,taraftarlara bir kez daha teşekkür ederim. Denizlispor’a da ilerleyen dönem için başarılar dilerim. Biz oradan başımız dik bir şekilde ayrıldık; o yüzden içimiz rahat.

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    Yücel İldiz Türkiye Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title