Serena Williams, 2018 ABD Açık finalinde yaşananlar hakkında içini döktü
Bu yazı ilk olarak 9 Temmuz 2019 tarihinde Harper's Bazaar'da yer almıştır.
Bu yazı ilk olarak 9 Temmuz 2019 tarihinde Harper's Bazaar'da yer almıştır.
17 yaşımda ilk Grand Slam’imi kazandım ve bunun son olmayacağını biliyordum. Bundan o kadar emindim ki, kardeşim Venus ile yaşamak için babamın evinden eşyalarımı toplarken ABD Açık kupamı ona bıraktım. Ona merak etmemesini, kendi evime koymak üzere bu kupadan bir tane daha kazanacağımı söyledim. Kendimden bu kadar emindim. ABD Açık’ı o tarihten beri bir değil, iki değil, tam altı kere kazandım.
1999’da kazandığım o önemli zaferden bu yana 23’ü teklerde olmak üzere toplam 39 Grand Slam zaferi ve sayısız altın madalya elde ettim. Tenis oynamaya hâlâ devam etmemi sağlayan motivasyonun nereden geldiği sıklıkla soruluyor. Cevap aslında çok basit: Bu sporu seviyorum. Konuşmalarımda sık sık yaptığınız işi sevmenin önemine değiniyorum. Sevmiyorsanız başka bir şeye yönelmeli, tutkunuzu takip etmelisiniz. Ama tenisi sevmek her zaman çok kolay olmuyor.
Hızlıca Eylül 2018’e geçelim. ABD Açık finalindeyim ve 24. Grand Slam unvanım için Naomi Osaka ile karşı karşıyayım. İkinci setin başında, hakem koçumun bana sinyal verdiği iddiasıyla uyarıda bulunuyor. Ona yaklaşıyor ve doğruyu söylüyorum: Ona bakmıyordum. "Kazanmak için hile yapmam. Kaybetmeyi tercih ederim." diyor ve bir sonraki puanı kaybediyorum. Hayal kırıklığıyla raketimi yere vuruyor ve yeni bir uyarı alıyorum. Rakibime bir puan veriliyor. Kendimi savunmak zorunda olduğumu hissediyorum. Beni kadın olduğum için cezalandırdığını ve kendisinin bir hırsız olduğunu söyleyerek ondan özür bekliyorum. Cevap olarak üçüncü bir uyarı veriyor ve oyun benden alınıyor. Sonuçta rakibim o gün benden daha iyi oynadı ve kariyerinin ilk Grand Slam şampiyonluğunu kazandı. Onun için daha mutlu olamazdım. Bana gelirsek; hayatımı adadığım, sevdiğim ve aile olarak kökünden değiştirdiğimiz (hoş karşılandığımız için değil, sürekli kazandığımız için) spor tarafından yenilmiş ve saygısızlığa uğramış hissettim.
Turnuva sonrası Florida’ya, evime döndüm. Her akşam uykuya dalmaya çalıştığımda, cevaplanmayan sorular beynimin içinde bitmek bilmez bir döngüdeydi: Bir Grand Slam finalinde bir oyuncudan nasıl oyun alınabilir? Gerçekten, herhangi bir oyuncudan, herhangi bir turnuvanın herhangi bir aşamasında nasıl oyun alınabilir? Uykusuzluktan yorgun düşmüş yatakta dönerken düşünceler hâlâ peşimi bırakmıyordu. Neden herkes gibi hayal kırıklığımı dile getiremiyorum? Erkek olsaydım yine bu pozisyonda olacak mıydım? Bende farklı olan nedir, kadın olmam mı? Öfke ve endişemi bastırmaya çalışıyordum. Kendime "Çok fazla şey atlattın, çok fazla şeye dayandın. Vakit, iyileşmene yardım edecek ve yakın zamanda bu, seni daha da güçlü bir kadın, atlet ve anne olmanı sağlayacak anılardan sadece biri olacak."
Ama bu farklıydı. Beni derinden etkilemişti. Hayatımda ve kariyerimde yaşadığım zorluklarla karşılaştırmaya çalışsam da, bir sebepten bu olayın beni de aştığına dair o hissi içimden atamadım. İlk Grand Slam’imi düşündüm. Bu her zaman en iyi hatırladığınız ve en özel olması gerekendir. Bu tartışma, çok özel ve tarihi olması gereken bir anı mahvetmişti. Benden bir oyun alınmakla kalınmamış, bir başka oyuncudan da uzun ve başarılı kariyerinin en mutlu anı olması gereken dönüm noktası ve bir zafer anı alınmıştı. Kalbim paramparça oldu. Tekrar düşünmeye başladım. "Neyi daha iyi yapabilirdim? Kendimi savunmakta haksız mıydım? Neden kadınlar tutkulu olduğunda 'duygusal', 'deli' veya 'mantıksız' olarak etiketleniyorken erkekler aynısını yaptığında 'tutkulu' ve 'güçlü' olarak tanımlanıyorlar?"
Benimkine benzer durumlar yaşandığında erkek oyuncular sıklıkla hakemlerle tartışıyor ve bu esnada sanki aralarında bir şakaymış gibi gülümseme ve hatta kahkahayla karşılanıyorlar. Cezadan kurtulmayı değil, bana da herkese davranıldığı gibi davranılmasını istiyorum. Ne yazık ki, şu an içerisinde yaşadığımız dünya böyle bir yer değil.
Günler geçti, huzuru yine de bulamamıştım. Terapistle görüşmeye başladım. Cevapları aramaya başlamıştım ve ilerlediğimi hissediyordum fakat elime raket almaya hazır değildim. Sonunda ilerlemek için tek bir çıkış olduğunu fark ettim. En çok hak eden kişiye özür dilememin vakti gelmişti. Yazmaya başladım, başlarda çok yavaş olsa da kısa zamanda kelimeler içimden dökülmeye başladı.
"Merhaba Naomi! Ben Serena Williams. Kortta da söylediğim gibi, seninle gurur duyuyorum ve gerçekten üzgünüm. Kendimi savunarak doğru şeyi yaptığımı düşünüyordum. Fakat medyanın ikimizi karşı karşıya getireceğini bilmiyordum. O ana geri dönmeyi çok isterdim. Senin için hep mutluydum ve her zaman olacağım. Seni her zaman destekleyeceğim. Bir kadından, özellikle de siyahi bir kadın sporcudan ışığın alınmasını asla istemem. Geleceğin için sabırsızlanıyorum ve inan bana seni her zaman büyük bir hayranın olarak izleyeceğim. Sana bugün ve gelecekte başarılar diliyorum. Bir kere daha söylemek isterim ki seninle gurur duyuyorum. Sevgilerimle, hayranın Serena."
Naomi’nin cevabını okuduğumda gözlerimden yaşlar süzüldü. "İnsanlar aradaki farkı anlayamadıklarında öfke ile gücü karıştırabilirler. Kimse kendisini senin savunduğun kadar savunmadı. Öncü olmaya ve yol göstermeye devam etmelisin."
O an anladım ki ABD Açık’ın üstesinden bu kadar zor gelmemin sebebi yaşadığım olaylar değil, o özel anında çok daha fazlasını hak etmiş genç kadına olanlardı. Benim hatam olduğunu ve çenemi kapalı tutmam gerektiğini hissediyordum. Ama şimdi, onun yazdıklarından sonra perspektifim oturmuştu ve haklıydı.
Bu olay -katlanması ne kadar acı olsa da- her gün iş yerinde binlerce kadına nasıl davranıldığının bir örneğiydi. Duygusal olmamıza izin yok, tutkulu olmamıza izin yok. Oturup sessiz olmamız söyleniyor ki bu benim için kabul edilebilir bir şey değil. Toplumun, sadece kendileri oldukları için kadınları cezalandırması utanç verici.
Küçüklüğümden beri fikrimi söyleme ve duyurma hissi içimde. Bazıları bunu sevmeyebilir, bu onların hakkı. Saygı duyuyorum. Beş kız kardeşin en küçüğü olarak büyürken, istediğim şey için savaşmam gerektiğini öğrendim. Haksızlığa karşı sesimi çıkarmaktan da asla vazgeçmeyeceğim.
İtiraf etmeliyim ki raketi tekrar elime alabilmem için uzun bir süre geçmesi gerekti. Kaldırmam gereken çok fazla şey vardı. Genç kızken koca bir stadyum tarafından yuhalandım (Doğru olanı yaparak benim kazanmamı istemeyen kişilere bile teşekkür ettim). Kitaptaki tüm alaycı isimleri duydum. Vücut şeklim yüzünden utandırıldım. Cinsiyetim yüzünden eşit olmayan ödeme aldım. Düşüncemi açıkladığım ve yüksek sesle söylendiğim için bir majör turnuva finalinde cezalandırıldım. Bir daha yaşanmaması için Şahin Gözü kurallarının tanıtılmasına kadar giden bir şikeyle karşı karşıya kaldım. Ve bunlar sadece topluma yansıyan kısmı. Kısacası, hiçbir zaman kolay olmadı. Ama benden sonra gelen ve bana benzeyen kıza baktığımda umuyorum ki belki, sadece belki, benim sesim ona yardım edecek.
En nihayetinde, sesimi kullanmamın ve raketi tekrar elime almamın sebebi kızım. Sevgi insanın içine hayat ve yeni perspektifler dolduruyor. Bu, bir zorlukla karşılaştığınızda geri çekilmenin aksine ayağa kalkıp, üstünüzdeki tozları silip "Bu yapabileceğinin en iyisi mi?" diye sormakla ilgili. Tanrı benimle birlikte ve yoluma çıkan her şeyle başa çıkabilirim.
Çevirmen notu
Sanıyorum ki bu ikiliden düşman çıkarmaya çalışan tüm gazeteciler biraz olsun utanmışlardır. En azından öyle umuyoruz. Serena Williams’ın net dili ve özeleştirisi, olaylara bakış perspektifi ve analizleri kendisini sevenlerin de sevmeyenlerin de üstüne düşünmesi gereken nitelikte. Wimbledon’daki performansına bakılırsa kendisiyle gerçekten barışmış, hem fiziksel hem de mental olarak geri dönmüş, kazanmaya eskisi kadar aç bir Serena Williams var karşımızda.
Serena Williams, 24. Grand Slam tekler zaferini kovaladığı Wimbledon'ın yarı finalinde Barbora Strycova ile 11 Temmuz Perşembe günü karşılaşacak.
Çeviri: Beka Sahra TOK