Snooker şampiyonluklarından festival DJ'liğine: Steve Davis
Profesyonel snooker oyuncularının emekli olduktan sonra yapmayı tercih ettiği birçok şey var. Para kazanmaya devam edebilmek için diğer oyunculara danışmanlık yapmaya başlayanlar, fast food restoranları açanlar veya amatör snooker oyuncularıyla maç yapmaya devam edenler var.
Profesyonel snooker oyuncularının emekli olduktan sonra yapmayı tercih ettiği birçok şey var. Para kazanmaya devam edebilmek için diğer oyunculara danışmanlık yapmaya başlayanlar, fast food restoranları açanlar veya amatör snooker oyuncularıyla maç yapmaya devam edenler var. Anlayacağınız DJ'liğe başlamak emekli snooker oyuncuları arasında pek moda değil.
Steve Davis bu genellemenin biraz dışında kalıyor. Geçtiğimiz birkaç yılda Steve Davis, yerel bir radyoda "The Interesting Alternative Show" adında bir program yaptı. Bunu doğal olarak kimse beklemiyordu. 80’li yıllar boyunca kimse onunla rekabet bile edemedi. Diğer birçok turnuvanın dışında altı kere Dünya Snooker Şampiyonası’nı kazandı. Snooker'ın en popüler sporlardan biri olduğu 80’ler boyunca Davis, bu oyunun tek baronuydu.
Genel algı Davis'in sıkıcı olduğu yönündeydi. Ama Davis'in çok az insanın bildiği farklı yönleri vardı. Snooker masasında harikalar yaratmadığı zamanlarda, “progressive rock” ile ilgileniyordu.
"Müzik insanları farklı yerlere götürür, beni farklı yerlere götürmeyi başaran ise Magma'ydı." diyor Davis. "Harika bir gruplardı, onlarla 1975 senesinde Londra'daki Roundhouse'ta tanıştım. Onları dinlediğim ilk anda onlara hayran olmuştum. O andan sonra da hayatımdaki birçok şey değişti. Müzikal anlamda izlediğim yol onlar sayesinde şekillendi. Setlerimde bazen onların şarkılarını çalıyorum. Dinleyenler ya bayılıyor ya da mekânı terk ediyor."
Davis, "garip ama harika müzik" ile snooker oynamak arasında paralellikler olduğunu söylüyor ve bunu, "Kulağa hoş gelen müziklerle snooker arasında duygusal bir benzerlik var. Mesela Magma gibi grupları dinlerken kendimi dünyadan soyutlayabiliyorum. Aynı duyguyu snooker oynarken de yaşıyordum. Diğer insanlara nispeten çirkin biriyseniz kendinizi soyutlamanız ve dünyadan kaçmanız gerekebilir. Bu yüzden o garip müziği dinleyip günde sekiz saat snooker antrenmanı yapıyordum. Gece kulüplerine gidip kadınlar tarafından reddedilmek istemiyordum." şeklinde açıklıyor.
Tabii bunların hepsi Davis şampiyonluklar kazanmaya başladıktan sonra değişti. 20'li yaşlarının başında bütün kadınların ondan kaçmadığını fark etmeye başladığını söylüyor. Bunun tam olarak snooker oynayarak fazlasıyla para kazanmaya başladığı döneme gelmesini ise gülümseyerek anlatıyor: "İlginç bir şekilde beni eskisine göre çok daha çekici bulmaya başlamışlardı."
Snooker oynadığı dönemlerdeki altın çağını unutmuş değil: "Kazanmayı elbette özlüyorum ama kaybettikten sonraki gün uyandığımdaki histen hala nefret ediyorum. Mücadele etmenin tadını fazlasıyla çıkardım. Tüm hayatım isteka ve toplar olmuştu. Uzun bir çubukla vurarak topları küçük deliklere yollamaya çalışıyordum. Eğer bunu yapamıyorsam da rakibim topları cebe yollayamasın diye onları saklamaya çalışıyordum. Artık emekli olduğuma göre en fazla topları deliklere yollamaya çalışan kişilere oyun hakkında tavsiyeler veriyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse tavsiye verme konusunda oynamaktan daha başarılıyım."
"1987 yılında Rare of the Year seçilmiştim. Ödülün kadın kazananı Sue Pollard'tı. Çıta fazlasıyla yüksekti anlayacağınız. 1980'li yıllarda ‘Yılın en iyi saç stili’ ödülünü de almıştım. Kepekli ve seyrek bir kızıl saçla bu ödülü almak çok mantıklı değildi açıkçası."
Snooker aynı zamanda Davis'i müzik listelerine de taşıdı. 1986 yılında yaptıkları pop şarkısı "Snooker Loopy" ile listelerde yedinci sıraya kadar çıkmışlardı. Şarkıları yedinci sıraya çıktığında Madonna, Aretha Franklin ve Prince'i geride bırakmışlardı. "Onların nasıl hissettiğini merak ediyorum." diyor Davis. Şarkılarının gösterdiği bu başarı sayesinde dönemin ünlü pop - rock ikilisi Chas & Dave ile tanışma şansını buldular.
Snooker oynamadığı ya da Chas & David ile takılmadığı dönemlerde Davis plak koleksiyonu yapmaya başlamış. Bu zamanla bir takıntı haline gelmiş: "Robbie Vincent adında bir BBC DJ'i vardı. Soul müzik çalardı. Onun sayesinde soul müziğe resmen aşık olmuştum. Beni progressive rocktan uzaklaştırmıştı. Tabi kendi programımı yapmaya başladığımdan beri ona geri döndüm diyebilirim. Programımda eski ve yeni şarkıları çalıyorum." O dönemde soul müziğin nadir bulunan plaklarını bulabilmek için fazlasıyla zaman ve para harcamış. Şimdilerde bu plaklar eBay'da satarak o dönemde harcadığından çok daha fazlasını da kazanmış. Bir kez plakları almaya başladıktan sonra durmanın imkânsız olduğunu söylüyor.
Davis yeni mesleği olan DJ'likten fazlasıyla memnun. "Garip müzikler" çaldığı radyo programıyla başlayan serüven, hiç beklemediği bir hâl aldı.
"Radyo programımı fazlasıyla seviyordum, hayatımdan memnundum. Daha sonra Bloc bizi festivallerinde çalmak için çağırdı. Bir anda DJ olmuştuk. Ne yaptığımız hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu. Şarkılar arasında nasıl geçiş yapılacağına dair en ufak bir fikrimiz bile yoktu. Bloc'u severim. Techno ve electronic müzik seven inanılmaz insanlarla dolu. Orada inanılmaz zaman geçirdik. Autechre'dan Rob Brown ile tanıştık, bu kraliyet ailesinden biriyle tanışmak gibiydi. Sanki Chas & Dave ile tekrar tanışmıştık."
"Interesting Alternative Show'daki Amacımız bilinmeyen gruplar ile ünlü grupları harmanlayarak insanlara güzel müzik dinletmek. Dışarıda seslerini duyuramadıkları için kimsenin bilmediği inanılmaz gruplar var. Birilerinin onlara yardım etmesi gerekiyor. Biz de onları tanıtmaya çalışıyoruz." diyor. Davis eski meslektaşlarının arasında yaygın olan yolu seçmemiş olabilir ama hayatından fazlasıyla zevk aldığı ortada...
*Röportajın orijinal hâline ulaşmak için
tıklayınız.