"The Last Dance"
The Last Dance ilk iki bölümüyle 19 Nisan’da ESPN üzerinde izlenebilecek.
The Last Dance ilk iki bölümüyle 19 Nisan’da ESPN üzerinde izlenebilecek. Belgesel, hemen bir gün sonra ise Netflix’te yayında olacak. 26 Nisan, 3 Mayıs, 10 Mayıs ve 17 Mayıs’ta ikişer bölüm yayınlanıp toplam 10 bölüme sona erecek olan belgeselde 1997-98 sezonundan perde arkası görüntüler,, Michael Jordan’ın kariyerinin ve 1990’lardaki Chicago Bulls’un eksiksiz öyküsü izleyiciyle buluşacak. Peki, basketbol dünyasının öne çıkan isimlerinin Jordan’a dair unutamadıkları an ne? Aralarında perde arkası olaylarda adı geçen var mı?
“Muhteşem Jordan. Bu, sıfatı o kadar çok benimsemiştim ki, bir ara adının Michael olduğunu bile unutmuştum. Farklı yerlerde olsak da sonuçta onunla benzer bir dönemde basketbol oynuyordum. Tek bir maç, hareket veya şutu unutulmaz olarak seçmem imkânsız çünkü o zaman, Jordan’a ihanet etmiş olurum. Ama anlatmak istediğim bir şey var. Tarihe geçen 1995-1996 sezonunun ardından yaz arasında kadrolarını kurarlarken bana ulaştılar, bana teklif yaptılar. Haziran’ın sonlarında buna dair ilk adımlar atılıyordu. Bulls’ta oynama şansı yakalamıştım daha da önemlisi Jordan’ın yanında oynama şansı yakalamıştım. Ama birtakım olaylar gelişti ve olmadı. Bu ihtimali yakalamak bile benim için unutulmaz.”
“Bence belgeselde omuz silkme hareketinin ‘tarihçesi’ anlatılsa harika olur!”
Petar Naumoski – Eski basketbol oyuncusu
“Düşünmeden cevap vermeyi deniyorum ama yine de aklıma onlarca şey geliyor. Sanırım aralarında beni en çok etkileyeni üst üste üç sezon Detroit Pistons’a kaybedip dördüncü sezonda onları adeta tek başına yıkması. Yani 1987-1990 arası adeta ona karşı yaratılan bir takım vardı. Üç yıl sonra ise 4-0’lık seriyle onları geçti. Bence buradaki mental eşiği, oyun performansı, liderliği kısacası ona yakıştırılan bütün sıfatlar var. Tabii 63 sayı attığı play-off maçı, smaç hareketi… Onlarca hatta yüzlerce şey var. Aslında bu, onun ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu bize yine yeni yeniden hatırlatıyor.”
Ufuk Sarıca – Pınar Karşıyaka basketbol antrenörü, eski basketbol oyuncusu
“Hmm. Jordan. Sanırım onunla oynayan isimler arasında hem en şanssız hem de en şanslı olan benim. Çünkü NBA’de üç yıl kaldım, üçü de Bulls’ta. Ama o dönemlerim Jordan’ın parkeden uzak kaldığı yılla kesişti. Yalnızca, 1992-93’te normal bir sezon birlikteliği yaşamıştık. Ama o bir sezon ve öncesinde yaşadıklarım bile bana yetti. Draft edilmemiştim, takımın bana ulaşması sonucu Bulls’la imzalamıştım. Draft edilmedikten sonra birkaç takımla antrenmana çıkmıştım ama o takımlardan hiçbiri bana olumsuz bir yanıt bile göndermemişlerdi yani iletişimi tamamen kesmişlerdi. Yeni sezon öncesi son denemen antrenmanım Boston Celtics’leydi. Bu sefer işler iyi olacak gibiydi. Ama olmadı, olumsuz yanıt almıştım. Sonrasında Frankfurt’a dönmeye karar vermiştim. Gitmeme birkaç gün kala Bulls’un uluslararası scout’luğunu yapan birinden telefon aldım, beni Chicago’ya beklediklerini ama uçak biletimi hemen karşılayamayacaklarını söylemişlerdi. İlk başta şaşırmıştım ve biraz korkmuştum. Çünkü birkaç yıl önce bir smaç yarışmasında ona, Michael Jordan’a, karşı yarışmıştım. Tabii o çok iyiydi, hem de çok. Her neyse, beni hatırlamayacağını düşündüm. Tesislere gittiğimde Jordan, King, Grant ve Pippen, ikiye iki maç yapıyorlardı. Ve evet, maç tam sahaydı. Jordan'ın bitmek bilmeyen enerjisini yine görüyordum. O, hepsini yerle bir ediyordu. İnanılmazdı. Sanki bir play-off serisinde gibiydi. Maç bittikten sonra yanıma geldi ve, ‘Sen şu smaç yarışmasındaki oyuncusun, değil mi?’ dedi. Evet dedim. Sonrasında, ‘Dostum orada senin atletizminden etkilenmiştim. İyisin. Umarım takımda olursun.’ demişti. Evet dediğim gibi NBA’de üç yıl kaldım ama Jordan’dan bu yorumu almak her şeyin ötesinde…”
“Bence belgeselde ilk emeklilik dönemi çok detaylı bir şekilde anlatılmalı. Emin olun perde arkasında yaşananları öğrendiniz zaman olaylara bakışınız değişecek.”
Jo Jo English – Eski basketbol oyuncusu
“Biliyorsun, Kansas doğumluyum. Kolejde basketbolu Wichita State’de oynadım. Açıkçası Wichita, basketbol açısından çok zayıf bir üniversite ama son yıllardaki gelişim programında olduğum için şanslıydım. New York Knicks’teki ilk sezonumda yanılmıyorsam yılsonuna doğru Charlotte Hornets deplasmanına gitmiştik. Maçta oynamamıştım, takım elbiselerimle kenarda oturuyordum. Maç öncesinde takımla teknik toplantıda yer aldıktan sonra lobiye çıktım. Instagram’da paylaşmak için birkaç fotoğraf çekiyordum. O sırada arkamdan biri geldi ve, ‘Güzel fotoğraflar Kansas’lı’ dedi. O, Jordan’dı. Sanırım bir dakika boyunca sustum sonrasında teşekkür ederim dedim. Biraz sohbet ettik ve bana Kansas’ın kolej takımına duyduğu ilgiden bahsetti. Çünkü o, North Carolina’daki (UNC) ilk maçını Kansas’a karşı oynamıştı. Ona Kansas Üniversitesi’nde değil Wichita’da oynadığımı söyledim. ‘Biliyorum dostum, biliyorum. Ama sonuç olarak Kansas bölgesindensin, Wichita özellikle eğitim için iyi bir okul.’ cevabını verdi. Sonrasında birkaç dakika boyunca Kansas-UNC arasındaki unutulmaz maçlardan bahsettik. Açıkçası o an, North Carolina’yı ne kadar çok sevdiğimi ve Jordan'a olan hayranlığımın bir takıntıya dönüştüğünü anladım.”
“Bence belgeselde ‘The Flu Game’in öncesi ve sonrası detaylı bir şekilde anlatılmalı.”
Ron Baker – CSKA Moskova oyuncusu
“Maalesef Majesteleri’yle tanışma şansı yakalayamadım. Onunla yüz yüze özel bir diyaloğum olmadı. Fakat NBA’deki son sezonumda, 2018-2019 Warriors, hayatımın en güzel anlarından birini yaşamıştım. O sezonu 57 galibiyet ve 25 mağlubiyetle bitirmiştik. 73 galibiyet ve dokuz mağlubiyet aldığımız sezon gibi efsane değildik ama hâlen daha ligin en iyisi olduğumuzu biliyorduk. Tabii ben bu bilinci takımdaki ikinci haftamda edinmiştim. Antrenörümüz, Steve Kerr, sezon başı kampta ilk olarak takıma yeni katılanlarla bir toplantı düzenlemişti. Bize gösterdiği onlarca şeyden yalnızca şunu söyleyebilirim: 1995-1996 Bulls modeli. Kerr, o efsane takımda oynamıştı. O döneme dair felsefelerini ve oyun iştahlarını bizimle paylaşıyordu. Tabii birkaç teknik detay da vardı. Ama Jordan’ın etrafında şekillenen takımın net bir ‘Jordan Takımı’nın çok daha ötesinde olduğunu gösteriyordu. Ve bizden de bunu yapmamızı bekliyordu. Kendimi Jordan’la oynuyor gibi hissetmiştim. Bunu hissetmek bile muazzamdı!”
“Bence belgeselde The Shot’ın hikâyesi kesinlikle yer almalı.”
Jonas Jerebko – Khimki Moskova oyuncusu
“Jordan, idolüm. Tek idolüm. Her anlamda… 2002’de draft edildikten sonra lige girmek istemiyordum yani hemen o sezon girmek istemiyordum. Birkaç yıl beklemek ve Avrupa’da bir şeyler yapma amacındaydım. 2007 yazında Houston Rockets’la lige giriş yaptığımda doğru kararı verdiğimi anlamıştım. Çünkü oyun tam o zamanlar bana uygun hâle geliyordu. Rockets’ta Koç Adelman (Rick Adelman), takım arkadaşlarımdan Kirk Snyder, Loren Woods ve Aaron Brooks’la birlikte 30 takımdan oyuncu ve antrenörlerin katıldığı bir konferansa gitmiştim. Konferans öncesinde Jordan, Adelman’ın yanına gelip onu selamladı. Birkaç dakika konuştular. Sonra benim yanıma gelip, ‘Sanırım aramızda bir Dirk (Dirk Nowitzki) daha var. Duyduğuma göre o sen olacakmışsın.’ dedi. İlk başta dalga geçtiğini zannettim. Çünkü biliyorsun o Jordan, ben Luis. TAU’dan gelen Luis. NBA’deki ilk sezonunu geçiren. Jordan’la bir daha çok fazla konuşamadık, yollarımız kesişmedi fakat o gün bu adamı neden idol aldığımı hatırladım: Tutku ve samimiyet. Orada yaptığımız konuşma, şu anda oynamaya devam etme sebeplerimden biri.”
“Bence Scottie Pippen’la olan arkadaşlığı ve Pistons’ın ‘Bad Boys’ ekibiyle yaşadıkları anlatılmalı. En çok orayı merak ediyorum.”
Luis Scola – Armani Milano oyuncusu
“Jordan’a dair o kadar fazla unutamadığım şey var ki… The Flu Game’in yeri çok ayrı ama sanırım en en en dendiği zaman 1993 Final serisindeki üçüncü maçı diyeceğim. Chicago Bulls, art arda üçüncü sezon şampiyonluğu kazanmak istiyor. Ama tabii bu zor. Çünkü doğal olarak bir doygunluk, motivasyon eksikliği yaşanabilir. Karşılarında ise tamamen aç ve konsantre bir Phoenix Suns var. Fakat Bulls, deplasmandaki ilk iki maçı kazanmıştı. Yani herkes onların ‘Three Peat’ yapmasını bekliyordu ama üç uzatmaya giden üçüncü maç, Suns’ın galibiyetiyle bitmişti. Takımının kaybetmesine karşın oradaki Jordan performansı unutulmaz benim için… Yani önceki iki sezon yüzük kazanmış, bu serinin ilk iki maçını almış ama takımını uzatmalar dâhil 63 dakika boyunca taşıma isteği, bu isteği için sergilediği efor akıl alır gibi değil. Oradaki vahşi oyun içgüdüsü inanılmazdı.”
Kaan Kural – Spor yorumcusu