Unutulmuş bir hikâye: Merseyside'da bir yardım maçında Ferenc Puskás
Garston'daki Bankfield House halkevi 1967 yılında hedefin yüksek tutulduğu bir bağış toplama etkinliği düzenledi.
Garston'daki Bankfield House halkevi 1967 yılında hedefin yüksek tutulduğu bir bağış toplama etkinliği düzenledi.
Bankfield House, Garston, Merseyside'da bir halkeviydi. 1974 yılında Guardian'a verdikleri iş ilanı faaliyetlerini çok iyi anlatıyor: "Halkevi, sosyal yoksunluk yaşayan bir bölgenin tipik problemlerinin görüldüğü bir mahalle olan Garston'ın tersane bölgesinde yaşayanlara hizmet ediyor. Gençler, yaşlılar, zihinsel engelliler ve okul öncesi oyun grubu için programlar düzenlenmekte, yerel halkın gelişimi için yoğun çaba gösterilmektedir."
Garston henüz sosyal yoksunluktan kurtulabilmiş değil. İstatistiki sebeplerden ötürü komşusu Speke'le birleşen mahalle, hala Liverpool'un en çok ezilen bölgelerinden biri. Son yıllarda hatırı sayılır miktarda yatırıma rağmen, rakamlar çalışma çağındaki Speke Garston sakinlerinin yüzde 30'unun, ülke ortalaması yüzde 12,4'ken, işsiz olduğunu gösteriyor. Erkeklerin ortalama yaşam süresiyse ülke ortalamasından altı yıl daha düşük: 71,5 yıl. İngilizce ve matematik dersleri de dâhil olmak üzere, ülke ortalaması yüzde 53,4 iken öğrencilerin yalnızca yüzde 30,7'si GCSE sınavlarında A ile C arası not alabiliyor. Speke Garston sağlık, eğitim ve işsizlikle ilgili tüm yoksunluk göstergelerinde Liverpool ortalamasının altında kalıyor. Kısaca, Garston düzgün bir halkevine ihtiyacı olan bir yerdi diyebiliriz ve Bankfield House'ta tam olarak bu vardı (mal sahibi olan İngiltere Kilisesi tarafından 2007'de kapatılıncaya dek).
Kapanana kadar halkevinin müdürlüğünü yapmış olan Brian Taylor, "Oranın tarihi kısaca öncülük kelimesiyle özetlenebilir." diyor ve sözlerine, "Bir şeyleri değiştirebilmek için elimizden geleni yapıyorduk. 1961 yılında ki bu şimdi çok sıradışı gelmeyebilir ancak o zamanlarda uzun yaz tatilleri boyunca çocukların zaman geçirebilecekleri hiçbir şey yoku, Liverpool'da çocuklar için ilk yaz tatil programını faaliyete geçirdik. Günümüzde çok fazla var ancak o zamanda bizim programımız ilkti." şeklinde devam ediyor.
Bir yardım kuruluşu olarak Bankfield House'un faaliyetlerini karşılayabilmesi için bağış toplama etkinlikleri düzenlemesi gerekiyordu ve 1967 yılında Taylor, Holly Park'ta (o zaman South Liverpool Futbol Kulübü'nün sahası, şimdiyse South Parkway tren istasyonu olan alan) ünlülerin oynayacağı bir futbol maçı organize etti. Şehirde yaşayan veya en az bir kez orada oynamış olan yeni emekli birkaç futbolcuyla hemen anlaştı. Dave Hickson ve Billy Bingham katılan oyunculardandı, Manchester City asistan menajeri Malcolm Allison oynamayı kabul etti ve Liverpool eski kaptanı Billy Liddell takımlardan birinin liderliğini üstlendi. Fakat Taylor maça büyük bir kalabalığın gelmesi için büyük bir isme ihtiyacı olduğunu fark etti. Bu yüzden Pele'yi davet etti.
"Pele tabii ki dünyanın en iyi oyuncularından biriydi ve bunun düşüncesi bile yürek istiyordu." diyor Taylor. "Ama kulübünün başkanına yazdım ve bir hafta kadar sonra cevap geldi. Cevapta 'Sayın Bay Taylor, Edson Arantes do Nascimento'yu yardım maçına çağırmanız bizi çok onurlandırdı. Maalesef, kendisine lig için ihtiyacımız var.' diyordu."
26 yaşındaki Pele en parlak dönemini yaşıyor ve Liverpool'a birkaç gün uzaklıkta olan bir kulüpte -kendisi de sayıca sosyal yoksunluk sorunu yaşayan bir yer olan Sao Paolo'nun Santos kulübünde- oynuyordu. Bu çok büyük bir istekti. Taylor, Real Madrid'e de Ferenc Ferenc Puskás'ın müsait olup olmadığını öğrenmek için bir telegraf çekti. Macar forvet 40 yaşındayken de kariyerini başarıyla sürdürüyordu, Real Madrid 1966 Avrupa Kupası'nı kaldırırken turnuvanın en golcü oyuncularından biriydi ve Gastron'daki bir halkevi için zahmete girmesi için geçerli hiçbir sebep yoktu. Birkaç gün sonra Taylor'a, "Yalnızca bir uçak bileti göndermenizi bekliyorum." yazan bir cevap telgrafı geldi. Ferenc Puskás, futbol tarihinin en iyi oyuncularından biri, tarihin gördüğü belki de en iyi milli takımlardan birinin yıldızı ve kaptanı, Avrupa Kupası'nı üç kez kazanmış, beş kez de finalisti olmuş bir oyuncu, Güney Liverpool Futbol Kulübü'ne geliyordu.
Taylor uçuşundan sonra onu karşılamak için Heathrow'daydı, Iberian Havayolları'ndan bir hostesin onlara çevirmenlik yaptığı biraz garip geçen bir öğle yemeği yediler. Sonrasında Liverpool'a giden bir uçağa bindiler, orada da Puskás, Liddell, belediye başkanı ve Liverpool havaalanı komitesinin başkanı tarafından kurdeleler atılarak, şampanyalar ikram edilerek ve havaalanının 500,000. müşterisi olduğu için kutlanarak karşılandı. Liverpool Echo gazetesi de şöyle bir haber yaptı: "Eskiden ‘Galloping Major’ [Dörtnala giden binbaşı] olarak bilinen adam 84 kez milli olduğu ve Real Madrid'in Avrupa Kupası'na ambargo koymasına yardım ettiği günlerdekine göre biraz daha renksiz, ama fevkalade biçimde formda görünüyor. 'Özel bir antrenman programım yok. Kolayca formda kalabiliyorum. Henüz emekli olma gibi bir planım yok.' dedi."
Şehirde olduğu kısa süre içerisinde Ferenc Puskás çok kez halkın karşısına çıktı. Dunlop, Speke'deki fabrikayı (1979 yılında kapandı) ziyareti karşılığına ona şoförlü bir araba tahsis etti. Taylor, "Çok nazikti. Maçtan önceki akşam onu Adelphi Otel'de bir yemeğe götürdük. Çevirmenlik görevini üstlenmesi için de üniversiteden genç biri geldi. Puskás, keşke Real Madrid'den halkevi için hediyelik eşya getirseydim, dedi. Ertesi gün arabasından indiğinde bana bir koli verdi, koli kulüpten bir sürü rozet ve başka hediyelik eşyalarla doluydu. Bunun mümkün olabileceğine bile inanmıyordum. Önceki gece biz ayrıldıktan sonra, neredeyse gece yarısı olması lazım, kulübü aramıştı. Biri bu koliyi hazırlamış, Londra'ya giden bir uçağa koymuştu ve oradan da Liverpool'a giden bir uçağa aktarılmıştı, olabildiğince hızlı bir şekilde Adelphi'ye ulaştırılması için de bir araba ayarlanmıştı. O da koliyle geldi ve onu bize verdi." şeklinde anlatıyor.
Puskás’ın varlığının getirdiği ilgi büyük bir seyirci kitlesi oluşturdu; sahada 10,000 kişi vardı ve bir o kadarı da saha dışında kalmıştı. Echo'ya göre, Puskas onu takip eden imza avcılarını savuşturmak için kaçınma manevraları yapmak zorunda kalmıştı. Biletler günümüzün parasıyla 2,4 Sterlin'di ve maçta toplam 1100 Sterlin (günümüzde 15,000 Sterlin) toplandı.
Maçtan önce dağıtılan broşürlerde yalnızca Puskás ve Liddell'ın isimleri yer alıyordu ancak artık hikâye anlatılırken hep Puskás'tan bahsediliyor. Yani Britanya'nın en iyi futbolcularından birinin o gün oynadığı tamamen unutuldu: Puskás neredeyse bütün maç, bir önceki yıl emekli olan muhteşem Galli John Charles tarafından marke edilmişti. " Puskás geldiği zaman birbirlerini hemen tanıdılar ve dostça sarıldılar. Bu buluşmayı görmek güzeldi. İkisi de tüm zamanların en iyilerindendi." diyor Taylor.
8 Mayıs 1967'de, Liddell'ın 11'i, Puskas'ın 11'ini 5-3 yendi. Onur konuğu takımının bütün gollerini attı, hatta Echo'nun yazdığına göre biri meşhur falsolu şutuyla geldi. Echo haberine şöyle devam ediyor: "Şimdilerde daha yavaş koşan Galloping Major, [Dörtnala giden binbaşı] kaçınma manevraları yapana kadar maçın öncesi ve sonrasında imza avcılarının hedefindeydi. Ancak Big John müsabaka cetveline kendi adını yazdırmak için karşı sahaya geçene kadar sahada Puskas'la Charles'ın düellosu ön plandaydı. Bingham artistik futbol hareketleriyle ve Allison'la ufak bir komedi skeci yaparak seyirciyi eğlendirdi."
Puskás‘ın gelişi yalnızca daveti kabul etmeden önce hakkında hiçbir fikri olmadığı bir organizasyona karşı büyük bir incelik olmakla kalmadı, Bankfield House'u da harekete geçirdi. Ancak, bir sonraki yıl ikinci maçı organize ederken daha iyisini yapmaya çalışan Taylor'ı zora soktu. Bu sefer, Alfredo Di Stéfano'yu davet etti.
"Gelmeyi kabul etti, ama maç gününe yakın ikinci bir telgraf geldi, gelemeyeceğini yazmıştı." diyor Taylor. "Bundan biraz rahatsız olmuştum çünkü Liverpool'un dört bir yanında maçın reklamını yapmıştım ve her ne kadar iki takım da yıldızlardan oluşuyor olsa da, hiçbiri Di Stefano kadar meşhur değildi. Mesajı aldığım anda, sanırım maça 48 saat kadar kalmıştı, uçakla Londra'ya gittim, oradan da Madrid'e giden bir uçağa bindim ve Madrid'den taksiyle evine gittim. Ancak bir sorunum vardı, benim İspanyolca konuşamıyor olmam ve onun İngilizce konuşamıyor olmasını hesaba katmamıştım. Bana açıklamaya çalıştı, ama bugün bile hala neden olduğunu bilmem. Sonra da beni arabayla Real Madrid'in stadına götürdü, takım çalışanlarına onun yerine geçebilecek bir oyuncu olup olmadığını sordu. Fakat sadece genç takımdan bir oyuncu bulabildiler ve o da çok maliyetli olacaktı. Ben de kibarca tekliflerini reddettim ve tek başıma havaalanına döndüm." O maç için dışarda kalan 10,000 kişi olmadığını rahatça söyleyebiliriz.
Taylor, ne yazık ki artık baskısı kalmamış olan muhteşem "Puskás on Puskás" kitabının tanıtımına davet edildiğinde 1998 yılında Puskás’la bir kez daha görüştü. Oradan elinde kitabın üç kopyası ve dilbilgisi açısından şüpheli, ancak büyük bir sevgiyle anılan, artık imzalı olan bir telgrafla ayrıldı.
Yazının orijinal hâline ulaşmak için
tıklayınız.