Yaz arası çılgınlığı #3: Atlanta Hawks’ın geleceği ışık saçıyor
Bütün basketbol izleyicilerinin kafasında Atlanta Hawks’a dair belli başlı şeyler vardır: 70’lerin sonuna doğru takımı canlandıran tecrübeli antrenör Hubie Brown, 80’lere damga vuran efsane yıldız Dominique Wilkins, milenyum çağının heyecan veren yıldızları Al Horford, Paul Millsap, Jeff Teague...
Bütün basketbol izleyicilerinin kafasında Atlanta Hawks’a dair belli başlı şeyler vardır: 70’lerin sonuna doğru takımı canlandıran tecrübeli antrenör Hubie Brown, 80’lere damga vuran efsane yıldız Dominique Wilkins, milenyum çağının heyecan veren yıldızları Al Horford, Paul Millsap, Jeff Teague ve son olarak Doğu Konferansı’nı lider tamamladıkları 2014-2015 sezonu... O sezonu, geçtiğimiz günlerde Milwaukee Bucks antrenörü olarak NBA’de Yılın Koçu ödülünü kazanan Mike Budenholzer yönetimiyle geçiren Hawks, 60-22’lik sezon derecesiyle izleyicileri büyülemişti. Bu muhteşem sezonun ardından play-offun ilk iki turu sorunsuz geçilirken Konferans Finali’nde Cleveland Cavaliers karşısında alınan 4-0’lık mağlubiyet, yaklaşık 40 ay sürecek olan düşüş döneminin habercisiydi. Daha sonraki iki sezonda play-off tecrübesi yaşansa da takımdaki mental düşüş ve oyuncular arasındaki kimya sorunu gözle görülür biçimdeydi. 2018-2019 sezonu öncesinde Budenholzer’la yolları ayıran Hawks, kısa sürede ivme kazanacak nüvesinin temellerini atmaya başlamıştı.
2018 NBA Draftı’nda Trae Young için Luka Doncic’i Dallas Mavericks’e göndermek büyük bir kumar anlamına geliyordu. Hawks’ın bu kumardan zararlı çıkacağı biraz belliydi. Zira Euroleague’de 82 maça çıkan ve sayısız kupa kazanan Doncic’in profili, draft havuzundaki diğer oyuncuların üzerinde bir gölge yaratmıştı. Trae Young’ı buna rağmen kadrosuna katan Hawks, Ocak 2019’a kadar sancılı bir yenilenme süreci geçirdi. Art arda alınan farklı yenilgiler, takımın saha içinde sergilediği oyun ve bir türlü istikrar sağlanamayan kenar yönetimi, 2019’un ilk günlerine kadar problem olmaya devam etti. Peki ne oldu da işler bir anda olumlu anlamda değişti?
Genç yıldız adayları, her NBA Draftı öncesinde, ligin büyük yıldızlarına benzetilir. Trae Young’ın benzetildiği yıldız ise Steph Curry’di. Kolej kariyerindeki şut ritmi ve oyuna getirdiği enerji nedeniyle Curry benzetmelerine mazhar olan Young, doğal olarak büyük bir baskı altında lige giriş yaptı. Ne de olsa benzetildiği oyuncu tarihin en iyi şutörü ve üç NBA yüzüğü bulunan birisiydi. Bu etiketin üzerine, Luka Doncic yerine seçilmesi de Trae Young için ligdeki ilk ayları kabusa dönüştürdü. Doncic oynadığı her maçta estetik hareketleriyle sosyal medyada hızla yükselirken Young’ın kaçırdığı serbest atışlar ve potaya değmeyen şutları espri konusu olmuştu. Ama yeni yılın gelmesiyle birlikte genç yıldız, oyununu birkaç kademe yukarı taşıdı ve bu yükseliş takımına da sirayet etti.
Steph Curry etiketinden kurtulan Young, isabetli şut oranını yükseltmeye başladı. Onu diğerlerinden ayırmaya başlayan şey ise pas özelliği oldu. Steve Nash, Jason Kidd ve John Stockton gibi efsanevi pas ustalarının yüzlerce videosunu izlediğini belirten Young, bunun meyvelerini sahada en iyi şekilde aldı. Takımın bir diğer yıldız adayı John Collins’le oynadıkları pick&roll’ler estetik zevki arttırdı. Aynı zamanda takımdaki diğer iki yardımcı genç yıldız Kevin Huerter ve DeAndre Bembry’e hazırladığı şut setleri hem Young’ın oyununa çeşitlilik kattı hem de Hawks’ın oyun kalitesini arttırmaya başladı. Taurean Prince, Omari Spelmann ve Dewayne Dedmon üçlüsü boyalı alandaki etkinlikleriyle takımın enerjisini yükseltti. Ligin en tecrübeli oyuncularından Vince Carter’ın saha içi koçluğu üstlenmesi ve genç yıldızları doğru yönlendirmesiyle takımın son eksikleri de tamamlandı.
Atlanta Hawks, normal sezonun sonlarına doğru Los Angeles Lakers’ta işlerin karışması, Golden State Warriors hanedanlığı, Denver Nuggets’ın yükselişi ve Oklahoma City Thunder’ın şampiyon olma ihtimali gibi konu başlıklarının gerisinde kaldı ancak sıkı NBA takipçilerinin tadı damağında kalan bir lezzet bıraktı.
2019 NBA Draftı’nda 8, 10 ve 17. sıralardan seçim hakkı bulunan Atlanta Hawks, draft gecesi ilginç bir takasa gitti. 8, 17 ve 35. sıra draft haklarını New Orleans Pelicans’a verirken karşılığında 4 ve 57. sıra seçim hakkı ve Solomon Hill’i aldı. Zion Williamson, Ja Morant ve RJ Barrett gibi üç önemli yıldız adayı ilk üç sıradan seçilse de dördüncü sıradan seçtikleri DeAndre Hunter, Hawks’ın tam da aradığı oyuncu gibi gözüküyor.
Klasik pivot özelliklerine sahip Hunter, üç sayı özelliğiyle modern oyuna uyum sağlıyor. Top hakimiyeti, çizgi savunması ve karar verme mekanizması ise en büyük eksileri. Ancak takımın as uzunu John Collins’in savunmadaki artıları Hunter seçimini çok daha değerli kılıyor. Onuncu sıradan yapılan Cam Reddish seçimiyse ileride çok fazla ses getirebilir. Geçen sezon kolej takımlarından Duke’ün ölüm üçlüsü (Zion Williamson-RJ Barrett-Cam Reddish) arasında gölgede kalan Reddish; güçlü fiziği, kendi şutlarını etkileyici bir şekilde hazırlaması ve ortalama pasör özellikleriyle takıma önemli katkılar verebilir.
Yaz arasındaki ilk hamleyi takas yoluyla yapan Hawks; Kent Bazemore’u Portland Trail Blazers’a gönderirken karşılığında Evan Turner’ı kadrosuna kattı. Evan Turner, şutu fazla iyi olmayan ancak güçlü fiziğiyle delici penetreler yapabilen, savunmada ise güvenilecek bir isim. Kısacası, bu genç kadronun bir diğer tecrübeli tamamlayıcısı. Dedmon ve Carter dışında önemli bir serbest oyuncusu olmayan Hawks kadrosunun son haline bir göz atalım:
Trae Young, Kevin Huerter, Cam Reddish, DeAndre Bembry, DeAndre Hunter, Evan Turner, Omeri Spellman ve John Collins. Tecrübe ve savunma konusunda bazı önemli eksikler olsa da hücumdaki enerji potansiyeli çok büyük artılar getiriyor.
Ocak ayından itibaren yaşanan yükselişin mimarı olan ancak fazla konuşulmayan koç Lloyd Pierce ise gelecek sezon daha fazla ses getirebilir. Ancak bunun için Hawks yönetiminin yaz arasında iyi birkaç hamle yapması gerekiyor. Kalan serbest oyuncular arasından iyi bir uzun ve nokta bir şutör takıma katılabilirse, Hawks taraftarları önümüzdeki sezona daha fazla umutla bakabilirler.