Zirveden Dibe Vuruş: Barça'dan Madrid'e Bulunmaz Hediye
Manchester City'yi mükemmel bir oyunla deviren Katalanlar, rüya gibi geçen haftayı en kötü şekilde noktalayarak zirveyi Real'e altın tepside sundu.
YORUM
Ben Hayward | İspanyol Futbol Yazarı
Her şey çok umut verici gözüküyordu. Lionel Messi müthiş bir geri dönüş yaptı, Neymar tekrar kondisyonuna kavuştu, İspanya Kral Kupası'nda finale kalındı ve son olarak Manchester City karşısında verilen sınavdan alınlarının akıyla çıkmasını bildiler. Ama bu güzel rüya, Cumartesi gecesini kabusa çeviren Real Sociedad yenilgisine kadar sürdü. Her şeyden kötüsü, bu çöküşün mimarı Katalan ekibinin ta kendisiydi.
City Teknik Direktörü Manuel Pellegrini'nin çok yakından takip etmesi gereken bir mücadele oldu. Şilili teknik adam, kesinlikle bu maçı en küçük ayrıntısına kadar incelemesi gerekiyor. Bu maç, Barcelona'ya karşı iç sahada nasıl oynanması gerektiğinin bir dersiydi: Cesur, yüksek tempolu, bire-bir, sağlam basan... Real Sociedad, İngilizlerin yapamadığını yaptı. Ve Bask ekibi, bunun ödülünü en güzel şekilde aldı.
Aslında Barça, bu 3 puanı rakibine kendi elleriyle sundu. Açıklaması zor... Teknik Direktör Gerardo Martino, bundan 10 gün önce Anoeta'da oynanan kupa maçında büyük övgü aldı. Bu beraberlikle, Katalanlar, finale adını yazdıran taraf oldu. O gece, Barcelona topu ayağında tutmuş ve uzun süre topu dolaştırarak rakiplerini mental anlamda bozmuştu. Daha sonra golü bulmuş, akabinde maçı koparacak fırsatları değerlendirememiş ve Antoine Griezmann'ın eşitlik sayısıyla 1-1'e razı olmuştu.
O gece, Martino, bu zorlu deplasmanda galibiyetin formülünü bulmasına rağmen cumartesi gecesi fikrini değiştiren ne oldu, bunu sadece kendisi biliyor. Barça, La Liga'da 2007 yılından bu yana Real Sociedad'a karşı Anoeta'da galip gelemiyor. Önümüzdeki ay Santiago Bernabeu'daki El Clasico'yu bir kenara koyarsak, bu deplasman Barça'nın bu sezon oynayacağı en zor dış saha maçıydı.
Yıkım | Real Sociedadlı futbolcular gol sevincini yaşarken Messi'nin üzüntüsü
Daha kötüsü olamazdı. Yavaş tempoda başlayan maç, Alex Song'un 32. dakikada kendi kalesine attığı gol ile kötü bir başlangıca dönüştü. Ancak Barça, gole çabuk cevap verdi. Lionel Messi, sadece 3 dakika sonra kendisiyle klasikleşen tipik gollerinden birini kaydetti.
Ancak bu gol, fazla bir anlam ifade etmedi. İkinci yarının ilk düdüğünden 9 dakika sonra Griezmann, tekrar takımını öne geçiren sayıyı skor tabelasına yazdırdı. Maçta 1 saat geride kalırken, bu sefer sahneye David Zurutuza çıktı ve Katalanlara daha öldürücü bir darbe vurarak farkı 2'ye çıkardı. Bu dakikadan sonra Barça'nın maçı çevirmesi zor gözüküyordu. Carlos Vela'nın direkten dönen topu, belki de onları farklı bir hezimetten kurtardı.
Etihad Stadı'nda alınan sonuç ne kadar görkemli olduysa, bu da o kadar gülünç. Martino, bu durumun sorumluluğunu almak zorunda. Gerçi, Alex Song'u Sergio Busquets'in yanına çekmekle ne düşündüğü büyük merak konusu. İlk bakışta savunmayı güçlendirmek gibi gözüküyor (Arjantinli çalıştırıcı, maçtan sonra, "Uzun toplarda iki pivot ön liberonun mantıklı olabileceğini düşündüm"), ancak atladığı nokta Barça'nın gerçek gücünü top kendisindeyken gösterdiğiydi. Song oynarken, topla daha az hükmedebildiler.
Bunlara ek olarak, Gerard Pique'nin eski günlerindeki gibi yavaş, hantal ve beceriksiz haline bürünmesi. Marc Bartra'nın fiziksel açıdan dirençli takımlara karşı sahada ezilmesi.
Orta sahadaki Cesc Fabregas ve Xavi (Yedek kulübesinde maçı izlerken takındığı yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu) gibi sihirli ayakların eksikliği şüphesiz en çok hissedilen sıkıntı oldu. Maçtan sonra Andres Iniesta, "Top bizdeyken hiç rahat olamadık. Oyunu yönlendiremedik ve bunun faturasını çok ağır ödedik." şeklinde konuştu.
Pique ise, "Topla oynama, bizim gücümüzü aldığımız şeydi ve bunu elimizden aldılar. Kimse merak etmesin, zirvenin sadece bir galibiyet gerisindeyiz." ifadelerini kullandı.
Bence Pique, takım yerine daha çok kendi performansıyla ilgilenmeli. Javier Mascherano'suz bir savunma hattı, Barça'nın savunma zaafiyetini açıkça gözler önüne seriyor.
LA LIGA'DA CUMARTESİ GÜNÜ SONRASI PUAN DURUMU
O
G
B
Y
A
Y
PUAN
Real Madrid
25
20
3
2
71
24
63
Barcelona
25
19
3
3
70
20
60
Atletico Madrid
24
19
3
2
59
16
60
Forvet hattı, takıma ayak uyduran diğer bir bölge oldu. Neymar oynadı ama hala tam olarak hazır değildi. İlk yarıda aldığı bir darbe sonrası, toparlanmakta oldukça zorluk çekti. Neden kenara alınmadı, orası tam bir merak konusu. Messi, topu alarak nadiren diklemesine oynadı. Top ayağına gelmezse, sahada yok gibiydi. Bir adam tek başına her şeyi yapamaz tabiki, ancak Leo, eski günlerinden çok uzaktaydı.
Martino, yardımcı hakeme pelotudo (Arjantin'de argo olarak aptal demek) diyerek, tribüne gönderildi. Maçtan sonra yaptığı özeleştiride, "Oyunu okumakta güçlük çektiğimi zannetmiyorum. Belki Fabregas-Song değişikliğini biraz geç yapmış olabilirim. Goller üst üste gelince, çaresiz kaldık. Rotasyon güzel, sadece olumlu sonuçlar almaya devam ettiğiniz sürece." sözleriyle kendini ifade etti.
Öncesine baktığımızda, Madrid'de kötü başladı ancak Elche'yi 3-0'lık netlik bir skorla yenerek yenilmezlik serisini 26 maça çıkarmayı başardı. Şimdi zirvedeler ve Barce ve Atletico(Osasuna maçı henüz oynanmadı)'nun 3 puan önünde yer alıyorlar.
La Liga'da önümüzde 13 maç takvimi daha var. Sociedad deplasmanında kaybedilen 3 puan, henüz her şeyin bittiğini göstermiyor. Zira Pep Guardiola ve Tito Vilanova da şampiyonluğa ulaşırken, Anoeta'da 3 puan bırakmıştı. Ancak o senelerde, zirvede bu derecede bir rekabet yaşanmıyordu.
Sözün kısası, Cumartesi gecesinin tek suçlusu Barça'nın ta kendisi...
Ben Hayward'ı buradan takip edebilirsiniz: