Göz Kontağı İnsanı Neden Etkiler?
Kalabalık bir ortamda iki kişinin göz göze gelmesi romantik filmlerde en çok kullanılan sahnelerinden biridir.
Kalabalık bir ortamda iki kişinin göz göze gelmesi romantik filmlerde en çok kullanılan sahnelerinden biridir. Ancak göz kontağında oldukça karmaşık ve bilinçaltı tepkileri içeren bir durum söz konusudur.
Herkesin başına gelmiştir. Gürültülü ve kalabalık bir ortamda bir insanla bakışlarınız kesişir ve etraftaki her şey bulanıklaşırken siz birbirinize bakıştığınız ortak bilgisiyle anlık bir bağlantı hissedersiniz aranızda.
Göz kontağı her zaman bu kadar heyecan verici olmasa da gündelik konuşmaların doğal bir parçası olarak önemlidir. Biriyle konuşurken, göz temasına veya bakışlarını kaçırmasına göre kişilik değerlendirmesi yaparız. Sokakta yürürken insanlar bizimle göz teması kurmuyorsa reddedilme hissine kapılabiliriz.
Kendi deneyimlerimizden hareketle bu kadarını zaten biliyoruz. Psikolog ve nörologların bu konuda yıllardır sürdürdüğü araştırmalar, bakışlarımızın neleri ele verdiği ve göz teması kurduğumuz kişi hakkındaki düşüncelerimizin nasıl değiştiği de dahil olmak üzere, göz kontağının gücü ve etkisine dair ilginç bulgular ortaya koyuyor.
Bakışlar dikkatimizi çeker ve etrafımızda olup biten diğer olaylar bulanıklaşır. Birinin bize baktığını görmek beynimizde hemen belli işlemlerin başlamasına neden olur; bize bakmakta olan bir başka kişinin zihniyle angaje olduğumuz düşüncesi uyandırır. O insanın kendine özgü bir perspektifi olduğu fikri, bizi kendi durumumuzla ilgili daha dikkatli olmaya yöneltir.
Hayvanat bahçesinde bir maymunla göz göze geldiğimizde de bu tür etkiler hissetmiş olabiliriz. Sizi inceleyen ve hakkınızda yargıda bulunan bilinçli bir canlı ile karşı karşıya olma hissi oldukça güçlü etki yaratır.
Bize bakan şey bir canlı değil de resim veya fotoğraf bile olsa beynimizde sosyal algı ile ilgili bir dizi aktivite tetiklenir.
Başka bir zihnin odağında olduğumuzu bilmek oldukça dikkat dağıtıcıdır. Zira göz kontağı, ekrandaki bir yabancı ile bile olsa öylesine yoğundur ki beynimizdeki bilişsel rezervleri tüketir.
Bir başka insanın doğrudan bakışlarına maruz kalmak belleğin işleyişine, hayal etmeye ve gereksiz bilgileri devre dışı bırakacak zihinsel kontrol becerisine de etkide bulunur. Biriyle konuşurken söylediklerimize daha iyi yoğunlaşmak için göz kontağını kesip bakışlarımızı anlık olarak uzaklara yöneltmemizin nedeni budur.
Araştırmalar göz kontağının karşıdaki insanla ilgili algımızı da şekillendirdiğini gösteriyor. Örneğin, daha fazla göz teması kuran insanları daha zeki, daha uyumlu ve içten bulur (en azından Batı kültüründe böyledir) ve onların söylediklerine daha kolay inanırız.
Ancak aşırıya kaçan göz kontağı, delici bakışlar ise insana rahatsızlık hissi verir. Araştırmacılar, tercih edilen göz teması süresinin üç saniye olduğunu, dokuz saniye sonrasının ise olumsuz etki bıraktığını gösteriyor.
Karşılıklı bakışmanın kişiler arasında ortaklık hissi yarattığı gözleniyor. Bizimle göz temasında bulunan yabancı birini kişilik ve görünüm olarak daha çok kendimize benzetiyoruz. Başkaları başka şeylerle meşgulken göz göze geldiğimiz kişiyle özel bir anı paylaşma hissine kapılıyoruz.
Daha yakın mesafede göz göze gelme durumunda ise göz bebeklerinin birbirinden etkilendiği, biri büyüdüğünde diğerinde de aynı tepkinin görüldüğü biliniyor. Bazıları bunu bir tür bilinçaltı sosyal taklit olarak görüp romantik anlamlar yüklerken, bazıları da gözün karşıdaki insanın gözündeki parlaklık değişimine doğal fiziksel tepkisi olarak değerlendiriyor.
Ancak göz bebeği büyümesinin psikolojik nedenleri de yok değil. Araştırmalar, entelektüel, duygusal, estetik veya cinsel olarak bir insanda ilgi uyandığında göz bebeklerinin büyüdüğünü gösteriyor. Buna bağlı olarak kimileri göz bebekleri irileşmiş yüzleri daha çekici bulduğumuzu ve beynin bu durumu otomatik olarak algıladığını iddia ediyor.
Hatta yüzyıllar önce kadınlar çekici görünmek için gözbebeklerini büyüten bitki özleri kullanırmış.
Ancak karşıdaki insana sadece göz bebekleri ile mesaj vermeyiz. Karmaşık duyguları göz kaslarından okuduğumuzu gösteren araştırmalar var. Örneğin tiksinme duygusu gözlerimizi küçültmemize yol açar ve bu yolla bu duygu karşı tarafa iletilmiş olur.
Ayrıca göz bebeklerinin üzerindeki halkalar sağlıklı kişilerde daha belirgindir ve bunlar daha çekici bulunur.
Kısacası, 'gözler ruha açılan penceredir' sözü yersiz değildir. Gözler beyni dış dünyaya ifşa eder.
Bu bakımdan bir başkasıyla göz göze gelmek o kişinin beynine veya ruhuna dokunmaya en yakın tecrübedir. Uzun bakışmaların büyük etki yaratması bundandır.