Haberler
BBC

Koronavirüs: İngiltere'nin 'dünya birincisi' Test-Temas sistemi neden başarısız oldu?

Güncelleme:
Abone Ol

BBC altı ay önce Başbakan Boris Johnson tarafından "dünyada birinci" olacağı söylenen Test-Temas-Takip sisteminin en çok ihtiyaç duyulan bölgelerde başarısız kaldığını saptadı, nedenlerini ortaya koydu.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson, altı ay önce, koronavirüs salgınına karşı geliştirilen Test-Temas sisteminin "dünyada birinci" olacağını ilan etmişti. Ancak BBC'nin yaptığı araştırma bazı bölgelerde koronavirüs testi pozitif çıkanların temaslarının ancak yarısına ulaşılabildiğini ve sistemin özellikle virüsün en hızlı yayıldığı yerlerde en başarısız kaldığını ortaya koydu.

BBC araştırması ayrıca hükümetin testler konusunda özel laboratuvarlarla yaptığı görüşmede, Ulusal Sağlık Hizmetleri'ne (NHS) bağlı laboratuvarların temsil edilmediğini de ortaya çıkardı.

Fakat hükümet, sistemin Covid'in yayılma hızını "şüphe götürmeyecek şekilde" kestiğinde ısrarlı. NHS Test-Temas sisteminin artan vakalar karşısında, işleyişini daha da iyileştirmek ve geliştirmek için uğraştığını da kaydediyor.

BBC Test-Takip-Temas sistemiyle başından beri ilgilenen hükümet sözcüleri, bilim insanları ve sağlık yetkilileri ile konuşarak nerelerde hata yapıldığını ve daha önemlisi sistemin aşılar imdada yetişene kadar düzeltilip düzeltilemeyeceğini belirlemeye çalıştı.

Araştırmanın ortaya koyduğu bazı bulgular şunlar:

Verilerle başarı oranı: Kasım ayının 1. haftası

Test-Temas sisteminin neden etkisiz kaldığını, Kasım ayının birinci haftasına dair rakamlarla anlatmak mümkün.

Bir hafta içinde 333.900 kişinin enfekte olduğu tahmin ediliyor.

Bunların 141.840 kişisi yani yüzde 42'sinin kim oldukları tespit edilip Test-Temas sistemine yüklenmiş.

Bu 141.840 kişinin yüzde 70'ine ulaşılarak temasta oldukları 314 bin kişinin ayrıntıları alınmış.

Kalanların yarısı (21 bin kişi) temaslarını vermemiş, diğer yarısına da ulaşılamamış.





Başlangıçta yapılan hatalar: Özel sektörün rolü

Sistemin adı NHS Test-Temas fakat bu bütün hizmetin Ulusal Sağlık Hizmetleri'ne bağlı olduğu anlamına gelmiyor.

Hatta bu algının gerçekle hiç bir alakası yok.

Bu sistem aceleyle farklı programların aceleyle biraraya getirilmesinden oluşan karmaşık bir ağ tarafından yürütülüyor. Özel şirketler gerek test gerekse temasların izlenmesi bakımından sistemde önemli bir role sahip.

Bu ise, Ulusal Sağlık Hizmetleri, üniversiteler ve yerel yönetimlerin elindeki yerel uzmanlık ve kaynakların kullanım dışı kalması anlamına geliyor.

Bu hatanın tohumları daha ilk kapatma tedbirler ilan edilmeden 17 Mart tarihinde bir grup özel şirketin test konusunu görüşmek için hükümet yetkilileriyle yaptığı toplantıda atıldı.

Toplantıya katılan şirketler arasında sağlık teknolojisi alanında çalışan Randox ve ThermoFisher de vardı. Fakat testlerin tartışıldığı toplantıda Ulusal Sağlık Hizmetleri Laboratuvarları temsil edilmemişti ve bu kurumlara danışılmamıştı.

Kısa sürede işin yönü açıklık kazandı ve hükümet özel şirketlerden, mevcut kamu sağlık sistemi ve araştırma yapılarının dışında, büyük merkezi laboratuvarlar kurmalarını istedi.

Şu anda Birleşik Krallık içinde yapılan testlerin çoğu bu şekilde kurulan altı mega-laboratuvardan oluşan bir ağ tarafından tahlil ediliyor.

Sürüntü örnekleri alınmak suretiyle testlerin toplandığı merkezler ise Deloitte adlı finans ve teknoloji şirketi tarafından oluşturuldu.

Benzer bir karar temasların izinin sürülmesi konusunda da alındı. Temasları izlemek için oluşturulan merkez Sitel adlı şirket tarafından yönetiliyor ve ülke çapında 18 bin temas takipçisinden oluşan personel de Serco adlı taşeron şirkete bağlı çalışıyor.

Bu ekibin içinde bir kısmı kamu sağlık kuruluşlarından gelen 3 bin civarında doktor da var. Fakat bu temas takibi Birleşik Krallık içinde sadece İngiltere'yi kapsıyor. Kuzey İrlanda, İskoçya ve Galler bölgeleri kendi düzenlemelerini oluşturdular.





Hükümet bu konulardaki ihalelerin öngörülemeyen olaylar yüzünden aciliyet koşullarında yapılmasına rağmen yine de kurallara tamamen uygun bir şekilde yürütüldüğünü söylüyor.

Fakat o dönemdeki karar süreçlerine yakın olan kaynakların bazı kaygıları var.

Adının açıklanmaması koşuluyla konuşan bir kaynak "Bu ihaleler rekor süratle imzalandı ve bağlandı. Bir çoğunda performansa bağlı ceza koşulları bile yer almıyor. Hükümet panik halindeydi, kapatma önlemleri uygulanıyordu ve her yönden baskı altındaydık. Bunlar en doğru kararları almaya uygun koşullar değil" dedi.

Gerçekten de bunun ne kadar doğru olduğu sonra ortaya çıktı.

Şirketlerin tutamadığı sözler

O sürecin içinde olan bir çok uzman hükümetin şirketlere aceleyle "Bizim için ne yapabilirsiniz?" diye sorduğunu ama verilen cevapların gerçekçi olup olmadığını kimsenin sorgulamadığını söylüyorlar.

Örneğin Sağlık Bakanlığı'ndan yaklaşık 500 milyon sterlinlik ihale alan Randox şirketi, Covid-19 testlerini hızlandırmak için 200 yeni personel almayı planlıyordu. Şirket, ihaleyi aldıktan sonraki 6 hafta içinde 200 yeni test cihazı üretmeyi vaat etmişti.

Halbuki o aşamada henüz test cihazının ilk örneği bile yapılmamıştı ve BBC'nin ulaştığı bilgilere göre daha önceki tahminlerine göre, yılda ancak 10 tane yapmayı umuyorlardı.

Nitekim Eylül ayı geldiğinde henüz tek bir test cihazı imal edilmemişti, onları yapmak için işe alınan yüzlerce kişi iş olmadığı için genellikle evlerine geri yollanmış, ya da boş boş oturmak zorunda kalmışlardı.

Randox sözcüsüne sorulduğunda şirketin hükümetin bütün beklentilerini karşıladığı gibi Birleşik Krallık'taki bütün laboratuvarlardan daha çok test tahlili yaptığını söyledi.

Bu arada başka şirketler kamu sağlık hizmetleri laboratuvarlarına hastanelerde yapılacak testlerde kullanmak üzere test cihazları satıyordu.

Bütün bunlar olurken bu cihazlar için gereken kimyasal maddeler ve donanım özel şirketlerin kurduğu laboratuvarlar tarafından kapılıyor ve hastanelerde sıkıntısı çekiliyordu.

Merkezi sistem, yerel kaynakların kullanılamamasına yol açtı

Birleşik Krallık içerisinde başlangıçta 2 bin olan günlük test kapasitesi bugün 500 bine çıkmış bulunuyor.

Fakat sistem bir kişiden örnek alınmasıyla sonucun belli olması arasındaki zamanı kısaltmakta güçlük çekti.

Bir çok uzman bunun sebebinin her şeyin merkezi olmasından kaynaklanan lojistik bir sorun olduğunu düşünüyor.

Testler için kullanılabilecek çok geniş yerel imkanlar ve potansiyel personel bulunabileceği halde, sıfırdan kurulan dev laboratuvarların devreye sokulması, süreci yavaşlatan bir etki yarattı. İnsanlardan alınan örneklerin bazen Edinburg ya da Belfast kadar uzak mesafelerden, bazen uçakla, merkezi laboratuvarlara nakledilmesi gerekiyor.

Test hedefi tamam ama amaca ulaşılıyor mu?

Hükümet sık sık testler konusunda sayılara takılıp kalmakla eleştirildi.

Mart sonuna kadar günde 10 bin test hedefi kondu, nisan sonuna kadar günde 100 bin ve Ekim'e gelindiğinde günde 500 bin test kapasitesine ulaşıldı.

Fakat bu testlerin kimlere ve ne için yapıldığı konusu gölgede kaldı.

Örneğin sürekli uyarılara rağmen hastanelerde çalışanların koronavirüs taramaları, belirti göstermedikleri sürece yapılmadı. Bulaşının önemli bir oranının hastanelerde gerçekleştiğine dair kanıtlar olmasına rağmen bu daha yeni yeni yapılmaya başlandı.

Testlerle ilgili sorunların ciddiyeti Eylül ayında vaka sayılarının yeniden tırmanışa geçmesiyle kamuoyunun daha çok dikkatini çekmeye başladı. Laboratuvarlar artan test talebine cevap veremez hale geldi.





Test sonrası temasların izlenmesi ile ilgili sorunlar

Testler sistemin sadece birinci kısmı. Bu testlerin işe yarayabilmesi için enfekte olduğu anlaşılan kişilerin evde izole olmalarının sağlanması ve temas kurdukları kişilerin izlenip uyarılarak karantinaya alınması gerekiyor.

Mayıs ayı sonlarında başlatılan temas takibinde de bir dizi farklı sorun yaşandı.

Temasları izlemek üzere 3 bini doktor olmak üzere 18 bin kişi işe alınmıştı.

Bu, iletişimin başarıyla yürütülmesi durumunda bir sorun olmayabilirdi. Sorun, sık sık merkezi veri ve arama sistemi yaklaşımı yüzünden bu kişilerin tam kapasite çalışamaması oldu.

Temas takibi için işe alınan kişilere hiç bir inisiyatif verilmemiş ellerine sıkı sıkıya takip etmeleri gereken kural ve metinler verilmişti.

Örneğin aynı evde yaşayan ailenin tüm fertlerinin ayrı ayrı aranması ve aynı formların onlarla tek tek doldurulması isteniyordu. Bu yüzden bir çok aile gerek olmadığı halde çok sayıda telefona yanıt vermek ve formları tamamlamak durumunda kaldı.

Temas takibinde yönetici düzeyine çalışan biri BBC'ye bunun sistemi hantallaştırdığını, büyük bir stres yarattığını ve temas çalışanlarının, isyan eden ailelerden gelen öfkeli tepkiler karşısında moral çöküntü yaşadıklarını anlattı.

Hükümet bu konudaki yaklaşımı değiştirme sürecine girdiklerini söylüyor.

En çok ihtiyaç olan yerlerde en başarısız

Sonuçta sistem umut edilenin çok gerisinde bir performans gösterebildi.

Hükümete danışmanlık yapan uzmanlar test takibinin gerçekten etkili olabilmesi için, enfekte olduğu anlaşılan kişilerin yüzde 80'ine ulaşılıp kimlerle temas halinde olduğunun kayda geçirilmesi, sonra da bu kişilerin yüzde 80'ine ulaşılıp kendilerini izole etmelerinin söylenmesi gerektiğini söylüyorlar.





Oysa BBC'nin ulaştığı verilere göre Bradford, Manchester, Blackburn ve Nottingham gibi salgının en hızlı yayıldığı bölgelede temasların ancak yarısına erişilebiliyor.

Buna enfekte olanların çok büyük bir kısmının hiç bir belirti göstermediği gerçeği de eklendiğinde salgının yayılışı karşısındaki çaresizlik ortaya çıkıyor.

Fakat temas ve takipte konulan hedeflerin sürekli gerisinde kalınmasında en önemli faktörlerden birinin yerel kaynakların kullanılamamasına yol açan merkeze odaklanma olduğu giderek açıklık kazanıyor.

Aslında Ağustos ayında hükümet yerel kaynakların daha fazla devreye sokulması ihtiyacını kabul etti. Yerel temas takip ekipleri oluşturulacaktı. Belediyeler harekete geçip bu hizmetleri oluşturmaya başladılar ama merkezi sistemi aşmakta büyük güçlüklerle karşılaştılar.

Yerel yönetim yetkililerinin verdiği bilgilere göre, veriler geç gönderiliyor, mükerrer takip dosyaları geliyor, merkezi veri sistemine giremiyorlar ve bütün bunlar işlemleri geciktiriyor.

İzolasyon: temas takibinin unutulan ayağı

Temas takibinde enfekte olanlar ve çevrelerindekilerin izinin bulunması için 10 milyar sterlinlik bir bütçe ayrılırken, kendilerini izole etmeleri istenen insanların nasıl destekleneceğinin pek düşünülmediği anlaşılıyor.

Testleri pozitif çıkan ya da temaslı olanların ne kadarının gerçekten kendilerini izole ettiğinin hesabı düzenli olarak tutulmuyor. Bir araştırmaya göre bu kişilerin sayısı her beş kişiden bir düzeyinde olabilir. Ulusal Test-Takip hizmeti bunun yarı yarıya olduğunu düşünüyor. Fakat bunun önemli bir sorun olduğu ortada.

Karantina süresinin fazla uzun olduğunu bunun kuralların çiğnenmesinde etkili olduğunu düşünenler var. Bazı ülkelerde temaslı kişilerin iki hafta değil 7 gün karantinada kalmaları yeterli görülüyor.

Bütün bunlara ek olarak karantinada kaldıkları için çalışamayan insanlara mali destek sağlanmazsa nasıl geçinebilecekleri sorusu da önemli.

Temas takibi yapanlar bir çok kişinin yaşamını sürdürmek için çalışmak zorunda olduğunu ve bu yüzden kurallara uymaya isteksiz davrandıklarını söylüyorlar.

BBC

Boris Johnson Koronavirüs Hükümet Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title