Neden Bazen Çaresiz Hisseder ve Pes Ederiz? (Seligman Deneyi #2)
Karşımıza çıkan zorluklar karşısında sık sık beyaz bayrak çekebiliyoruz. Peki, bu yenilgiyi kabul etmemizin altında yatan esas sebepler ne?
Geçtiğimiz hafta Seligman deneyiyle birlikte öğrenilmiş çaresizlik kavramının nasıl ortaya çıktığını sizlere aktardık. Köpekler üzerindeki bir deneyin sonucunda ortaya çıkan kavram, psikoloji alanında ciddi bulguları ortaya koymuştu, ancak bu bulgular yalnızca hayvanlar değil insanlar için de geçerliydi.
Bugün anlatacaklarımızın iyice kafanızda oturması için geçen haftaki yazımızı da okumanınızı tavsiye ediyoruz. Eğer isterseniz, Seligman deneyinin insanlar üzerindeki etkilerini açıkladığımız bu içeriği okumaya devam edebilirisiniz.
En klişe senaryolardan biriyle başlayalım:
Matematik dersinde kötü notlar alan bir çocuğu düşünün. Bu çocuk, zamanla yaptığı hiçbir şeyin matematik dersindeki performansını artırmayacağı hissiyatına kapılacaktır. Bu hissin ardından, önüne matematikle ilgili bir şey geldiği zaman, kendisini çaresizlik içerisine hissedecektir.
Öğrenilmiş çaresizliğin ayrıca depresyon, anksiyete, çekingenlik ve yalnızlık gibi psikolojik sorunlarla da bağlantılı olduğu biliniyor. Örneğin sosyalleşme konusunda çekingen hisseden biri, belirli bir süre sonra bu konu hakkında yapabileceği hiçbir şey olmadığı kanısına varıyor, tamamen içine kapanabiliyor.
Bunlar genellikle hepimizin bildiği noktalar, ancak birçoğumuzun kaçırdığı önemli bir detay var:
Kişinin yapabileceği bir şey olmadığını düşünmesi demek, o kişinin denemeyi bırakması, başarısızlığını fark etmeden çok daha ileri boyutlara taşıması anlamına geliyor.
Öğrenilmiş çaresizlik her koşulda aynı etkiye sahip olmuyor. Örneğin bir çocuğun matematik dersine girdiğinde hissettiği çaresizlikle, gerçek hayatta bir işlem yaparken hissettiği çaresizlik arasında bir fark olduğu araştırmacılar tarafından ortaya koyuldu.
Peki, neden bazı insanlar öğrenilmiş çaresizlikle karşılaşırken bazıları bu durumla karşılaşmaz?
Bu noktada insanların olayları açıklama tarzı devreye girer. İnsanların olayları açıklama tarzı da kişilerin öğrenilmiş çaresizlikten nasıl etkilenecekleri konusunda ciddi bir rol oynar. Yani kişilerin yaklaşımı, öğrenilmiş çaresizlik geliştirip geliştirmeyeceklerini açıklar.
Olaylara sürekli kötümser yaklaşanlar, genellikle öğrenilmiş çaresizliği daha sık yaşayanlardır. Bu yaklaşım tarzına sahip olan insanlar, genellikle olumsuz olayları kaçınılmaz ve üstesinden gelinemez olarak algılayıp, bunların suçlusu olarak kendilerini görmeyi tercih ederler.
Her şey çocukken başlar:
Öğrenilmiş çaresizlik genellikle çocukluk yıllarına dayanır ve ilgisiz ebeveynlerin bu konuya katkısı büyüktür. Örneğin bir çocuk yardıma ihtiyaç duyduğu zaman kimseden yardım görmezse, ne yaparsa yapsın olayların değişmeyeceği hissiyatına sahip olabilir. Bu sürecin tekrarı da öğrenilmiş çaresizliğin olasılığını ciddi oranda artırır.
Çocuklardaki öğrenilmiş çaresizliğin belirtileri arasında çaba eksikliği, düşük özgüven, geciktirme ve yardım isteme konusunda sorunlar görülebilir. Bu belirtiler uzun vadede öğrenilmiş çaresizliğe dönüşebilir ve öğrenilmiş çaresizlik kendini anksiyete, depresyon ya da ikisinin birleşmiş hali olarak gösterebilir.
Çocuklar, geçmişte yaşadıkları olaylar hakkında herhangi bir kontrole sahip olmadıklarını hissettiklerinde gelecekte yaşayacakları olaylar üzerinde de bir kontrol sahibi olmadıklarına inanırlar. Yapacakları hiçbir şeyin olayları değiştiremeyeceğine inandıkları için de denemekten vazgeçerler. Matematik örneğini tekrar ortaya atarsak, bu durum notlarının daha da kötüye gitmesine yol açar.
Zamanla öğrenilmiş çaresizlik yalnızca matematikle sınırlı kalmaz, çocuklar hayatlarının her alanında herhangi bir zorlukla karşılaştıklarında bu tutumu bilinçsiz bir şekilde devam ettirirler.
Peki öğrenilmiş çaresizliği nasıl yenebiliriz?
İnsanların öğrenilmiş çaresizliği nasıl deneyimlediklerinden ve bunun insanlarda nasıl geliştiğinden bahsettik. Araştırmalara göre bu durum üstesinden gelinebilecek bir konu. Psikolojik destek almak tabii ki bunların en başında gelen yöntemlerden, ancak tüm bu yazıyı "psikolojik bir sorun için psikoloğa başvurun" tavsiyesini almak için okumadığınızı tahmin edebiliyoruz. Bu nedenle isterseniz yapabileceklerinize göz atalım.
1. Denemekten vazgeçmeyin, başarısızlık normaldir:
Çalıştığı gazeteden yaratıcı fikirler bulamadığı için kovulan Walt Disney, tarihin en büyük medya imparatorluklarından birisi kurdu, yaşarken 22 Oscar kazandı. Büyüme hormonu sorunu yaşadığı anlaşılan Lionel Messi, 11 yaşındayken oynadığı çocuk takımından atıldı, tarihin en başarılı futbolcularından birisi oldu. Ailevi sorunlar ve geçimsizlik nedeniyle liseyi bırakmak zorunda kalan Eminem, 13 Grammy ve 1 Oscar ödüllü rap müzik sanatçısı oldu. Hatta döneminin en popüler plak şirketi tarafından "Onların şov dünyasında bir geleceği yok" denilen Beatles, dünyanın en çok dinlenen müzik grubu oldu.
Teknoloji dünyasından da bir örnek var. Kurduğu şirkete sayısız kez başarısızlık yaşatan Steve Jobs, kendi şirketinden kovulduğunda 30 yaşındaydı. Çalıştı, NeXT ve Pixar adında iki şirket kurdu. NeXT, yıllar sonra Apple tarafından satın alınınca Jobs eski görevine geri döndü. Pixar ise dünyanın en başarılı animasyon şirketlerinden birisi haline geldi.
Başarılarıyla tanıdığımız bu insanların hikayelerini incelediğimizde, kendimize onlarca önemli ders çıkarabiliriz. Örneğin:
Hayatta her zaman önünüze, size bir şeyi başaramayacağınızı söyleyecek ya da sizin moralinizi bozmaya çalışacak insanlar çıkacaktır. Denemekten vazgeçer ve söylediklerini kabul ederseniz hayalini kurduğunuz şeyi başarmaktan vazgeçmiş olursunuz.
Başarıya giden yolda başarısızlıklar meydana gelebilir. Burada olaylara bakış açınız çok büyük önem arz eder.
Roma İmparatoru Marcus Aurelius'un sözleriyle olayı şu şekilde de açıklayabiliriz:
"Ben ne şanssızmışım ki, bu utanç verici olay başıma geldi!' demek yerine kendinize 'Ne şanslıyım, çünkü, başıma gelen utanç verici şeye karşın yılgınlığa kapılmıyorum, ne şimdiki zaman eziyor beni, ne gelecek ürkütüyor.' Başarısızlık aslında herkesin başına gelebilir, ama herkes yılgınlığa kapılmamayı başaramaz."
Hayatınızda çıkan zorluklar karşısında, her zaman dimdik durmanız ve her zorluğun üstesinden kolaylıkla gelmeniz dileklerimizle. Sevgiyle ve kaygısız bir gelecekle, hoşça kalın.