Türkiye'nin Cumhuriyet Yolculuğunda İz Bırakan 8 Kadın
5 Aralık Kadın Hakları Gününde, Türkiye'nin tarihinde iz bırakan kadınlardan 8 ismin hikayeleri ufuk açıcı cinsten.
Türkiye'de kadınlar, 5 Aralık 1934 günü genel seçimlere katılma ve milletvekili seçme/seçilme hakkına kavuştular. Kadınlar bu hakları Fransa'da 1944, İtalya'da 1945, Yunanistan'da 1952, Belçika'da 1960 ve İsviçre'de 1971 yılında elde ettiler.
NTVRADYO KONUŞTU
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı kazandığı bu anlamlı günün yıldönümünde NTVRadyo'nun "Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Bilimde, Kültür ve Sanatta Yol Açan ve İz Bırakan Kadınlar" dizisi için konuştuğu kadınlardan 8'i olan Ayla Erduran, Betûl Mardin, Gülriz Sururi, İoanna Kuçuradi, Muazzez İlmiye Çığ, Nermin Abadan Unat, Nesrin Sipahi ve Suna Kan'ın hayat hikayesinden satırbaşları şöyle:
1. MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ
(İlk kadın Sümerolog)
"TEK BİR KEŞKEM VAR"
Hayatın gelişine göre kendimi uydurdum. Ondan daha fazlasını istemedim. Hâlâ da istemiyorum, niye olmadı diye. Her şeyi gördüm, yaptım. Hiç keşkem yok. Bir tane keşke var, para biriktirmeyi bilmek. Hiç yapamadım. Zaten yapmaya da imkanımız yoktu.
"OKUMALARI LAZIM"
Gençlere özellikle tavsiyem, okusunlar, çalışsınlar. Kızlarımız öyle kendilerini kaptırıp koyvermesinler. Onların da aydınlanması lazım. İster çalışsın, ister çalışmasın, hepsinin okumuş olması lazım. Çünkü çocukları onlar eğitiyor. Erkekler de kafalarındaki örümceği atmalı. Herkesin çok okuması, çok çalışması, aydınlığa doğru gitmeye gayret etmesi lazım.
2. SUNA KAN
("Harika Çocuk", Keman sanatçısı)
"ERKEK GİBİ ÇALIYOR"
Viyana'da mıydı, neredeydi, şimdi hatırlamıyorum, bir eser çalmıştım. Kritikleri çıkıyor, bir erkek gibi çalıyor, diyor. Beni methetmek için söylüyor adam.
MEÇHUL YARDIMSEVER
Fransa'ya giderken kötü bir kemanım vardı. Yarışmalara katılacağım zaman, keman kiralanırdı. Bir ay önce kiralanır, sonra iade ederler. Bu duyulmuş. İstanbul'dan bir hanım, toplu para yollamış Paris'teki talebe müfettişi Ali Teoman'a. Ama, Ali Teoman, "Ankara'dan tahsisat yapıldı" dedi. Ben senelerce, bu kemanımı devlet aldı, diye biliyordum. Sonradan öğrendim ki, bir kadın yollamış, tek şartı varmış, kim olduğum bilinmeyecek demiş. Daha önce haberim olsaydı, en azından ailesini bulurdum. İstanbul'da mı, Avrupa'da mı onu bile bilmiyorum. Bana hiçbir zaman söylenmedi. Artık sorabileceğim, öğrenebileceğim kimse de kalmadı. Bu keman ömrümce benimle.
3. BETÛL MARDİN
( Türkiye'nin ilk halkla ilişkiler uzmanı, Halkla İlişkiler Derneği'nin kurucusu, IPR'in ilk kadın başkanı)
"UTANACAK BİR ŞEY YAPMAYACAKSIN"
Mutlu yaşamak için utanacak bir şey yapmayacaksın! O zaman rahat uyuyorsun. Benim için bir insanın mutlu yaşaması için utandığı hiçbir şeyi yapmaması lazım. Hiçbir şeyinden utanmadan yaşayacaksın. O zaman gece uyumadan önce birisi gelip tokat atmıyor sana. O zaman rahat uyuyorsun. Ben rahat uyumak istiyorum.
"ŞİMDİ 60 YAŞINDA OLSAYDIM"
Şimdi 60 yaşında olsaydım, başka şeyler yapardım. Galiba çevreye, çevreciliğe daha önem verirdim. Orada biraz takıntılarım var kafamda, nasıl yapamadık diye. Oralarda biraz üzülüyorum. Ben yolumdan başka yere sapmam. Yolunda dimdik giden bir hayvan varsa, ben oyum. Yalan dolan olmaz bende. Hakikaten namusuma ve ismime çok dikkat ederim. Öyle bir hayvan var mı bilmiyorum, keçi mi acaba! (Betûl Mardin, ismindeki u harfinin noktalanmasına isyan ediyor. 'Betül', "keçi" demek, çünkü)
4. GÜLRİZ SURURİ
(Tiyatro sanatçısı)
"PİŞMANLIKLARIMDAN DERSLER ALDIM"
Her pişmanlığımdan çok büyük dersler aldım. Ve pişmanlıklarımla, çektiğim acılarla Gülriz oldum. Aklınızı iyi kullanırsanız, acı dönemleriniz daha kısa olabilir.
Güzel kadın olduğumu 40 yaşıma kadar bilmiyordum. Kimse bir şey söylemedi. Tabii ki yazılıyordu, çiziliyordu bir şeyler ama estetik duygusu çok gelişmiş bir insan olarak kendi kusurlarımı görüyordum ve onları örtmeyi çok güzel başarıyordum.
Devlet Sanatçısı unvanı birisine verildiği zaman, bir anlamı olmalı. Size vere vere ne veriyor devlet; uçakta VIP'te oturma hakkı veriyor. VIP'te bakan korumalarıyla beraber gidip geliyorsunuz. Vazgeçtim, katiyyen onu da kullanmıyorum. Ama bir şey verebilirlerdi, yakaya takılacak bir şey. Küçük de olsa, bazı vergilerden muaf tutabilirlerdi. Küçük de olsa bir maaş bağlayabilirlerdi, sembolik de olsa...
(Bu söyleşi yapıldığında Gülriz Sururi'nin hayat arkadaşı Engin Cezzar hayattaydı)
5. İOANNA KUÇURADİ
(Filozof, Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı)
"KADIN-ERKEK DEĞİL, İNSAN"
Yapacak bir şeyim varsa ve yapabiliyorsam bir insana yardım etmek. Şöyle bir tercih yapabilirim, mesela iki kişi varsa, dezavantajlı olanı, aynı durumdaysa kadın ya da zenci olanı tercih ederim. Dezavantajlı gruplarla dayanışmak son derece önemli diye düşünürüm. Kadınlar da bu dezavantajlı gruplar arasındadır maalesef. Yalnız bizde değil, dünyada öyle.
Ben sadece kadınlara değil, erkeklere de aynı şeyi söylerim. Kadınların da, erkeklerin de önce kendilerini kadın ya da erkek değil, insan olarak görmesini isterim. O kadar çok şeyi değiştiriyor ki bu hayatımızda.
6. Prof. NERMİN ABADAN UNAT
(İlk kadın öğretim üyesi)
"KADINLAR EMEKLİ OLMASIN"
Sabırsızdım. Şimdi eskisinden çok daha sabırlıyım da, ama o yaşla oluyor. Eskiden bana aksi, demanding yani ağır koşullar koyan insan olarak beni tarif ederlerdi. Şimdi birazcık yumuşadım. Yani hayatta biraz daha esnek olmak gerek, anladım. Kadınlara vermek istediğim bir numaralı mesaj şu; eğitim görmüş olanlar veya olmayanlar, emekliyim demesinler. Beni deli ediyor. Emeklilik yok. Durmak yok. Türkiye'de bir sürü okuma yazma bilmeyen, bir sürü çoçuğunu nasıl yetiştireceğini bilmeyen kadın var. Bir şeyle meşgul olsunlar. Amerikalıların bir tabiri var, divanda patates gibi oturmak, bunu yapmasınlar.
7. AYLA ERDURAN
(Keman virtüözü)
"YALNIZ VE ZOR BİR HAYAT"
4 yaşında kemana başladım. Çok çalıştım. Fakat çok güç bir hayat. Çünkü tek başına kalıyorsun, mecbursun. Bir odada çalışıyorsun. Bitiyor, sonra konsere çıkıyorsun. Uçaklara biniyorsun tek başına. Hiçbir memleketi göremiyorsun. Yani güç bir hayat, hem bir kadın için, hem evlenmedim. Kader!.. Ama bana 35 yaşında filan deselerdi, solistlikten vazgeçerdim. Oda müziğine aşığım ve yalnız olmamak için dört kişi ya da üç kişi bir trio kursaydım, beraber seyahat ederdik, yalnızlığı çekmezdim. Mesela ben Concertgebouw'da, Hollanda'da çaldığım zaman, tabii cehennemin dibiydi o merdivenleri inmek. Uzun elbise, yüksek ökçeler... Erkekler sinirlenmesin bana, fakat onlar bir frak giyiyorlar, çıkıyorlar. Biz, aman allahım! Ökçeler, keman.
"ÇOK TRAJEDİLER GEÇİRDİM"
Çok trajediler geçirdim. Ailemi kaybettim. Fakat ertesi gün konserimi verdim. Müzik bence dünyada bütün insanlara hitap, sevgi veren, acılarını unutturan harika bir şey. Kaç besteci neler geçirdi? Beethoven mutlu muydu?
"MECBUREN KEMANIMI SATTIM"
1957'de Moskova'da şans eseri Stradivarius kemanım oldu. Amiral Nelson'un kemanıymış, Trafalgar Harbi'nde bulunmuş. Fakat tabii mecbur oldum, ben kemanımı sattım. Bugünkü kemanım da, para bakımından değil ama güzel bir keman.
8. NESRİN SİPAHİ
(Türk Sanat Müziği sanatçısı)
"HİÇ PİŞMANLIK DUYMADIM"
Hiç pişmanlık duymadım bugüne kadar. Hiçbir şey için. Olan olmuş, ileriye bak. Öyle derdim hep kendime. Her şeyde ilk olarak ailemi düşünürdüm; eşimi, çocuklarımı, yuvamı. Ondan sonra şöhret, isim. İkinci sıraya almışımdır daima. Ama eserlere değer verdim evimden, yuvamdan sonra.