11. Uluslararası Gençlik Buluşması
Uluslararası Rabia Platformu Genel Koordinatörü İşbilir: "Irak'taki aşiretlere bu kadar ırak olmasaydık bugün 'ne oluyor' demezdik.
Uluslararası Rabia Platformu Genel Koordinatörü Cihangir İşbilir, " Irak'taki aşiretlere bu kadar ırak olmasaydık bugün 'ne oluyor' demezdik. IŞİD denen örgüt, ortaya çıkınca bütün gazeteciler internetten araştırma yaparak yorum yapmaya kalkışıyorlar" dedi.
İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Gençlik Kurulunca, Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "11. Uluslararası Gençlik Buluşması"na katılan İşbilir, burada yaptığı konuşmada, İslam dünyasının bir barış formülüne ihtiyacının olduğunu söyledi.
İşbilir, barış ahlakının İslam ülkeleri arasında hem teorik hem sivil toplum hem de dini anlamda geliştirilmesi gerektiğini anlatarak, ortak bilincin Müslüman coğrafyadaki pek çok haksızlığın ortadan kalkmasına yardımcı olacağını kaydetti.
İslam coğrafyasının itikadi anlamda boş bırakılmasıyla o boşluğun başkaları tarafından doldurulabileceğini vurgulayan İşbilir, "IŞİD bu günlerde çok konuşuluyor. Bunun yapısına baktığımızda tüm bu infazların, faaliyetlerin arka planında din adamlarının belli fetvalar vererek IŞİD militanlarını motive ettiğini görüyoruz" diye konuştu.
Devletlerin yegane aktör olmadığı bir uluslararası ilişkiler sisteminin yaşandığına dikkati çeken İşbilir, bu konjönktürde sivil toplum kuruluşlarının ve çok uluslu şirketlerin, devletlerin ulaşamadığı noktalara nüfuz ettiğini vurguladı.
İşbilir, sivil toplum kuruluşları ve şirketlerin daha esnek ve hızlı karar alma mekanizmalarından dolayı devletlere göre daha etkin olduklarını belirterek, "Orta Afrika Cumhuriyetinde yardım yapabilmekten başka müdahale edebilecek ve oradaki Müslümanları çekip çevirecek, müminleri toparlayacak bir din adamımız yok. İslam İşbirliği Teşkilatının seçtiği Senegalli temsilci çatışma bölgesine gidene kadar bütün batılı güçler gitti. Yapabileceğimiz tek şey yardım, müdahale edemiyoruz. Ancak buna rağmen sivil toplum kuruluşlarının barış inşaasına katkısı gittikçe artıyor" şeklinde konuştu.
İslam dünyasının gelenek itibariyle barış inşası çalışmalarının medeniyet değerleri açısından zengin bir literatüre sahip olduğunu dile getiren İşbilir, değerler sisteminin aşılmasında sivil toplumun yapılanmısındaki eksikliklerden dolayı barış inşası çalışmalarının istenen seviyede olmadığını kaydetti.
İşbilir, hakem rolü oynayacak, herkesin kefil olarak gösterebileceği toplum liderlerinin, kanaat önderlerinin, güçlü sivil toplum kuruluşlarının ortaya çıkması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Sadece kanayan yere yardım götüren değil, oraya gidip müdahale edebilecek, oradaki çatışmayı çözebilecek, söz gelimi kabileler arasında çatışmaları çözebilecek birini bekliyorlar. Irak'taki aşiretlere bu kadar ırak olmasaydık bugün 'ne oluyor' demezdik. IŞİD denen örgüt ortaya çıkınca bütün gazeteciler internetten araştırma yaparak yorum yapmaya kalkışıyorlar. İstanbul Mısırlı, Suriyeli, Iraklı kaynıyor. Yazarlar ve akademisyenler bu insanlarla konuşmuyor, internetten araştırma yaparak bu bölgelerle ilgili analizler yapıyorlar. Böyle olursa biz barış inşaasına katkıda bulunamayız."
"Barış formülünü keşfedemediğimiz için üzülmemiz gerekiyor"
SAÜ Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kemal İnat da İslam dünyasının dünyadaki pozisyonunun iyi olmadığını söyledi.
İslam dünyasının, son 200-300 yıldır özellikle dünya politikasında çok fazla sözü ve yerinin olmadığını belirten İnat, "Bu durumun birçok nedeni var ama en büyük nedeninin, İslam dünyasında uzlaşı eksikliğinin, algı bozukluğunun olduğunu söylemek gerekir. Aslında geri kalmışlığa yol açan çatışmaların sadece İslam dünyasında olmadığını görüyoruz. Dünyanın her yerinde çatışmalar, algı bozukluğu, uzlaşı eksikliği söz konusu. Bu sorunları çözenlerin ilerlediğini, çözemeyenlerin bu sorundan muzdarip olduğunu görüyoruz" ifadesini kullandı.
Prof. Dr. İnat, Batı dünyasının kendi içinde sorunlarını barışçıl yöntemlerle çözmenin formülünü bulduğuna vurgu yaparak, 2'inci dünya savaşı sonrasında batılı ülkeler yeniden savaşmama konusunda arayış içerisine girdiklerini ve bu konuda başarılı olduklarını anlattı.
İslam dünyasına bakıldığında yaşananların kendileri için üzüntü kaynağı olması gerektiğini ifade eden İnat, şunları kaydetti:
"Hele bugünkü İslam dünyasına, yakın coğrafyamıza baktığımızda Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Mısır'da yaşananlara baktığımızda, Batılıların buldukları bu formülü neden bizim bulamadığımızı sorgulamamız gerekiyor. Tıpkı 200-250 yıl önce onlar gelişme ve kalkınmanın formülünü bulduğunda İslam dünyası nasıl uyuduysa, bir şekilde ıskalamışsa, onlara ayak uyduramamışsa, onların sanayi devrimiyle yaşadıkları kalkınmaya ayak uydurmayıp geri kalmışsa ve İslam dünyasının büyük bir çoğunluğunun sömürgeleşmesine yol açmışsa, onların ikinci dünya savaşı sonrasında bulmuş oldukları o barış formülünü keşfedemediğimiz için bir kez daha üzülmemiz gerekiyor." - Sakarya