Haberler

Arü'de Edebi Kişiliği ile Atsız Konuşuldu

Abone Ol

Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden biri olan Hüseyin Nihal Atsız, Ardahan Üniversitesi (ARÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen “Doğumunun 109. Yılında Atsız’ı Anma Programı” ile yâd edildi.

Türk Edebiyatı'nın en önemli isimlerinden biri olan Hüseyin Nihal Atsız, Ardahan Üniversitesi (ARÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen "Doğumunun 109. Yılında Atsız'ı Anma Programı" ile yad edildi. ARÜ Dede Korkut Düşünce Topluluğu tarafından organize edilen programda ARÜ İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi (İBEF) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceval Kaya ve ARÜ İBEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mitat Durmuş konuşmacı olarak yer aldı. Programda Türklerin tarih sahnesine çıkışından, H. Nihal Atsız'ın edebi rolüne kadar Türk toplumu açısından önem arz eden birçok olay ve süreç masaya yatırıldı.

Programa ARÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gürkan Doğan, ARÜ İBEF Tarih Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Suat Vural, ARÜ'lü akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.

"ERGENEKON, BİR TOPLUMUN ÇIKIŞ ARAYIŞININ YANSIMASIDIR"

Programda ilk sözü ARÜ İBEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mitat Durmuş aldı. Yrd. Doç. Dr. Durmuş konuşmasında, Türk toplumunun tarih sahnesine çıktığı andan günümüze kadar çeşitli değişimlere ve dönüşümlere uğradığını belirtti. Edebi eserlerin de bu değişim ve dönüşümlere bağlı olarak şekillendiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Durmuş, "Sanatını bir vicdan sesi yapmaya çalışan insanlar, hangi çağda yaşamış olurlarsa olsunlar daima ortak bir duyarlılıkta toplanmışlardır. Kimi zaman doğrudan, kimi zaman metaforik anlatımlarla vicdanları vecde getirmeyi ilke edinmişlerdir. Bu ilke etrafında toplanan yazarlar, şairler, anlatıcılar, aydınlar daima bir temayı anlatılarına malzeme yapmışlardır. Bu tema edebiyatımızda hiç de üzerinde durulup araştırılmamış olan 'uyku halinden uyandırma', 'karanlıktan aydınlığa çıkarma', 'kaos ve kaotik yapıdan ferah bir dünyaya açılma' temalarıdır. İlk anlatılarımızdan beri sıkışmış ya da sıkıştırılmış durumdan, feraha ve kurtuluşa çıkış yolu gösterilmeye çalışılmıştır." dedi. Bu bağlamda Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Ergenekon Destanı'na atıfta bulunan Yrd. Doç. Dr. Durmuş, "İşte, Ergenekon Destanı… Metaforik ya da örtük anlatımla çıkış kapıları kapatılmış bir toplumun çıkış arayışının bir yansımasıdır Ergenekon. Toplum olarak pek çok kez Ergenekon'dan çıkış yapmak zorunda kalmışızdır." diye konuştu.

"TÜRK TARİHİ ON ALTI KEZ TEKERRÜR ETMİŞTİR"

Türk Tarihi'nin ilk edebi metinleri olan Göktürk Kitabeleri'nden Atsız'ın eserlerine kadar pek çok edebi ürünün toplum bilincini açık tutma kaygısıyla oluşturulduğuna değinen Yrd. Doç. Dr. Durmuş, "Çünkü dünyada daima bilinç yitimine uğrayan ve ders almadığı için tarihi tekerrüre sokan bizden önde başka bir toplum daha yoktur." dedi. Ayrıca Yrd. Doç. Dr. Durmuş, Cumhurbaşkanlığı forsundaki on altı yıldızın, tarih boyunca kurulmuş olan on altı Türk Devleti'ni simgelediğine dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Durmuş bu on altı yıldızın, "Türk Tarihi'nin on altı kez tekerrür etmesi" anlamına geldiğini de belirtti.

"İHANET, CEHALET, AİDİYET"

Konuşmasının devamında Yrd. Doç. Dr. Durmuş, Atsız'ın doğumundan itibaren edebi kişiliğini şekillendiren faktörlere değindi. Atsız'ın Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde dünyaya geldiğini hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Durmuş, "Atsız'ın çocukluğundan itibaren geçen yılları toplumun her bakımdan yaralı bir bilinç içinde olduğu senelerdir. O, yedi yaşında iken, Balkan Savaşları başlamıştır. Bu ortamda Müslüman-Türk ahali yaşadığı topraklardan kopartılmış ve çeşitle yerlere savrulmuştur. Ardından Atsız, 1. Dünya Savaşı ile vatan topraklarının sırayla elden çıkmasına, asırlardır aynı devlet bayrağı altında yaşayan toplumların ihanetlerine şahitlik eder. Atsız'ın edebi kişiliği bu tür olaylara tanıklık ederek şekillenir. Ayrıca, ihanet, cehalet, aidiyet… Bu üç sözcük H. N. Atsız'ın fikri ve hissi dünyasının açar sözcükleri gibidir. Zaman O'nu, ihanete ve cehalete karşı hırçın bir kaleme; aidiyete karşı idealist bir kişiliğe dönüştürür" sözleriyle, Atsız'ın Türk tarihi açısından önemli bir kalem olmasındaki çeşitli etkenleri özetledi.

"İLİM VE HAKİKAT, SİYASETİN OYUNCAĞI OLAMAZ"

Öte yandan birçok kimse tarafından Atsız'la ilgili yapılan çeşitli değerlendirmelerin ve eleştirilerin ön yargılarla dolu olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Durmuş, "Çünkü Atsız, yazar, şair, araştırmacı kimliğinden çok siyasi kimliği ile tanımlanmaya çalışılmıştır. Böyle bir tutum ise onu çoğul okumalara kapalı yapmıştır. Başka şair ve yazarlarımızda da durum çok benzerdir. Siyaset ve ideoloji nesillerin estetik değer yargılarını çürümeye mahküm eder. Böylesine bir mahkümiyet edebiyatımız açısından gerçekçi yargılarda bulunmamızı da engeller. Atsız'ın kendisi; 'İlim ve hakikat siyasetin oyuncağı olamaz' demesine rağmen edebiyat bilimciler Atsız'ın edebi eserlerini değerlendirirken, hakikat ölçeğini siyaset üstüne kurarlar." diyerek, Atsız'ın edebi kişiliğini araştırmanın ve ele almanın önemini ortaya koydu.

"ATSIZ, YABANCI AKIMLARIN TÜRK KÜLTÜR HAYATINDA YAPACAĞI TAHRİBATI ÖNLEMEK İÇİN MÜCADELE VERDİ"

ARÜ İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi (İBEF) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceval Kaya ise, Atsız'ın gençlik yıllarında Osmanlı'nın yıkılış ve yeni Türk Devleti'nin kuruluş süreçlerine şahitlik ettiğini vurgulayarak, "Atsız içerideki azınlıkların ihanetlerini görmüş, işgal İstanbul'unda Türk'ün işgalciler ve azınlıklar tarafından aşağılanmasına tanık olmuştur. Kendisi edebiyatçı, şair, sanatçı, tarihçi, bilim adamı, fakat hepsinden öte Türkçü'dür. Türkçülüğünde, bilhassa işgal İstanbul'unu yaşamış olmasının ayrı bir payı vardır." dedi. Ayrıca Atsız'ın üniversite yıllarında Türkçülük akımının yaygın olduğunu bildiren Prof. Dr. Kaya, "Atsız'ın Fuat Köprülü, Zeki Velidi Togan, Mükrimin Halil Yinanç, Ahmet Caferoğlu gibi hocalardan ders alması, ondaki romantik Türkçülüğün bilimsel temellere oturmasını sağlamıştır. Atsız, bir taraftan akademik işlerle uğraşırken, öte taraftan Türkçülük düşüncesini yaymak, yabancı akımların Türk kültür hayatında yapacağı tahribatı önlemek için kalemiyle mücadeleye başladı. Kalemi keskin, üslubu çok sertti. Kimseye minnet etmedi. Birçok kişi ve yetkiliyle basın hayatında boğuştu. Bu uğurda işinden oldu, sürüldü, hapislerde çürüdü, mağdur oldu, suçlandı, ceza aldı. Sonunda bütün suçlamalardan beraat etti." diye konuştu.

"ATSIZ, TÜRK MİLLETİNİ YENİ UFUKLARA TAŞIMIŞTIR"

Atsız'ın edebi kişiliği sayesinde kalıcı eserler bıraktığına da dikkat çeken Prof. Dr. Kaya, bu bağlamda yazarın tarihi roman kategorisinde zirvede yer alan "Bozkurtlar" ve "Deli Kurt" adlı romanlarını örnek gösterdi. Öte yandan Prof. Dr. Kaya, Atsız'ın Türk tarihi açısından önemli bir şahsiyet olduğunun altını çizerek, "Bir milleti, zamanın ötesinden geleceği gören, düşünce ve görüşleriyle kuşakları etkileyen yazarlar, şairler, düşünce ve ülkü adamları yeni ufuklara taşırlar. Atsız da bunlardan biriydi." diye konuştu.

Konuşmaların ardından program Aşık Faruk Erdoğan'ın Hüseyin Nihal Atsız için yazdığı methiyeyi okuması ile devam etti. ARÜ İBEF öğrencileri Hilal Özcan ve Serdar Örs ise, Atsız'a ait olan "Kahramanlık" ve "Geri Gelen Mektup" isimli şiirleri okudu. Program sonunda ARÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gürkan Doğan tarafından konuşmacılara birer "Teşekkür Belgesi" takdim edildi. - ARDAHAN

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Yerel

Hüseyin Nihal Atsız Nihal Atsız Ardahan Yerel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title