Gazeteci Durdemir Bilirdönmez Basın Özgürlüğünü Anlattı
Gazeteci Durdemir Bilirdönmez, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü Dolayısıyla Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu’nun Konuğu Oldu.
Gazeteci Durdemir Bilirdönmez, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu’nun konuğu oldu.
Fakülte binasındaki radyo stüdyosunda bu sabahki programda günün önemi ile ilgili soruları cevaplayan Bilirdönmez, Türkiye’de basının özgür olduğunu, anlak güvensizlik olduğunu ileri sürerek , basının güven kazanması için doğru, tarafsız yayın yapıp şahsi değil, ülke çıkarlarını ön plana tutan bir yayın politikasıyla güven kazanacağını söyledi.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ NEDİR Bilirdönmez, 3 Mayıs gününün anlamı ile ilgili soruya şu cevabı verdi:
“Dünya Basın Özgürlüğü günü, 3 Mayıs 1991 yılında UNSCO tarafından Namibya’nın Windhoek kentinde düzenlenen uluslararası konferansta imzalanan “Windhoek Deklarasyonu†anısına 1993’den beri BM. Genel Kurulu kararıyla kutlanıyor.
Özgür, bağımsız ve çoğulcu basını destekleyen bu deklarasyon, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne ve haberleşme özgürlüğünün temel insan haklarından biri olduğuna atıfta bulunarak çoğulcu ve özgür basının bir ülkede demokrasinin gelişme ve ekonomik kalkınma için zorunlu olduğu vurgulanıyor.†TÜRKİYE’DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ Türkiye’de basın özgürlüğü olup olmadığı yolundaki soru üzerine Bilirdönmez şunları belirtti:
“Demokratik ülkelerde basın, yasama, yürütme, yargı erkinden sonra dördüncü güç, kuvvet. Böyle bir özelliği olunca etkinliği de tabii fazla olur. Bir ülkede demokrasi tam oturmuşsa, tüm kurum ve kurallarıyla işliyorsa basın özgürlüğü de o ölçüde vardır. Demokrasi yeterli değilse basın da o ölçüde kısmen özgürdür. Yani basın özgürlüğünü demokrasi ile eşdeğerde değerlendirmek gerekir. Çünkü basın, kamuoyu görevi yapıyor. Basın halkın sesidir, basın özgürlüğü halkın özgürlüğü demektir. Basın demokratik toplumların olmazsa olmaz’larından biridir.
Türkiye’de basının özgürlüğüne gelince, bana göre Türkiye’de basın özgür. Ama batı ülkelerinde olduğu kadar değil. Çünkü Türkiye’de basın istediği bir çok şeyi yazıyor, çiziyor. Hiç bir sınırlama yok. Ama dünya basınında Türkiye kısmen basın özgürlüğüne sahip bir ülke olarak gösteriliyor. Ben bu görüşte değilim. Basının içindeki bir kişi olarak biliyorum, basında hiç bir sınırlama yok. Herkes istediğini rahatlıkla yazıyor. Ama tabii kanunlara aykırı bir husus olursa o zaman tabii gereği yapılıyor.†TÜRKİYE’DE TAM BİR BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ NASIL SAĞLANIR Türkiye’de, batıdaki anlamda tam bir basın özgürlüğünün nasıl sağlanabileceği yolundaki soru üzerine Bilirdönmez, şunları belirtti:
“Basın, hareketli, aktif, hassas bir sektördür. Basın büyük bir kültür organizasyonudur.
Bilgi marketidir. Basın özgürlüğü, basına verilen değerle, demokratik kuralların tam işleyişiyle sağlanır. Ancak basının da özgürlüğün kıymetini ve önemini bilmesiyle olur.
Haberin, bilginin, düşüncenin, ifadenin kısıtlanmasına, engellenmesine, sansüre tabi tutulmasına karşıyım. Kanunlar çerçevesinde bir basın özgürlüğünün herkese faydası vardır. Ama sınırsız değil tabii. Basına ne kadar kısıtlama getirilirse özgürlük o kadar kısıtlanır. Basın özgürlüğünün sağlanması için aslında basının bizatihi kendine çok iş düşüyor. Hep yasalarla da olmuyor. Basın önce kendini kontrol etmeli, yanlışını, hatasını düzeltmeli, okuyucusuna, dinleyicisine güven vermeli, basın birinci derecede güvenli kurumlar arasında olmalı ki daha özgür olabilsin, güven sahibi olabilsin. Basın özgürlüğünün sağlanması için ayrıca basında tekelci zihniyete son verilmesi, basın patronlarının ticari veya siyasi çıkarlarına değil ülke çıkarlarına öncelik verilmesi, olaylara gerçekten objektif yaklaşılarak kamu oyuna duyurulması gerekir.†TÜRKİYE’DE BASININ TOPLUMDAKİ YERİ Türkiye’de zaman zaman tenkit edilen basının toplumdaki yerinin ne olduğu yolundaki bir soruyu Bilirdönmez şöyle cevapladı:
“Basın, bildiğiniz gibi kamu görevi yapar. Basın kamuya mal olmuş bir organizasyondur, ya da sektördür. Basın sadece bilgi organizasyonu yapan bir kurum, araç olmalı. Dolayısıyla basını kamuoyuyla ayrı düşünmek mümkün değil. Bu iç içe organizede basının toplumda sağlam bir yeri olması lazım. Ama ülkemizde maalesef öyle değil.
Daha çok gazetelerin yanlışları, hataları, tahrikleri maalesef toplumda olumsuz bir yer edindi. Daha doğrusu bu olumsuzluklar güvensizlik meydana getirdi. Düşünebiliyor musunuz, basının asli görevi sadece toplumu bilgilendirme, haber alma ve verme hakkının özgürce ve objektif kurallara göre yasalar çerçevesinde görevini yapması gerekirken bundan çok uzak bu kurallara uymadan yaptığı yayınlara tepki toplayan bir basın karşımıza çıkıyor. Basın, toplumu yönlendirmemeli, tahrik etmemeli, ağır eleştiri yapmamalı, kriz ve kaos meydana getirmemeli, sadece ikaz görevini yapmalı. Gazetelerdeki “basın ahlak yasasına uyarız†ifadesi lafta kalıyor, kimsenin buna aldırış ettiği yok. Basında sınırsız bir sorumsuzluk var.
Basın üstelik ne kendini kontrol ediyor, ne de basınla ilgili kurum ve kuruluşlar basını ikaz etmiyor. Birinin yaptığı hatayı yandaşı bir başka basın kuruluşu destekliyor. Dolayısıyla basın toplumdaki yerini alabilmesi için mutlaka hatalardan, yanlışlardan arınmalı, şahsi çıkar yerine ülkenin çıkar ve menfaatlerini savunmalı ki toplumdaki saygın yerini alabilmeli.†BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAYAN ÜLKELERDE GAZETECİLERİN KARŞILAŞTIKLARI ZORLUKLAR Basın özgürlüğü olmayan ülkelerde gazetecilerin zaman zaman şiddete maruz kaldıkları; hatta hayatlarını kaybettikleri yolunda sorulan bir soru üzerine Bilirdönmez şunları ifade etti:
“Basın özgürlüğü olmayan ya da özgürlüğün son derece kısıtlı olan ülkelerde elbette ki doğrular yazılmıyor, yanlı haberler veriliyor, ya da sansüre tabi tutuluyor, gazeteciler saldırıya uğruyor, yaralanıyor ve hayatını kaybediyor. Çünkü çıkar çevrelerinin menfaatine dokunan gazetecilere kötü muamele yapılıyor Yapılan tespitlere göre:
2004 yılında dünyada 53 gazeteci öldürülmüş, 107 gazeteci mahkum olmuş.
2005 yılında 150’den fazla gazeteci öldürülmüş, 800 gazeteci tutuklanmış, 1300 gazeteci saldırıya uğramış, 2006 yılında 487 gazeteci tutuklanmış, 696 gazeteci saldırıya uğramış.
2007 yılında ise 86 gazeteci öldürülmüş. Dünyada gazetecilerin çok zor şartlar altında görev yaptığı ülkeler şöyle sıralanıyor: Küba. Libya, Suriye, Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşim Arap Emirlikleri, İran, Türkmenistan, Kuzey Kore, Çin, Nepal ve Wietnam.
Görüldüğü üzere bu ülkelerin çoğu demokrasi ile idare edilmeyen ülkeler.†TAVSİYELER Daha sonra genç gazetecilere yine bir soru üzerine tavsiyelerde bulunan 45 yıllık gazeteci Durdemir Bilirdönmez, gazeteci adayı öğrencilerin, kendilerini çok iyi yetişmeleri gerektiğini, mesleki ve genel bilgilerini artırmalarını, ahlaklı, dürüst çalışmalarını, mesleklerini, sevmelerini, dürüst bir gazetecilik yapmalarını, Türkiye ve dünya gündemini çok iyi takip etmelerini, Türkiye’nin ahlaklı, dürüst gazetecilere ihtiyacı olduğunu söyledi.
(AY-ST-Y) 02.05.2008 16:17 TSİ