Prof. Dr. Erdal Akpınar E.ü. Rektörlüğüne Adaylığını Açıkladı
Haziran ayında yapılacak olan Erzincan Üniversitesi Rektörlük seçimleri öncesinde Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Akpınar bir basın toplantısı düzenleyerek adaylığını açıkladı.
Haziran ayında yapılacak olan Erzincan Üniversitesi Rektörlük seçimleri öncesinde Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Akpınar bir basın toplantısı düzenleyerek adaylığını açıkladı. Erzincan'da görev yapan yerel ve ulusal medya temsilcilerinin katıldığı ve Erzincan Üniversitesi Sanat Galerisi'nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Erdal Akpınar; "12-14 Haziran tarihleri arasında yapılacak olan Rektörlük seçimlerinde üniversitemizin başta emektar ve kıdemli hocaları olmak üzere, çok sayıda öğretim üyesi arkadaşımın isteği, desteği ve teveccühü ile rektörlüğe aday olduğumu üniversite camiasına ve meslektaşlarıma açıklamış bulunmaktayım. Uzun bir istişare ve değerlendirme sürecinin sonunda almış olduğumuz bu kararın üniversitemize, memleketimize, ülkemize ve bilim dünyasına hayırlı olmasını temenni ediyorum. Burada bulunmamızın sebebi, bu kararımızı sizler vasıtasıyla üniversitemizin en önemli paydaşı olan şehrimizle ve halkımızla paylaşmaktır.Üniversitede olup biten her şeyden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen, ödediği vergiyle ve verdiği destekle kurumu ayakta tutan halka, kendisini ilgilendiren konular hakkında bilgi ve hesap verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Çağdaş demokrasinin gereği budur. Dolayısıyla burada genel konular konuşmak yerine; daha ziyade üniversite-şehir etkileşimi çerçevesinde insanımızı doğrudan ilgilendiren hususlara ve hedeflerimize kısaca değinmek istiyorum.
Değerli basın mensupları, üniversite olgusu evrenseldir. Erzincan Üniversitesi'nin "Anadolu'da bir dünya Üniversitesi" öz ülküsü de buna işaret eder. Esasen tüm dünyada üniversitelerin bilinen dört işlevi vardır. Bir üniversite mutlaka bunlardan biri, birkaçı veya tamamında iyi bir konumda olmayı kendine hedef seçmelidir. Bu işlevler; araştırma, uygulama, eğitim-öğretim ve entegrasyondur. Araştırma işlevi şehri ve şehir halkını doğrudan olmasa da, dolaylı olarak ilgilendiren bir işlevdir. Bir üniversitenin en asli ve evrensel işlevlerinin başında gelir. Bu konuda üniversitemiz, şimdiye kadar ancak nispi bir başarı gösterebilmiştir. Nitekim öğretim üyesi başına düşen yıllık ortalama makale sayısı 1'in altındadır. Kendi yönetimimizde bu sayının kısa vadede 2'ye,orta vadede ise 3'e çıkarılması hedeflenmektedir.
Üniversitelerin ikinci işlevi olan uygulama, şehri ve şehir halkını çok daha yakından ilgilendirmektedir. Bilimsel araştırmanın, ya da üniversitenin ortaya çıkardığı yeniliklerin geniş uygulama alanı bulması önemlidir. Bu konuda üniversitemiz, söylemlerin ötesinde maalesef dikkate değer bir başarı gösterememiştir. Üniversite-sanayi işbirliği adı altında yürütülen uygulamalar, bu dönemde iyi niyetin ötesine geçememiş, bu durum paydaşlarımız olan sanayi ve ticaret sektörlerinde hayal kırıklığına yol açmıştır. Halbuki üniversitemizde en azından yakın çevremizdeki sektörlere hitap edebilecek çok sayıda uzman ve belirli bir bilgi birikimi mevcuttur. Bu potansiyelin şehrimize, sanayimize, tarımımıza, hizmet sektörümüze ve ticaretimize yansıtılması için, önümüzdeki dönemde tarafımızdan gerekli planlamalar yapılacaktır. Araştırma Hastanesi kapsamında sağlık sektöründeki uygulamalar ise, koşullardan
kaynaklanan zorlukların da etkisiyle vasatlaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Tıp fakültesindeki pek çok öğretim üyesinin çalışma koşulu ve işlevi, uzman doktorla neredeyse aynıdır. Tespitlerimize göre, uygulama işlevinin önündeki en büyük engel, finansal çevrimdir. Bunun için döner sermaye işletmesinin bürokratik ve çok karlı olmayan yapısının dışında, üniversitemizin kendi iştiraki olan şirketler ve teknoparklar kurulacak, uygulamalar daha ziyade bunlar üzerinden yürütülecektir. Sektör bağlantıları özendirilecek, üniversitede meslek eğitimi için dış kurumlarla bağlantıya geçilecek, ilimizin ve bölgemizin sektörel ihtiyaçlarını da dikkate alan özel personel yetiştirme programları açılacaktır.Üniversitelerin üçüncü işlevi, eğitim-öğretimdir. Esasen Erzincan Üniversitesi, temel işlevi olmasına ve uzun yılların tecrübesine rağmen; eğitim-öğretim alanında nitelikli bir ilerleme sağlayamamış, özgün bir tarz geliştirememiştir. Nitekim üniversitemizin uluslar arası alanda tanınırlığı için hayati öneme sahip olan akreditasyon konusunda fazla bir gelişme gösterememiş, maalesef şimdiye kadar hiçbir programımız akredite olmamıştır. Bu husus, her ne kadar üniversite içi bir sorun gibi gözükse de, üniversitemizin prestijini ve öğrenci profilini doğrudan etkilemesi bakımından şehrimizi de yakından ilgilendirmektedir. Tercih ve puan sıralamalarında istisnai programlarımız dışında üniversitemizin durumu pek iyi değildir. Öğrenci başarı profili giderek düşmekte ve bölgeselleşmektedir. Kısa vadede programlarımızın en az % 25'inin, orta vadede ise tamamının akredite edilip uluslar arası tanınırlılıklarının sağlanması temel hedefimizdir. Üniversitelerin dördüncü temel işlevi, entegrasyondur. Esasen entegrasyon, 21. yüzyılın değişen yeni Ar-Ge pratiklerine göre, bir üniversitenin en önemli işlevidir. Bu işlev, farklı uzmanlık alanlarından olan araştırmacıların karmaşık problemlerin çözümünde birlikte çalışmalarını gerektirir. Özellikle genç akademisyenlerimiz zihinsel düzeyde entegrasyona oldukça yatkındırlar. Bu husus, üniversitemiz için hayati önem taşımaktadır. Üniversitemizi ulusal ve evrensel platformda öne çıkarmayı hedeflediğimiz programların pek çoğu,orta vadede de entegrasyonu zorunlu hale getirecektir.
Burada size hamasi sözler ve bol vaatler yerine, bilimsel ve teknik bir açıklama yapmayı daha doğru buluyorum. Kanaatimiz odur ki, üniversiteyle ilgili plan ve projelerini temel stratejiler doğrultusunda bu işlevlerden birinin veya birkaçının geliştirilmesi üzerine inşa etmeyen bir yönetim, kesinlikle başarılı olamaz. Ne yazık ki bu manada üniversitemizin dünya standartlarında bir stratejik planı olduğunu ve bunu uyguladığını söylemek pek mümkün değildir. Halbuki, üniversitemizin kuruluş sürecinde belirlenen "Anadolu'da Bir Dünya Üniversitesi" özülüksü, sıra dışı özgün bir stratejinin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Esasen üniversitemizin pek çok sorununun ve başarısızlığının altında yanlış stratejiler veya stratejik planlardan sapmalar yatmaktadır. Nitekim bu dönemde stratejik planlamalarda öngörülmeyen pek çok hayati kararın alındığına şahit olduk. Eczacılık Fakültesi bunlardan biridir.
Sektörün Türkiye genelinde tıkandığı bir dönemde, böylesi bir fakülteye öncelik verilmesini bilimsel ve stratejik açıdan izah etmek zordur. Bu ve benzeri uygulamalar kadrolaşma ve mesleki taassup iddialarını artırmakta, bu durum üniversite camiasında ve kamuoyunda huzursuzluğa neden olmaktadır. Bu kapsamda, yönetime geldiğimiz takdirde önümüzdeki süreçte yeni bir stratejik plan çerçevesinde yakın ve orta vadeli hedefler ve izlenecek yollar yeniden belirlenecek, üniversitemizin tarihinde taze bir sayfa açılacaktır.
Üniversitemiz 2006 yılında kurulmuş olmakla birlikte, kökleri çok daha eskiye uzanan ve birikimi olan bir üniversitedir. Bu süreçte şehrin de katkısıyla ve sahiplenmesiyle kayda değer ilerlemeler sağlanmıştır. Fiziksel altyapı alanındaki gelişmeler ile akademisyen, idari personel ve öğrenci sayısındaki artış, bunlardan birkaçıdır. Konuya bakış açısının yanlışlığından ve eksikliğinden kaynaklanan yukarıdaki köklü sorunların çözümü halinde, büyük işler başarılabileceği kanaatindeyiz. Şehrimiz,şimdiye kadar üniversitesi için çok büyük fedakarlıklar yapmış olup, çok daha iyisini hak etmektedir. Esasen hoşgörü kültürü ve gelişmeye açık yapısıyla kadim dönemlerden beri ilime ve irfana açık bir yer olan Erzincan'da, dünya standartlarında bir üniversite inşa etmek mümkündür. Bunun için başta mali kaynaklar ve destekler olmak üzere her türlü imkanın nasıl harekete geçirilebildiğine yakın geçmişte herkes şahit olmuştur. Neyin nasıl başarılabildiğinin en iyi örneklerinden biri, Refahiye Meslek Yüksek Okulu'dur. İlgi duyanlar, sıradan bir yüksekokulun Müdür olarak görev yaptığım 2007-2010 yılları arasında, üç yıl gibi kısa bir zamanda nasıl dünya standartlarında bir eğitim kurumuna dönüştüğünü inceleyebilirler. Bir şeyin mikrosu neyse, makrosu da odur. Yani aynı başarı, üniversitenin tamamı için de pekala mümkündür.
Bu inanç ve azimle kendi ayakları üzerinde durabilen, demokratik, özerk, tüm mensuplarının ve paydaşlarının fikirlerinin ve katkılarının dikkate alındığı, herkesin gururla bu benim üniversitem diyebildiği, liyakatin, adaletin ve bilimselliğin esas olduğu, kapısı sonuna kadar herkese açık, akademik etiğe uymayan dışarıdan müdahalelere ve yönlendirmelere kapalı, şehriyle barışık, grupçuluktan ve bölgecililikten uzak, milli ve manevi değerlerin önemsendiği, mutlu ve huzurlu bir üniversite inşa etmek istiyoruz. Arkadaşlarım ve ben kendimizde bu özgüvenin, birikimin, hepsinden de önemlisi özverinin ve iyi niyetin olduğu kanaatindeyiz. Üniversitemizi çok daha iyi noktalara taşımak için yönetime talip olduk. Başta meslektaşlarım olmak üzere üniversite camiamızın ve Erzincan'ın bu harekete destek vereceğine gönülden inanıyorum. Projelerimiz ve gelecek vizyonumuzla ilgili çalışmalarımız yakında üniversite camiamızla ve kamuoyuyla paylaşılacaktır" dedi. - ERZİNCAN