Saü'de Gezi Olayları Tartışıldı
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından 5'incisi düzenlenen Kriz ve Kritik Konferansları'nda Gezi Parkı olayları tartışıldı.
"Gezi, Kriz, Kritik" temasıyla SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen konferansa...
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından 5'incisi düzenlenen Kriz ve Kritik Konferansları'nda Gezi Parkı olayları tartışıldı.
"Gezi, Kriz, Kritik" temasıyla SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen konferansa SAÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, SAÜ Öğretim Üyesi Besim Dellaloğlu, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çiğdem, Yazar Yıldız Ramazanoğlu ve birçok akademisyen ile öğrenciler katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan SAÜ Rektörü Prof. Dr. Elmas, İstanbul'da üniversite yıllarında öğrenci olaylarına yakından tanık olduğunu ifade ederek, konferansı oldukça önemsediklerini ve üniversitede bu tür olaylar için tartışma zemini oluşturulmasının çok faydalı olacağını söyledi.
SAÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dellaloğlu, Gezi Parkı olaylarının kökeninde Türkiye'deki modernleşme sürecinin yattığını belirterek, Türkiye'de bu tip sosyolojik olayların siyaset içindeki temsilinin batı ülkelerindeki kadar yeterli olmadığını ifade etti. Türkiye'nin 1990'lı yıllardan sonra görece daha fazla modernleşmeye başladığını anlatan Dellaloğlu, günümüzde yaşanan bazı kökleşmiş sorunların tartışılmasının önünü açabileceği için Gezi olaylarının önemli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Dellaloğlu, "Sandığın en son kertede meşrutiyetin temeli olduğunu kimse tartışmamalı. Ancak demokrasinin sadece sandıkla sağlanabileceğini de düşünmemek gerekiyor. AK Parti'nin giderek batılı anlamda muhafazakarlaştığını düşünüyorum" diye konuştu.
Gezi olaylarının 'Kemalist darbe' ya da 'çapulcu işi' gibi basit tanımlamalarla ifade edilemeyecek kadar karmaşık olduğunu söyleyen Yazar Yıldız Ramazanoğlu da, olayların dünyadaki benzerleriyle birlikte birçok bileşenden oluştuğunu ve sadece Gezi ile sınırlandırılamayacağını söyledi. 'Gezi' tanımının artık bir metafor haline geldiğini kaydeden Ramazanoğlu, "Ortak bir ruhtan söz ederken bedenlerin de harekete geçmesinden söz etmek gerekiyor. Taksim'e giden insanların birçoğu eğitimli insanlardan oluşuyor. İnsanların artık kendilerine paket olarak sunulan şeyleri aşma arzusu da bu olayların temelinde yatan en önemli unsurlardan bence" dedi. Olayların başladığı 1 Haziran tarihinin çok önemli olduğunu dile getiren Ramazanoğlu, şöyle devam etti, "O gün herkes benim gibi spontane bir şekilde Taksim'e geldi. Eylemcilerin büyük çoğunluğunu ilk kez eylemlere katılan insanlar oluşturdu. İktidar ve korku birbirini besleyen şeyler. Bir anda korku duvarlarının yıkıldığı bir alanla karşı karşıyayız. Gezi olayları, 'kırmızılı kadın' ve 'duran adam' gibi modern protesto imgelerinin de ortaya çıkmasını sağlayan bir süreci başlattı" dedi.
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çiğdem ise, Gezi'ye 'olay' deyip geçmemek gerektiğini ifade ederek, 'direniş' tanımının daha uygun olacağını söyledi. Prof. Dr. Çiğdem, "Kapitalizm tarihsel olarak birçok aç insanı doyurduğu gibi, birçok da aç insanın ortaya çıkmasına neden oldu. Ancak kapitalizmin artık aynı formülle tarihsel olarak devam edemeyeceğini anlıyoruz. Gezi'nin de dahil olduğu direniş hareketlerini kapitalizm-antikapitalizm çerçevesi içinde düşünmek lazım. Gezi direnişinde oradan ne kazanıldığına değil, orada ne kazanıldığına bakmak gerekiyor" diye konuştu. - SAKARYA