Semboller üzerinden 'meydan savaşı'!
Şanlıurfa'daki Topçu Meydanı tartışmaları bitmek bilmiyor. Şekiller ve piramitleri andıran yapılara STK'ların tepkisi devam ediyor.
Topçu Meydanı'na yapılan figürlerin halkta aidiyet duygusu meydana getirmediğini kaydeden Uğur Beyazgül, "Piramitlerde bir aidiyet duygusu bulamayan halkımız, piramitler bizden değil duygusuna kapılmış, mutlaka bir kentin simgesi olacaksa kendisine ait olan Harran kubbelerini ortaya atmışlardır, bu çabalar kendilerine alternatif gösterilmeyen halkımızın, kendi alternatifini bulma çabasıdır ve değerlidir" dedi.
Topçu Meydanı'nda yapılan şekil ve figürler tartışılmaya devam ediyor. STK'ların 'burada Firavun'u andıran figürler istemiyoruz' şeklindeki görüşlerine, Harran Üniversitesi Şehir ve Tarih Bilimcisi Prof. Dr. Abdullah Ekinci'nin "Şehirler ve şehir estetiği 'zaman-mekân ve insan' üçgeni dışında ele alındığında tatsız-tuzsuz tartışmalar sergilenir. Zaman-mekân ve insan şehirciliğin sacayağıdır. Şehir ile alakalı 'zaman-mekân' ilişkisi ile 'insan-mekân' ilişkisini görmeden şehir hakkında tartışma yapmak bedeviliktir. Hem yerel yönetimler hem de kent ile ilgili kaygıları olanların, şehrin ürettiklerine at gözlükleriyle bakma lüksü olamaz. Urfa'daki tartışmalar da biraz da, bu kâdim şehrin, bir imparatorluk olduğu, başkent olduğu, bilim ve irfan üreten bir şehir olduğu bilinmeden, üçüncü sınıf bir taşra şehri olduğu algısının bir sonucudur. Bu yüzden şehir meydanında, göçebe toplumların konutlarını görmek tercih edilmektedir" şeklindeki görüşü ile devam eden tartışmaya Kültürel Mirası Koruma Derneği Kurucu Başkanı ve Yüksek Mimar Uğur Beyazgül de katıldı. Beyazgül meydana yapılan figürlere halkın saygı göstermesini beklemenin kimsenin hakkı olmadığını söyledi.
BEYAZGÜL: HALKIN TEPKİSİ DEMOKRATİKTİR
"Bir insan nasıl kendi elbisesine kendisi karar veriyorsa ve o elbisesi de kendi kişiliğini yansıtıyorsa; aileler yaşadığı evlerine, toplumlarda yaşadığı şehre kendi kişiliklerini yansıtmalılar" diyen Beyazgül, "Bir insanın ve toplumun kendi yaşantısının gereklerini, düşünce estetiklerini ve simgelerini yaşadığı şehre yerleştirmesinin önüne hiçbir engel konulmamalıdır. Eğer bir şehirde yaşayanlar; kenti kendi hayat tarzlarına ve yaşantılarına göre yönlendiremiyorlarsa, o kentin simgelerine katkı sunamıyorlarsa, o şehrin ruhundan bahsedilemez. Kent toplumlar tarafından yönlendirilen ve ruh kazandırılan yaşayan bir olgudur. Bugün Topçu Meydanı'ndaki yapılaşmalara olan halkın tepkisi; şehir medeniyetine uygun, halkın kendinden olmayan simgelere ve yapılara olan sağlıklı bir tepkisidir. Bu tepkiler ancak demokratik ve açık toplumlarda olur. Halka sorulmadan yapılan projeler, sahibine sorulmadan giydirilen giysilere benzer. Halkın tepkisiyle karşı karşıya kalır" şeklinde konuştu.
'HALKIN GÖRÜŞÜ ALINMALIYDI'
İleri demokrasilerde şehirle ilgili bir yapı yapılırken halkın fikrinin mutlaka sorulması gerektiğini kaydeden Beyazgül, "Medeni toplumlarda bir parka konulacak fıskiye için bile aylarca anket yapılır. Avrupa'nın birçok şehrinde bu anketlerin örneklerini görmek mümkündür. Halk kendinden olmayanı benimsemez ve reddeder. Balıklıgöl projesinin halk tarafından benimsenmesinin en büyük nedeni; halka ve sivil toplum örgütlerine danışılarak yapılması, (benim de içinde bulunduğum) proje hazırlama sürecinde, tamamıyla bilimsel bir yol izlenmesi, Birleşmiş Milletler insan yerleşimleri (habitat II)konferansının da temel prensiplerinden biri olan katılım (participation) ilkesine uyulmasıdır. Mimar Sinan örneğini hepimiz biliriz. Minareyi eğri bulan çocuğa, Sinan'ın iple minareyi çekerek düzeltiyormuş gibi yapması ve çocuğa düzeldi mi diye sorması, çocuktan onay aldıktan sonra işlemi durdurması; halk arasında minarenin eğri kanaatinin oluşmaması ve halkın projeye sahiplenmesine yönelik bir eylemdir. Mimar Sinan halka ve onun en küçük bireyine bu kadar hassasiyet gösterirken, onu ikna etmeye çalışırken; Urfa'mızda onlarca sivil toplum örgütünün Topçu Meydanı piramitleri ile ilgili hassasiyetlerine duyarsız kalmamız; Osmanlı şehir medeniyetinin ulaştığı kültürle aramızdaki mesafenin en büyük ispatıdır.
Osmanlıda tabiatla, yeşille, su ile kuş cıvıltılarıyla, komşuluk ilişkileriyle yaşayan bir medeniyet var iken; Biz de ise maalesef beton ve egzoz dumanıyla yaşayan, komşuluk ve akraba ilişkilerinden uzak bir beton şehircilik medeniyeti var" diye konuştu.
PİRAMİTLERİN URFA'YLA HANGİ BAĞI VAR?
Meydana yapılan figürlerin halkın benimsemesi gerektiğini vurgulayan Beyazgül, "Turgut Cansever hocamızın "Geçmişle bağı koparmamak kaydıyla değişime göz kapamamak gerekir" sözüne tamamıyla katılıyorum ve tam burada soruyorum: Topçu Meydanı'nda yeni yapılan piramit figürleri Urfa'mızın geçmişi ile hangi bağı kuruyor veya hangi değişimi simgeliyor veya gelişimin, modern çağın hangi unsurlarını taşıyor? Gerçekte o meydanda yapılan bir Eyfel Kulesi olsaydı, Turgut Cansever'in anlattığı gibi konuyu değişim ve gelişim açısından ele alır, geçmişimizle veya yöremizle ilgili bağı da araştırırdım. Tıpkı Halepli Bahçe'de yapılan uçan daire tasviri müze gibi; bu müze de çağı, teknolojiyi ve değişimi görüyorum, fakat Urfa'mızla ilgili tarihsel ve yöresel çizgiler bulamıyorum. Kaldı ki 1889 yılında Fransa'nın 100. yıl kutlamaları dolayısıyla yapılan uluslararası bir sergi için inşa edile Eyfel Kulesi bile başta 20 yıllığına yapılmış, halkın sonradan benimsemesi dolayısıyla yıktırılmamıştır" diye ifade etti.
PİRAMİTLERDE AİDİYET DUYGUSU YOK
Gazete İpekyol'da yayımlanan Prof. Dr. Abdullah Ekinci'nin görüşüne değinen Beyazgül, meydana yapılan piramitlerin hangi mantıkla oraya konulduğunun bilimsel bir gerekçelerle anlatılması gerektiğini söyledi. Beyazgül, "Sayın Abdullah Ekinci hocamızın yazısını da okudum orada güzel bir (T. Cansever) anekdotu var: "Geçmişte bir an ve olaya saplanan zihinler şehirler ve Medineler inşa edemez." Çok doğru… Elbette inşaa edemez. Biz de tam da bunu projeyi yapan mimara soruyoruz: "Piramitleri taklit ederek neden geçmişte ki bir olaya saplanıyorsun?" diye.
Piramit figürlerini Topçu Meydanı'na koyan mimar(ismini dahi bilmiyoruz):varsa bu piramitlerin Urfa'nın geçmişi ile ilgili bağını veya çağın hangi yeniliğini o meydanda simgeleştirdiğini halka ikna edici şekilde bilimsel gerekçelerle açıklamalıdır. Hiçbir plancı şehir tacı denilen, şehrimizin en önemli meydanına 'keyfim böyle istedi' diyerek, bir simge yerleştirmeye ve halkın o simgeye saygı göstermesini beklemeye hakkı yoktur.
Turgut Cansever hocamızın 'Aidiyet duygusu şehir estetiğini besleyen ana damardır' sözü çok önemlidir. Piramitlerde bir aidiyet duygusu bulamayan halkımız, piramitler bizden değil duygusuna kapılmış, mutlaka bir kentin simgesi olacaksa kendisine ait olan Harran kubbelerini ortaya atmışlardır, bu çabalar kendilerine alternatif gösterilmeyen halkımızın, kendi alternatifini bulma çabasıdır ve değerlidir" dedi.
TARTIŞMANIN 3 NEDENİ
"Urfa'daki bu meydan tartışmasını 3 madde ile özetleyebiliriz" diye dile getiren Beyazgül, sözlerinin şöyle tamamladı: "1-Görüştüğüm sivil toplum örgütlerinin itirazı; Topçu Meydanı piramitlerinin içerisinde yer alan yıldız şekli gibi geometrik unsurlara değil, bizzat firavunu çağrıştıran piramit şeklinedir. 2-Konuyu siyasi algılardan uzak bilimsel açıdan ele alacak olursak; Piramitler herhangi bir değişimi ve gelişimi simgelemediği gibi Urfa'nın geçmişi veya yöresiyle ilgili bir ilişkiyi de temsil etmemektedir. Yani insanlarda bir aidiyet duygusu oluşturacak unsurlara sahip bulunmamaktadır. 3-Projenin hazırlanış şekli bilimsel değildir, halkın ve STK'ların katılımı sağlanmamıştır. Hangi felsefi yaklaşım altlık olarak kullanılmıştır, bilinmemektedir. Projenin açıklama raporuna halen ulaşılamamıştır. 4-Projeye yön veren Urfa'nın tarihi yüzü müdür veya gelecek yüzü müdür, açıklanması, tartışılması gereken konular netlik kazanmamıştır. Piramitlerin konulma gerekçesi bilinmemektedir. 5-Açığa çıkarılması gereken tarihi Topçu Hanı'na saygılı bir yaklaşım sergilenmemiştir, ortaya çıkarılması gereken han daha ziyade ikinci plana itilmiştir.
Sonuç olarak ana problem; (halkın meşru ve yaratıcı gücü),yani bireysel ve mahalli olan ile merkezi ve emredici olanın etki alanlarının ayrılmaması konusudur, çelişkilerin giderilmemesi ve huzurlu kentlere kapı açılmama konusudur. İstanbul Teknik Üniversitesi'nden benim de hocam olan bilge mimar Turgut Cansever 'in bu konuyu aşağıda çok güzel özetlemiş; 'Bu yolda halkın meşru ve yaratıcı gücünün önündeki engelleri kaldırarak her insanın dünyayı güzelleştirme görevini ifa ederek yücelmesine imkân veren, aynı zamanda insanı bu görevinden saptıracak, şeytani etkilerden koruyacak üst kuralları koyarak, bireysel ve mahalli olan ile merkezi ve emredici olanın gerçekte de ayrı olan meşru etki alanlarını ayırıp, merkezi ve emredici olan mahalli veya bireysel olanın çelişkisinin çözümlenmesi sağlanmış, böylece de cennetin kapıları açılmış olmaktadır. Kendi cennetini, şehirlerini inşa edecek insanın vücuda getireceği şehrin, bu temeller üzerinde vücuda getireceği mimarinin vasıfları ile biçim ve üslup özelliklerini belirlemek ilk ve önemli görevidir. (T. Cansever, i. şehir ve mimari,sayfa111)"
GEREM: HERKESİN FİKRİNE SAYGI GÖSTERİYORUZ
Topçu Meydanı'na yapılan figür ve sembollerle ilgili daha önce de tepki gösteren Şanlıurfa İnsani Yardım Platformu Başkanı Osman Gerem, meydana yapılan sembollerin kendilerini rahatsız ettiğini söyledi. Gerem, "Biz Şanlıurfa İnsani Yardım Platformu olarak bizim tarihimizle, medeniyetimizle, inancımızla hiçbir ilgisi olmayan bazı nesnelerin yeni yapılan bir meydana diktirilmesi bizi rahatsız etti. Bu nedenle de biz STK'lar olarak tepkimizi ortaya koyduk ve buna karşı olduğumuzu beyan ettik. Bunun yerine alternatif şeyler de sunduk. Harran kümbet evleri veyahut Urfa'nın değişik sembolleri, bizi çağrıştıran, bizden olan bir parçanın oralara yapılması daha uygun olur diye beyanda bulunduk. Ve bu konuda da medeni cesareti olan herkes, memlekette yaşayan herkes kendi fikrini, düşüncesini beyan etme hürriyetine sahiptir diye düşünüyoruz. Herkes fikrine saygı gösteriyoruz. Bir kardeşimiz çıkıp 'ben Firavun'un piramitlerinin burada olmasını istiyorum' diye beyanda bulunabilir. Ama biz de istemiyoruz diye beyanda bulunuyoruz" dedi.
'ABDULLAH BEY KAFASINI YILDIZLARA TAKMIŞ'
Konuyla ilgili herkesin fikrini söyleme hürriyetine sahip olduğunu kaydeden Gerem, "Bizim tarihimizle, medeniyetimizle, inancımızla ilgisi olmayan nesnelerin orada olması bizi rahatsız etti. Bu rahatsızlığımızı da dile getirdik. Geçen gün Gazete İpekyol'da Prof. Dr. Abdullah (Ekinci) Bey, AK Parti'nin de büyükşehir aday adayı idi. Bu kardeşimizde kendi fikrini, düşüncesini dile getirdi. Tabi orada STK'lara atıfta bulunarak, bizi de işi bilmezlikle suçlamış. Ama şunu izah etmek istiyorum. Orada Abdullah Bey kafasını yıldızlara takmış, işte sekiz köşeli yıldızın, üç köşeli yıldızların, cennetin sekiz kapısıyla çağrıştırması… Biz kafamızı yıldızlara takmıyoruz. Biz kafamızı piramitlere takıyoruz. O Firavun piramitlerinin basın açıklamamızda da onu söyledik. Piramitler üzerinde durduk, biz yıldızlar üzerinde durmadık. Eğer Abdullah Bey piramitleri savunuyorsa, o piramitleri gidip, görüp, içine siniyorsa buna saygı duyarız. Çıksın açıklamasını yapsın. 'Ben o piramitleri savunuyorum. Urfa'ya yakışır' diyebilir. Ama biz sivil toplum kuruluşları olarak, Şanlıurfa İnsani Yardım Platformu olarak bu konuda duyarsız olmayacağız ve bunun takipçisi olacağız. O piramitler orada durduğu müddetçe bizi rahatsız ediyor" diye konuştu.
'FİRAVUN'UN PİRAMİTLERİ O MEYDANA YAKIŞMIYOR'
Konuya duyarlı olan herkesi meşru daire içerisinde tepki göstermeye davet eden Gerem, "Biz Rabia Meydanı beklerken zulmün, esaretin, işkencenin timsali firavunun simgesi olan piramitler Peygamberler Şehri Şanlıurfa'mıza yeni yapılan eski vilayet meydanına yapılması iyi niyetle kabul edilmesi mümkün değildir. O yere Rabia ismi verilmesi Belediye Başkanının söz vermesi hayırlı olsun demesine rağmen, sürüncemede bırakıldı, ne maksatla yapıldığını bilmiyoruz ama o ucubelerin mutlaka sökülüp atılması gerekiyor. Maneviyat pınarlarının oluk oluk aktığı bir şehre tağutların, putların, küfrün simgelerini çağrıştıracak nesnelerin böyle güzide bir meydanda dikilmesi manidardır. Firavun zihniyetini çağrıştıran simgeleri ceddi enbiya İbrahim'in (a.s.) memleketinde görmek istemiyoruz. Duyarlı, erdemli bütün kardeşlerimizi İbrahim'i bir duruşla bu ucube müsveddelerinin kaldırılması için meşru daire içerisinde tepki göstermeye davet ediyoruz. İlla da bir şeyler dikilmesi gerekiyorsa Harran'ın kümbet evleri yapılsın" dedi.
'İNANÇLI İNSANLARIN BAĞRINA SAPLANMIŞ HANÇER GİBİ'
Figürlerin mütedeyyin insanları üzdüğünü vurgulayan Gerem, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu şehrin manevi havasını teneffüs eden herkesin Nemrud'i ve Firavun'i zihniyetinin, inançlı mütedeyyin insanların bağrına saplanmış paslı bir hançer gibi o meydanda duran firavun piramitlerinin müsebbibi olanlar çok iyi bilmeliler ki hiçbir suretle huzur içinde olunmayacaklardır.
"Bilinmelidir ki kâfirlerin ne malları ne de evlâtları Allah huzurunda kendilerine bir fayda
sağlamayacaktır. İşte onlar cehennemin yakıtıdırlar. (Onların yolu) Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Zira onlar bizim ayetlerimizi yalanladılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah'ın cezası çok şiddetlidir. (Rasulüm!) küfredenlere de ki; Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir kalma yeridir. (Ali İmran: 10-12)"
(Kaynak: Gazeteipekyol)