Sinop Boyabat Bakır Maden Sahası İhalesi... CHP'li Deniz Yavuzyılmaz: "Bunun Adı Soygun, Bunun Adı Peşkeş"
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, Sinop'un Karaburun bölgesindeki bakır zenginleştirme tesisleri ile ilgili, “Buradan gördüğümüz kadarıyla bunun adı ihale değil, bunun adı soygun, bunun adı peşkeş. Diğer taraftan ihaleyi kazanan şirketin burada işlettiği maden sahasını bir başka şirkete veya yabancı bir ülkeye, o ülkedeki başka bir şirkete devretmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Dolayısıyla burada ilerde olası bir iktidar değişim süreci gerçekleştiğinde bu ihaleyi alan şirket istediği gibi buradaki rezervi doğrudan çıkarmamış olsa bile bir başka şirkete aradaki payını alarak satabilir duruma geliyor” dedi.
Haber : Mustafa Usta
(SİNOP) - Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, Sinop'un Karaburun bölgesindeki bakır zenginleştirme tesisleri ile ilgili, "Buradan gördüğümüz kadarıyla bunun adı ihale değil, bunun adı soygun, bunun adı peşkeş. Diğer taraftan ihaleyi kazanan şirketin burada işlettiği maden sahasını bir başka şirkete veya yabancı bir ülkeye, o ülkedeki başka bir şirkete devretmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Dolayısıyla burada ilerde olası bir iktidar değişim süreci gerçekleştiğinde bu ihaleyi alan şirket istediği gibi buradaki rezervi doğrudan çıkarmamış olsa bile bir başka şirkete aradaki payını alarak satabilir duruma geliyor" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yavuzyılmaz, ANKA Haber Ajansı'na, Sinop'un Boyabat ilçesi Karaburun bölgesindeki bakır zenginleştirme tesisleri ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Yavuzyılmaz, şöyle konuştu:
"Sinop Boyabat bakır maden sahası ile ilgili 15 Ekim'de bir ihale yapıldı. Biz bu ihale yapılmadan önce ihalenin hangi şirkete AK Parti tarafından verileceğini ilan etmiştik. Sonuç bizi şaşırtmadı ve ihale Cengiz Holding'e verildi. Burada ihale şartnamesini incelediğimiz zaman gördüğümüz bir izabe tesisi şartının bulunduğuydu. İzabe tesis bakır uç ürünü üretmekle ilgili bir tesis ya bir şirketin izabe tesisi olması şartı konulmuş ya da yeni bir izabe tesisi yapılacak deniliyordu. Yeni bir izabe tesisini yapmak yaklaşık 300 milyon dolarlık bir yatırım. Ancak mevcut izabe tesisi olan şirketlerin de bu şartnameye göre avantaj sağlayacağı ortaydı. Türkiye'deki tek izabe tesisinin de Cengiz Holding ile olması nedeniyle de diğer potansiyel rakiplerin 300 milyon dolar önüne geçmiş oldu. Yani şartnamede sadece Cengiz Holding ismine bu ihalenin verileceği yazılmıyordu, onu da yazsalar daha samimi bir şartname kendilerince hazırlamış olacaklardı. İşin garip yanı Türkiye'deki tek izabe tesisinin sahibi olan Cengiz Holding bu izabe tesisini de özelleştirmeyle birlikte yine devletten devralması. 33 milyon dolara devralmak ve ardından da bu alanda yapılan, bu tarzda yapılan ihalelerin tümüne adeta ipotek koymuş oluyor ve ihaleler adrese teslim bir şekilde tek bir şirketin kasasını dolduruyor.
"Bu bölgede 79 milyon 800 bin ton cevher maden bulunuyor"
Boyabat bakır maden sahasıyla ilgili en önemli nokta buradaki bakır maden sahasının rezervi. Genel itibarıyla bu rezerv miktarı AK Parti tarafından gizlenip adeta kozmik odada saklanır gibi kamuoyunun bilgisinin dışında tutulmaya çalışılıyordu ancak biz bu bilgiye ulaştık ve ardından Boyabat bakır maden sahasının bulunduğu bölgedeki rezerv miktarını MTA kaynak raporuyla birlikte belgeledik. Ona göre bu bölgede 79 milyon 800 bin ton cevher maden bulunuyor. Bu madenlerin büyük bölümü bakır, bir kısmı altın, bir kısmı da çinko. Rezervin güncel piyasa değeri 13 milyar 335 milyon dolar. Güncel kurla 456 milyar lira. Ancak, 15 Ekim'de yapılan ihalenin sonucunda ihaleyi kazanan şirketin kazandığı tutar 3 milyar 686 milyon lira. Aradaki fark 123 kat. Bu 123 katlık tutardaki karı burayı işlettikçe şirket kasasına koyacak. Diğer taraftan şartnameye göre neticelenen ihaleye göre burada ihaleyi kazanan şirket yıllık cirosunun yüzde 1'ini MTA payı olarak ödeyecek. Oysaki eğer burada devlet hakkı payının açık arttırma usulüyle bu ihale yapılmış olsaydı devletin devlet hakkı payı yıllık cironun yüzde 25'ine kadar çıkabilecekti. Buradan gördüğümüz kadarıyla bunun adı ihale değil, bunun adı soygun, bunun adı peşkeş. Diğer taraftan ihaleyi kazanan şirketin burada işlettiği maden sahasını bir başka şirkete veya yabancı bir ülkeye, o ülkedeki başka bir şirkete devretmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Dolayısıyla burada ilerde olası bir iktidar değişim süreci gerçekleştiğinde bu ihaleyi alan şirket istediği gibi buradaki rezervi doğrudan çıkarmamış olsa bile ve hakkı olmasa bile taş atıp da kolu yorulmamış olsa bile bir başka şirkete aradaki payını alarak satabilir duruma geliyor. Böylelikle de belki de 456 milyar liralık buradaki rezervi hiçbir emek harcamadığı halde belki de 100 milyar lira karşılığında bir başka şirkete devredecek. Şartnamede bu devirle ilgili herhangi bir şart konulmamış. Yani, bu sektörel alanda daha önce bir iş tecrübesi aranmıyor. Bilgi, beceri, yetenek hiçbir kıstas bulunmuyor. Sinop'un yer altı zenginliklerinin maalesef acı bir şekilde AK Parti'nin kendi siyasetinde finanse edecek politikaları şekillendirmesinin nedeniyle vatandaşın yaşamını daha kaliteli hale getirmek için değil, yandaşın kasasını doldurmak için planlandığını görüyoruz.
"AK Parti yandaş şirketlere de bir mesaj veriyor: Kendisi iktidarda kaldığı sürece onlara kar garantisi veriyor"
Kayıtsız ve şartsız olarak AK Parti bu maden sahasını bütün rezervi ile burada bir şirkete devrettiği için dolayısıyla o ve onun da bir başka şirkete veya başka bir ülkenin Türkiye'de kurduğu bir şirkete devretmesinin önüne bir şart koymadığı için dolayısıyla Türkiye ilerleyen yıllarda ifade edilen sorunla karşı karşıya gelecektir. Karşı karşıya geldiğinde de Ankara mahkemeleri değil, uluslararası mahkemeler işin içine girebilecektir. Onlar da girdiğinde de bu sorun iyice büyük bir düğüm haline gelip belki de devlet olarak bir tazminat ödeme yükümlülüğüyle de karşı karşıya gelebilme durumumuz ortaya çıkacak. AK Parti yabancı ülkelere de yandaş şirketlere de bir mesaj veriyor. Kendisi iktidarda kaldığı sürece onlara kar garantisi veriyor. Ancak kar garantisinin belirli bir payını da kendi finansmanını sağlamak için bu şirketlerden temin ettiği yönünde de çok ciddi bilgi var. Bu bilgi doğrultusunda da şirketlere verdiği kar garantisiyle birlikte de geriye kalan doğaydı, insanların yaşam hakkıydı, herkese ait olan ülkenin milli serveti olan yer altı ve yer üstü zenginliklerinin insanların hayatında pozitif katkılar yapmasının gerekliliği ise tamamen göz ardı ediliyor."