Haberler

Tepebaşı'nda 'Türkiye'de Kadın Haklarının Gelişimi' Söyleşisi

Abone Ol

Tepebaşı Belediyesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle “Türkiye’de kadın haklarının gelişimi” konulu bir söyleşi düzenledi.

Tepebaşı Belediyesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle " Türkiye'de kadın haklarının gelişimi" konulu bir söyleşi düzenledi.

Özdilek Sanat Merkezi'ndeki söyleşide konuşan Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Güneş, kadın sorununun bir insanlık, demokrasi ve özgürlük sorunu olduğunu belirtti. İnsanlığın uygarlaşmasına paralel, bazı toplumlarda nispeten çözümler üretildiğini, bazılarında da sorunun derinleştiğini anlatan Güneş, tek tanrılı dinlere bakıldığında bütün olumsuzlukların kaynağı olarak kadının görüldüğünü, Rönesans ve aydınlanmalar dönemi başladığında da, sorunun bu olmadığının anlaşıldığını kaydetti. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'deki kadının durumuna ilişkin konuşan Güneş, din unsuru ve ideolojinin olumsuz yansımalarının olduğunu belirterek, "Türk kadınının milli mücadelede önemli bir yeri vardır. 2. Meşrutiyet'le birlikte kurulan cemiyetlerde ve düzenlenen mitinglerde konuşmacı olarak görmekteyiz. Savaş başladığında da eline silahı alıp cephede savaşmıştır" dedi.

Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Kemal Yakut da, Osmanlı'da kadın hareketleri üzerinde durarak, "Osmanlı'da kadının adı yoktu" dedi. Tanzimatçı reformistlerin toplumun kurtulabilmesi için aileden ve kadından başlanması gerektiğini savunduklarını, ancak kadını yeniden kodlayarak, onları "iyi bir anne, iyi bir eş" olarak görmenin ötesine taşıyamadıklarını vurguladı. Yakut, "Osmanlı'da kadın hareketi 19. yüzyılın 2. yarısında başlıyor. 19. Yüzyılın son çeyreğinde bazı aydınlar İslam ve kadın teması üzerinde sıklıkla durmuştur. Bunlardan biri olan Şemsettin Sami, kadınların durumunun eczacılık, öğretmenlik, ticaret gibi mesleklerde daha fazla başarılı olabileceklerini öne sürmüştür. Bazı gazete kadrolarında ve yardım derneklerinde kadınların varlığını görüyoruz 23 Temmuz 1908, kadın hakları tarihinde tam bir milattır. Hürriyet, eşitlik, adalet, kardeşlik temel ilkeleriyle hareket edilmiştir. Bu dönem ayrıca 1. Cumhuriyetçi feminist dönem olarak nitelendirilmekte. Bu hareketin sonucunda Kadınlar Halk Fırkası kurulması girişimi başlatılmıştır" dedi.

Eskişehir Barosu avukatlarından Pınar Çelik Arpacı da, mahkeme kararlarının tanınmadığı bir ortamda, kadın haklarının tanınmasının güç göründüğünü savunarak, kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğunu belirtti. Arpacı, "Kadın bedeninin erkekler tarafından tartışıldığı bir ortamdayız. Hala kürtaj tartışılıyor. Ki, kazanılmış bir haktır. Tarih ilerliyor ama, bizde bir ileri, iki geri gidiyor" dedi. Arpacı, kadına yönelik şiddet uygulamasında; fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet ve ekonomik şiddetten bahsedilebileceğini, bunların içinde psikolojik şiddetin ön plana çıktığını belirtti ve bu olumsuzluklarla baş etmek için susmamak ve örgütlü hareket etmenin gereğini vurguladı.

Söyleşiyi yöneten Anadolu Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. İncilay Cangöz de, 8 Mart'ın ortaya çıkışındaki tarihsel süreç üzerinde durarak, sanayi devrimi ile birlikte artan emek sömürüsüne karşı kadın dokuma işçilerinin ABD'de verdiği mücadelenin ve bu işçilerden 129'unun katledilmesinin 8 Mart'ı ortaya çıkardığını söyledi.

Söyleşide konuşmacılara teşekkür eden Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç da, "Kadın haklarını bir güne sığdırmak doğru değil. Kadın elinin değdiği her iş güzel oluyor" şeklinde konuştu. - ESKİŞEHİR

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Yerel

Anadolu Üniversitesi Tepebaşı Türkiye Yerel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title