Moda, sözsüz iletişimdir

Kıyafetlerimizle girdiğimiz ortamlarda sözsüz bir iletişim kurarız. Giydiklerimizle mesleğimiz, sosyo-ekonomik statümüz, eğitim seviyemiz ve yaşımız gibi pek çok kişisel özelliklerimizi karşı tarafa ifade edebiliriz. Tercih etmiş olduğumuz hiçbir parça tesadüfen seçilmiş değildir ve üzerimizdeki her parça bizden bir mesaj taşır. Böylece konuşmasak bile girdiğimiz ortamlarda kendimize onlar aracılığı ile bir konum ediniriz.

Tarihte çeşitli dönemlerde kadınların giyimlerini incelediğimizde o dönemdeki kültür hakkında rahatlıkla bilgi sahibi olabiliriz. Tarihi aydınlatma araçlarından biri olarak modayı bu konuda rahatlıkla gösterebiliriz. Bu bilgiler ışığında modaya daha geniş açıdan bakarak, ona farklı anlamlar da yükleyebiliriz. Yani, modayı kültürel bir ifade aracı olarak adlandırabiliriz.

Viktorya döneminde kadınlara uygulanan baskının kıyafet dilindeki sembolü korseler olmuştur. Kadının bedeni korselerle belli bir kalıba sokularak toplumda da kadının varlığı sınırlı bir kalıba sokulmuştur. Ayrıca bu döneme baktığımızda kafes model etekler, kabarık etekli elbiseleri görebiliriz. Bu elbiseler başka birinin yardımı olmadan kadınlar tarafından tek başına giyilemeyen türden giysilerdir. Böylece, kadınlar toplumda tek başlarına özgürce hareket edemeyen ve tek başlarına giyinemeyen bir konumda bulunmuşlardır.

Amelia Jenks Bloomer, kadın giyiminin özgürleşmesinde rol oynayan önemli bir isimdir. Tarihte ilk defa şalvar benzeri bir pantolon giyerek kadınların kıyafet devrimini başlatmıştır. Bu devrimle beraber kadınlar artık toplumda pantolon benzeri kıyafetler giymeye başlayarak daha özgürce hareket etmeye başlamışlardır. Toplum içerisinde gittikçe özgürleşmeye başlayan kadının kıyafetleri de özgürleşmeye başlamıştır.

Geçtiğimiz yüzyıla baktığımızda kadın her özgürleşme adımında modayı kendini ifade etme aracı olarak kullanmıştır.