Duyguların davranışlara etkisi
Ceyda Terlemez
Duygular, davranış şekillerini etkiler ve şekillenmesini destekler. Bir davranışın anlaşılması için buna neden olan duyguların bilinmesi ile büyük ölçüde anlamlandırılır.
Duyguları anlamamızın yolu ise, duyguları nasıl ifade ettiğimizle bağlıdır. Bireyler yüz yüze kurduğu iletişimde ses tonuyla, beden diliyle hem de sözleri ile duygularını daha rahat istediği şekilde ifade etmesine kolaylık sağlar. Bireyin duygularını yüz ve gözlerinden sözsüz iletişim kurarak da anlayabiliriz. Örneğin; neşe, korku, öfke yüzümüzle hem de gözlerimiz ile anlatabiliriz.
Duyguların ifade ediliş şekli sözlü ve sözsüz olarak yapılabilir. Sözlü şekilde mutlu olduğunu söyleyen biri, davranışlarıyla bu duyguyu yansıtmıyor ise eğer o kişinin mutlu olduğunu düşünmeyiz. Kızan birinin ses tonundan bunu rahatlıkla anlayabiliriz.
Duygular sözel olarak ifade edildiğinde bu öznel bir durumdur. Birey gerçek duygularını söylemek istemeyebilir ancak beden diliyle gerçek duygularını saklaması oldukça zordur. Yüz ifadeleri, göz hareketleri, baş hareketleri ve beden dili duyguları açığa vurur.
Duygularımızı çok yoğun yaşar isek duygunun sebep olduğu davranışı değiştirmekte zorluk çekeriz. Bundan dolayı beden dili, duyguların ifade ediliş şeklinde ve anlaşılmasında büyük önem taşımaktadır. Toplumumuz gereği hissettiğimiz olumsuz duyguları sözlü ya da sözsüz olarak ifade edilmesi hoş karşılanmaz. Mesela misafir kabul etmek istemeseniz bile misafire güler yüzle karşılamamız gerekmektedir.
Çocuklar duygularını sözlü ya da sözsüz olarak istedikleri şekilde ifade edebilirler. Hem aile faktörü hem de çevresel faktörler hangi durumda nasıl davranmamız gerektiği konusunda bize deneyimlerle bu konuda yardımcı olmaktadır.
Duyguları çok yoğun yaşar isek bu duygunun sebep olduğu davranışı değiştirmekte zorluk yaşanmaktadır. Mesela, köpekten korkan birine köpeğin zarar vermeyeceğini söylesek bile onun bu korkusunu yenmesine neden olmayacaktır. Birey korku duygusunun bu kadar yoğun yaşarken mantığı ile hareket edip korkusunu kontrol altına alması beklenemez. Bu yoğun yaşanan duyguların kontrol edilemediği zamanlarda birçok rahatsızlıklara sebebiyet vermektedir. Yoğun yaşanılan hem de kontrol edilemeyen üzüntü duygusu depresyona, korku duygusu ise panik atağa sebebiyet vermektedir.Bunun yanında bir de kronik şekilde baş ağrılarına, mide ve bağırsak sorunlarına bunun gibi daha birçok fizyolojik problemlere neden olmaktadır.
Herkes kendi duygularını tanıyabilir, anlamlandırabilir hem de istenilen yönde değiştirip kontrol altına alabilir ancak bunun yanında duyguların işlevsel olduğunu da unutmamalıdır. Duygu kontrolü derken bunun saklanması ya da bastırılmasından bahsetmiyoruz.
Özetle, duygu kontrolünden bahsedecek olursak eğer duyguların doğru zamanda, doğru kişi ile doğru şekilde, doğru düzeyde gösterilmesidir.