Börk içinde saklanan kokuşmuşluk
Çiğdem Sidar Ceylan
Son 15 gündür tüm ülkenin yüreği ağzında haber beklediği kayıp çocuk vakasıyla ilgili malumunuz yayın yasağı getirildi. İyi de oldu.
Çünkü böylesi acı bir olay üstünden politik kamplaşmalarımızın iğrenç kindar yorumlarına, sapkın kişilerin sapkın düşüncelerine ve de mide bulandıran esprilerine artık tahammül edemiyorum.
Her önüne gelenin basına yansıyan en ufak detay üstünden, sosyal ağ mecrasından, abuk subuk yorumlar yapması ve davanın seyriyle beraber toplumun aklını bulandırması, hazmedilebilir gibi değil.
Öte yandan "Türkiye Kayıp Çocuklar Ülkesi" diye atılan kimi haber başlıkları ve yorumlarını görmeye de tahammül kalmadı. Sizin de içiniz kan ağlamıyor mu?
Yüzde doksan dokuzu Müslüman, hoşgörü coğrafyası, ermişlerin diyarı vs. benzer mealde onlarca belki yüzlerce tanımımız var. Yoksa tüm bunlar içimizdeki çürümüşlüğü gizlemek için midir? Diye düşünmek istemiyorum ama maalesef "Baş yarılır börk (erkek başlığı) içinde kol kırılır yen içinde" gibi atasözleri, akla türlü senaryolar getiriyor.
Bakın kayıp çocuklarla ilgili istatistikleri biraz kurcalamak isteyince ne çıkıyor karşınıza.
TÜİK 2016 yılından beri kayıp çocuklarla ilgili veri paylaşmıyormuş. Neden? Son vakayla birlikte bu yeniden gündeme gelince, TÜİK'in bu tavrı birçok mecrada sert bir dille eleştirilmeye başlandı.
Haksız da değiller. Çünkü bir sorunu ve büyüklüğünü tanımlamak için o soruna ilişkin verilerin gün yüzüne çıkarılması gerekir. Bu sorunun çözümü için politika geliştirmenin ilk aşamasıdır.
Sanıyoruz ki veri yoksa sorunun büyüklüğünü gizleyebiliriz. Maalesef sorun oldukça o sorun, en iğrenç şekilde bize kendini hatırlatacaktır. Yen içinde de bör içinde de saklasak çürüyüp içimiz de çürüterek kokuşacak ve kendini hissettirecek.
TÜİK'in son açıkladığı verilere göre ki bu 2008-2016 yılları aralığını kapsıyor, Türkiye'de 104 bin 531 çocuk kaybolmuş. Peki 2016'dan bu yana, yani 8 yılda kaybolan çocuk sayısı kaç? TÜİK bilmiyor mu yoksa biliyor da börk içinde ya da yen içinde mi saklıyor?
Kırıkları yenden çıkarmadıkça tedavi etmek mümkün mü? Börk içinde gizlediğimiz sapkınlığımızı daha ne kadar yaşayıp yaşatacağız?
Daha kaç kurban verip üstünü örteceğiz?
Gizlemek neyin çözümü olacak ki gizliyoruz.