Haberler

Doğu Akdeniz doğalgaz probleminde stratejimiz ne olmalı?

Prof. Dr. Serhat Yüksel

Prof. Dr. Serhat Yüksel

İstanbul Medipol Üniversitesi
13.01.2021 10:56

Doğu Akdeniz Bölgesinde Tespit Edilen Enerji Rezervleri

Amerikan Jeoloji Derneği, Doğu Akdeniz bölgesindeki rezervlere yönelik olarak birtakım tahminler paylaşmıştır. Yapılan bu tahminlere göre, Nil, Levant ve Afrodit deltalarında çok yüksek miktarlarda doğalgaz ve petrol kaynaklarının bulunduğu öngörülmektedir. Belirtilen bu bölgede var olduğu düşünülen rezervlerin Avrupa'nın 10 yıllık, Türkiye'nin ise 572 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizin enerji ihtiyacını karşılayabilmek için her yıl ortalama 50 milyar dolar civarında ödeme yaptığı dikkate alındığında, bu rezervlerin ekonomik büyüklüğü daha net anlaşılabilecektir. Öte yandan, bu rakamlar şu ana kadar yapılan incelemeler sonucunda tahmin edilen miktarlardır. Bölgede devam eden araştırmalar sonucunda, bu rakamların daha da yüksek olması önemli bir ihtimaldir.

Doğu Akdeniz bölgesindeki rezervlerin ekonomik büyüklüğünün bu denli yüksek olması birçok ülkenin ilgisini bu alana kaydırmıştır. Türkiye, İsrail, Mısır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Lübnan, Suriye ve Libya gibi bu bölgeye coğrafi sınırı olan ülkeler Doğu Akdeniz'de oldukça aktiflerdir. Öte yandan, bu bölgedeki ekonomik büyüklük, coğrafi sınırı olmayan ülkelerin de ilgisini çekmektedir. Bu çerçevede, ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkeler de bu bölgede aktif role sahip olmaya çalışmaktadırlar. Ayrıca, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), ABD'li Exxon Mobil ve Noble, Fransız Total, İtalyan Eni, Güney Koreli Kogas, Katar Petroleum, İngiliz BP ve İsrailli Delek ve Avner gibi önemli firmalar da Doğu Akdeniz'de aktif bir şekilde faaliyet göstermektedirler.

Belirtilen bu hususlar ülkeler arasındaki gerilimi oldukça arttırmaktadır. Bu süreçte önem arz eden en büyük sorun kıta sahanlığı problemidir. 1958 Tarihli Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi'ne göre, 200 metreye kadar derinliği olan denizaltı bölgeleri kıta sahanlığını ifade etmektedir. Daha basit bir şekilde ifade edersek, kara sınırınızın bittiği ve deniz sınırının başladı alanı dikkate aldığınızda, kara parçası denizin 200 metre altına gelene kadar sizin kıta sahanlığınızı oluşturmaktadır. Bu karşın, adı geçen sözleşmedeki bu tanım Ege ve Akdeniz bölgesi için sorunları çözmeye çok yardımcı olamamaktadır. Bunun en önemli sebebi de bu bölgede çok sayıda adanın var olmasıdır. Bunun sonucunda, Türkiye, Yunanistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi ülkelerin kıta sahanlıkları birbirleri ile çakışmaktadır.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz Bölgesi'ndeki Avantajları ve Dezavantajları

Türkiye'nin bölgedeki en büyük avantajı özellikle son yıllarda uyguladığı milli enerji politikasıdır. Bu bağlamda, Türkiye kendi sismik araştırma ve sondaj gemileri ile doğalgaz rezervlerine yönelik arama faaliyetlerini bizzat kendisi yürütmektedir. Belirtilen bu durum da Türkiye'nin bölgedeki en büyük avantajı olarak kabul edilmektedir. Ek olarak, Türkiye'nin askeri gücünün yüksek olması da bu süreçte avantaj sağlayan başka bir faktördür. Türkiye, uzun zamandır askeri birliklerini bölgeye konuşlandırmıştır. Ayrıca, Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiye tarafından birçok tatbikat düzenlenmiştir. Öte yandan, Türkiye'nin Doğu Akdeniz bölgesindeki en önemli avantajlarından biri de Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) projesidir.Azerbaycan doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya transfer edilmesini amaçlayan bu proje ülkemizdeki 20 farklı şehirden geçmektedir. Doğu Akdeniz bölgesinde elde edilebilecek doğalgazın da Avrupa'ya transfer edilebilmesi için en avantajlı yolun TANAP olduğunu söyleyebilmek mümkündür.

Buna karşın, Doğu Akdeniz bölgesindeki enerji yatırımlarına yönelik Türkiye'nin birtakım dezavantajları da söz konusudur. Bu süreçteki en büyük problem Kıbrıs sorunudur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bölgedeki birçok ülke tarafından tanınmıyor olması Türkiye'nin de birçok ülke ile politik problem yaşamasına sebebiyet vermektedir. East-Med boru hattı da Türkiye'nin dezavantajı olarak kabul edilebilmektedir. Bu proje ile Akdeniz gazının İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya gönderilmesi hedeflenmektedir. Bununla birlikte, East-Med boru hattının bazı finansal ve teknik problemlerden dolayı faaliyete geçmesinin çok zor olduğu düşünülmektedir.

Ülkemiz Doğu Akdeniz'de Nasıl Politika Yürütmelidir?

Türkiye şu ana kadar etkin arama faaliyetleri ve net açıklamalarıyla kararlı bir politika yürütmüştür. Öncelikli olarak, bu kararlılıktan vazgeçilmemesi gerekmektedir. Bu kapsamda, bölgedeki askeri birliklerimiz ve arama gemilerimiz faaliyetlerine devam etmelidirler.

Buna ek olarak, bölge ülkeleri ile uluslararası görüşmelere açık olunduğu belirtilmelidir. Bu çerçevede, hem bölgede aktif olan ülkeler hem de bölgede faaliyet gösteren enerji şirketleri ile mutabakat yolu aranmalıdır. Bu amaca yönelik olarak, Doğu Akdeniz'deki enerji rezervleri konusunda bir forum düzenlenmeli ve bu bölgedeki tüm ülkeler davet edilmelidir.

Öte yandan, doğalgaz rezervlerinin yer altından çıkartılarak üretime sokulması oldukça karmaşık süreçler içermektedir. Bunun yanı sıra, elde edilen doğalgazın dağıtımının yapılması ciddi mühendislik bilgisi içermektedir. Bundan dolayı, Türkiye'nin hem teknik altyapı hem de kalifiye eleman anlamında bu sürece hazır olması gerekmektedir.

Netice itibarıyla, Doğu Akdeniz bölgesinde var olduğu tahmin edilen enerji kaynakları tüm ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek büyüklüktedir. Bu bağlamda, ülkeler kendi aralarında uzlaşabildiği takdirde, bu rezervler hepsinin ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacaktır. Buna karşın, ülkeler arasında yaşanan gerginlikler ise bu sürecin etkinliğini azaltmaktadır. Bundan dolayı, bölgede faaliyet gösteren tüm ülkeler ve şirketler ile uzlaşmanın yolu aranmalıdır. Bu süreçte, "kazan-kazan" politikası ile bu kaynaklardan etkin bir şekilde faydalanabilmenin önemi vurgulanmalıdır.

title