Doğa, enerji ve insan
Dr. Mehmet Yavuz
İnsanın manyetik alanı, pek çok değişik faktörden etkilenir. Çoğumuz, çevreden ve aileden hatta dünyanın kendisinden gelen olumsuz enerjilere maruz kalıyoruz. Tabiattaki stres, bizim ruh halimizi olumsuz etkileyebilmekte. Diğer yandan bir bölgede yaşayan insanların çok stresli, hırslı ve öfkeli olması da o bölgede, doğal afetlere kadar uzanabilecek etkiler oluşturabilir. İster inanın ister inanmayın olumsuz enerjilerimiz, dünyanın manyetik alanı üzerinde de etkili olduğundan, daha neşeli olmaya gayret etmeliyiz. Sağlıklı ve keyifli olmak için çaba harcamayı, sadece kendimize ve ailemize değil, aynı coğrafyada yaşadığımız diğer insanlara da borçluyuz. Çünkü nihayetinde düşünce de atomlardan oluşmuş bir enerjidir. Her ne kadar elle tutamasak ve somut olarak belirleyemesek de "düşüncelerimiz'' evrende enerjetik bir yer işgal etmektedir. Dolayısıyla manyetik alanların etkileşimi nedeniyle hiç tanımadığımız insanları bile enerjimizle etkileyebiliyoruz.
Bir bölgede yaşayan kişilerin birey olarak enerjisinin, o coğrafyadaki bitkiler, hayvanlar ve diğer insanlar üzerinde etkileri olduğu biliniyor. Son yıllarda gerçekleştirilen pek çok araştırma, düzenli olarak ibadet, dua, yoga ve meditasyon yapan insanların belirli bir kilometre içinde yaşayan diğer bireyler üzerinde suç oranlarını düşürecek kadar etkili olabildiğini gösteriyor.
2015 senesinde gerçekleştirilen bir global meditasyona, değişik yerlerden bir milyondan fazla kişi katıldı. Burada hedef, milyonlarca kişinin, dünyaya, diğer insanlara, bitkilere ve hayvanlara aynı anda sevgi göndermesi, böylece dünyanın rezonansı üzerinde olumlu etki meydana getirmekti. Görüleceği üzere, dünya üzerinde artık iyi insanların birleşerek güzellikler oluşturabileceğine içtenlikle inanmaktayız.
Mistik ve spritüel konularda uzmanlaşan bazı bilgeler, iki kişi başları aynı hizada olacak şekilde yan yana durduklarında, hiç konuşmasalar ve tanışmasalar bile, sağlıklı kişiden daha az sağlıklı olan kişiye doğru bir şifa aktığından söz ediyor. Ya da kötü düşünen kişinin iyi düşünen kişiyi de olumsuz etkilediğinden bahsediyor.
İnsanların negatif ve pozitif enerji düzeyleri bulaşıcıdır. İnsandan insana ışık hızıyla yayılır. Bu nedenle dünyanın herhangi bir bölgesindeki doğal afet olayı, bütün insanlığı hatta tüm canlı hayatı kademe kademe etkilemektedir. Örneğin siz hiç komedi filminde ağlayan ya da cenaze evinde kahkaha atan birini gördünüz mü?! Dolayısıyla insanlar sadece bireysel anlamda kendilerinden sorumlu değillerdir. Her insan, bütün insanlığa karşı sorumludur. Nitekim olumsuz şartlanmalar, yaşanılan felaketlerin ya da salgın hastalıkların daha ağır hatta ölümcül yaşanmasını sağlar.
Şehir hayatı, insanların toprakla temasını azalttığı gibi, elektromanyetik kirlilik ortamı da doğal manyetik alanla olan temasımızı kesintiye uğratmıştır. Maalesef teknolojinin gelişmesi ile beraber cep telefonu dalgaları, televizyon ve radyo dalgaları, baz istasyonları, telsiz sinyalleri, kablosuz internet ortamları ve elektronik eşyaların yaydığı dalgalar atmosferimizi her gün biraz daha elektromanyetik kirliliğe maruz bırakmaktadır. Kalp krizinin artık oldukça genç yaşlara düşmesi, bağışıklık sistemlerinin çöküşü, sık hastalıklara maruz kalma, beyin hastalıklarının görülme sıklığındaki artışlar ve de kanser olgularında görülen tırmanış tüm bu sebeplerle bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Hatta Covid-19 gibi çeşitli salgınların daha hızlı yayılmasından bile elektromanyetik kirlilik sorumlu olabilir. Bugün bütün dünya da 50 milyon civarında alzheimerli hasta vardır ve her yıl bu rakama 5 milyon yeni hasta eklenmektedir. Panik atak ve depresyon gibi psikolojik hastalıklar her geçen yıl çığ gibi artıyor. O halde biz neyi yanlış yapıyoruz oturup iyice düşünmemiz gerekiyor.
Son yıllarda insanın kontrolünde bir teknoloji yerine, teknolojinin kontrolünde insan figürü şekillenmeye başladı. Her şeyden önce ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi tabiata zarar vermeyen, yenilenebilir enerji kaynaklarından (güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi) temin etmeye çalışmalıyız. Örneğin bugün dünya da oldukça yaygın olarak kullanılan nükleer santrallerin, her an bir arıza ile nükleer sızıntı veya radyasyon yayma tehlikeleri vardır. Diğer taraftan elektrik üretme amacıyla yapılan hidroelektrik santrallerinin de bulundukları coğrafyada ekosistemi değiştirme gibi riskleri vardır. Netice de enerji üretimi için doğaya müdehale, iklimlerin değişmesine ve küresel ısınmaya kadarbirçok felaketin gelişmesine tetikleyici faktör olabilmektedir.
Gerek frekans boyutunda gerekse kuantumsal alanda her şeyin temelinde enerji vardır. Enerji, hayatımızın temel taşıdır. Son yıllardaki kuantumsal tedavi teorileri, bilim dünyasını ciddi manada şaşkınlığa uğratmıştır. Çünkü kuantumsal tedavi yaklaşımları, organ hastalıklarını henüz belirti vermeden enerjisel düzeyde iken tedavi edebilmekte böylece gelişmesi muhtemel hastalıklar daha başlangıçta bertaraf edilebilmektedir.
Sonuç olarak, enerji, olmazsa olmazımız. Gerek bedensel enerjilerimizin gerekse günlük hayatta ihtiyaç duyulan rutin enerjilerin, sağlıklı olması gerekiyor. İnsan bedeni, elektro-manyetik bir yapı olduğundan, dışarıdan gelen enerjilerden olumlu ya da olumsuz etkilenmektedir. Bu sebeple olaylara olabildiğince olumlu yaklaşmak ve pozitif olmak, hem kendimize hem de etrafımızdaki diğer canlılara karşı görevimizdir. Kimsenin tek bir kötü söz etmediği bir ortamda bulunsak bile, enerji düzeyindeki saldırılardan dolayı kendimizi kötü hissedebiliriz. Hayatımızda sevgi ve neşeyi çoğaltırsak, bir yandan psikolojimizi sağlamlaştırırken, diğer yandan dadoğaya karşı olan vazifelerimizi de yerine getirmiş oluruz. Çünkü sonuçta biraz önce değindiğim gibi düşünce de atomlardan oluşmuş bir enerjidir. Olumlu düşünürsek olumlu, olumsuz düşünürsek olumsuz enerji yayarız. Sadece bizim enerjimizden ne olur demeyin, çünkü bireysel anlamda bile kişinin enerjisi evrenin her noktasına yayılmaktadır. o halde doğa ve insan her yönüyle bir bütündür. Doğa bize her türlü imkanlarını sunuyor. Biz de doğayı sevmeli ve saygı duymalıyız.