Haberler

Sağ beyin, sol beyin (3) ve beynimizdeki asimetri

Dr. Mehmet Yavuz

Dr. Mehmet Yavuz

Nöroloji Uzmanı
19.02.2021 06:03

KÜRESEL AKLIN GELECEĞİ

Sol beyin Batı'yı, sağ beyin ise Doğu'yu temsil eder

Sol beyin zincirleme zekânın, sağ beyin ise sezgisel aklın, hislerin, ilhamların ve maneviyatın kaynağıdır ve doğadan beslenir. Sağ beyin Doğu'da ifade edilmiş, sol beyin ise Batı'da gelişmiştir. Doğu, bir varlık olarak insanın ruhsal özelliklerine eğilir, Batı ise insanı zeki bir varlık olarak geliştirmeye çalışır, duygusal tarafı ikinci plana atar, realisttir. Batıda, sol beyin hâkim olduğu için üretken ilham susmuştur. Varoluşa duyulan inanç yitirilmiştir. Duyguların gösterdiği gerçeklere yüz çevrilerek mutluluğun ve huzurun gelişimi ihmal edilmiştir. Sağ beyin sembollere ve imaja değer verir, çok yönlüdür ve filozoftur, atılgan ve acelecidir, gerektiğinde risk alır. Ancak ne yazık ki, modern dünyamızda, sağ-sol beyin savaşı, neredeyse her zaman, sol beyin tarafından kazanılmaktadır.

15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa'da, Fransa'dan başlayarak yaygınlaşan Rönesans hareketi, bilhassa sağ beyin özelliklerine hitap ediyordu. Kolektif duygusal bilinç, bir anda Avrupa'nın her anlamda öne çıkmasına neden oldu. Çünkü Rönesans hareketi, bilimi ve teknolojiyi destekleyen sol beyin özelliklerinin yanı sıra kültür, sanat ve estetizmi öne çıkaran sağ beyin özelliklerini de kullanan insanların uyumlu çalışmaları ile gerçekleşti. Ancak sonrasında Avrupa giderek, duyguları kenara bırakıp, fen ve matematik ilimlerini, teknolojiyi destekleyen sol beyinli insanların egemenliğine girdi. Bunda hiç şüphesiz, silah sanayisinin çok ön plana çıktığı, 1.ve 2. Dünya savaşlarının da rolü olmuştur. Buna karşılık Asya, Orta Doğu öğretilerinin de etkisinde kalarak, sağ beyin özelliklerini yüceltmiştir. Sağ beyin hususiyetlerini göz ardı eden Batı, teknolojinin yanı sıra duyguları da benimseyen Doğu'nun önlenemeyen yükselişini şaşkınlıkla izlemektedir. Yeni Asya ülkeleri (Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya) kapitalden ziyade duygulara önem veren felsefesi ile daha çok malı, daha ucuza üretip satmaya başlamıştır. Yeni Asya felsefesi, eğer çizgisinde bir sapma olmazsa, önümüzdeki yıllarda büyük bir ekonomik güç olmaya namzet gibi görünmektedir

Şu anda dünyadaki gelişmeleri değerlendirecek olursak, bir yanımız kaynayan ve özgürlüğünü isteyen Orta Doğu halkları diğer yanımız ise yaşadığı finans krizinin ardından değerlerini yeniden sorgulayan Avrupa ülkeleri ile çevrili. Batı'nın sürekli sanayi ve bilgiye yönelmesi, idealize edilen mutluluğu oluşturamamış görünüyor. Hem Arap Baharı'nda hem de gösterilerde buluşan Avrupa ve Amerikalı halkta, gelir dağılımındaki adaletsizliğe karşı bitmeyen bir öfke var. Bazı ülkelerin iflasın eşiğine gelmiş olması dünyada domino etkisi oluşturacağından, tüm ülkeler arasında, ortak akılla hareket etme zorunluluğu doğuruyor. Bu da gösteriyor ki, beyin gelişimimiz açısından, artık yeni bir zamana gelmiş bulunuyoruz. Birey odaklı bir bakış açısından, kitlesel yönelimlere dönüş söz konusu. Üstelik şimdi "Sanayi ve Bilgi Çağı"nı kapatıp "Kavramsal Çağ"a adım atma zamanı! Ve kavramsal çağda önemli olan mantık-matematik değil; tasarım, hikâye, senfoni, ahenk, empati ve matematiksel zekâ ile harmanlanmış duygusal zekâ olacak. Kendini tabiattan soyutlamış yalnız birey, bir kez daha doğa ve evrensel akılla buluşacak!

BEYNİMİZDEKİ ASİMETRİ

Yukarıdaki bölümlerde de anlattığımız gibi, beynimiz ile bedenimiz arasında asimetrik, çapraz bir ilişki bulunmaktadır. Sol beyin, vücudun sağı (sol beyin-sağ el ve ayak), sağ beyin ise vücudun solu (sağ beyin-sol el, ayak) ile ilişkilidir. Gerek motor, gerekse duyusal algılarımızda bu çapraz bağlantıların varlığını bilmekteyiz. Ancak el ve ayak becerilerinde ve konuşma fonksiyonlarında sol beyin egemenliği söz konusudur. Meselâ el becerisi (yazı yazma, yemek yeme gibi) denen ince ve hassas hareketler için toplumun yüzde 95'inde sağ el (sol beyin) kullanılır. Çünkü böyle asimetrik bir tercih söz konusudur. Bu tip insanlarda, sol beyinde kanama, tümör gibi zedeleyici bir durum oluşursa, el tercihlerini değiştirme imkânı da olabilmektedir. Dolayısıyla, bu insanlar egzersizle sol ellerini kullanır hâle gelebilirler. Elbette bunun tersi de mümkündür.

Konuşma merkezleri yani sesi işitme sinirlerinden alıp, değerlendirme ve analizden sonra, konuşma ile ilgili motor kaslara ileti gönderen merkezler sol beyindedir. Çok nadiren sağ beyinde olabilir. Sonuçta, insanların çok büyük bir kısmı konuşmalarını sol beyin üzerinden gerçekleştirmektedir. Konuşma alanlarının sol beyinde olmasıyla sol beyin baskınlığı arasında bir paralellik söz konusudur.

Neticede insan beyni bir sistem mantığıyla çalışsa da, yerine getirilen görevlerin beyin bölgelerine dağıtılması noktasında, asimetrik tercihlilik vardır. Yukarıda anlatılan sol ve sağ beyin kullanımına dayalı el tercihinin dışında göz, kulak ve burun tercihi gibi durumlar da söz konusudur. Meselâ her iki gözün belli bir görme alanı vardır. Gözü bir noktaya odakladıktan sonra, o odağın etrafındaki geniş bir alan da görülebilir. En net görülen alan, gözün odaklandığı noktadır. Odak noktasından etrafa doğru gidildikçe görme netliği azalır. Burada şu soru sorulabilir: Acaba, gazete okurken hangi göz gazetedeki kelimeye odaklanmaktadır? Aslında yazıya gözlerden sadece biri odaklanmaktadır. İşte bu duruma 'göz tercihi' denir. El tercihinde olduğu gibi göz tercihinde de sağlaklık hâkimdir. Dolayısıyla el tercihiyle göz tercihi arasında bir paralellik vardır, ama bu yüzde 100 değildir. Az sayıda insanın el ile göz tercihleri (sol göz-sağ el gibi) farklı olabilir. Kadınlarda sol göz tercihi nispeti daha fazladır fakat bunun sebebi anlaşılamamıştır.

Kulak tercihi açısından meseleye bakılırsa, sağ kulağın işitme hassasiyetinin sol kulağa göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bunun, anne karnında fetüsün pozisyonuna bağlı olarak, sağ kulağın annenin mesanesiyle komşuluğundan kaynaklanabileceği ileri sürülmüştür. Fetüsün sağ yüzü anne mesanesi tarafından daha fazla basınca maruz bırakıldığından, insanların yüzünün sağı, soluna göre daha basık olmaktadır. Dolayısıyla sağ tarafta dış kulaktan iç kulağa kadar olan mesafe daha kısa olduğundan, sağ kulakta sola göre az da olsa bir avantaj olduğu iddia edilmektedir.

İki burun deliğinden aynı anda nefes almakla birlikte, aslında burnun bir tarafında daha fazla hava akımı olmaktadır. İnsanlar gün içinde bazen burnun sağ tarafından bazen de sol tarafından nefes almaktadır; ancak iki burun deliğinden nefes alma arasındaki fark hissedilmeyecek kadar az olduğundan, bu durum fazla fark edilmez. Buna literatürde nasal siklus denir. Genel olarak sağlak insanlar daha çok sağ burunlarından, solak insanlar da daha çok sol burunlarından nefes alırlar.

title