Sağ ve sol beyin (4), Sağ ve sol beyin özgürlüğünü ilan ederse ne olur?
Dr. Mehmet Yavuz
Sağ ve sol beyin birbirinden bağımsız hareket etmeye başladığında ortaya çıkacak başlıca durum şizofrenidir. Şizofreni; duygu düşünce ve davranışlarda anormal sapmalarla ortaya çıkan ruhsal bir hastalıktır. Şizofreni Latince kökenli olup, "bölünmüş" (şizo) ve "akıl" (freni) kelimelerinden türetilmiştir. Şizofreninin nasıl oluştuğu uzun yıllar bilim insanlarının araştırma konusu olmuştur. İlk zamanlar baskın beynin daha fazla çalışmasından, sol ya da sağ beynin diğerine göre anormal düzeyde farklılık oluşturmasından kaynaklandığı düşünülmüştür. Sonraları bunun böyle olmadığı anlaşılmış ve şizofrenlerde sağ ve sol elin şaşılacak düzeyde, neredeyse eşit oranda kullanıldığı fark edilmiştir. Normalde sağ ve sol beynin eşit kuvvette olması, bir tarafın baskın olmaması kötü bir şey değildir, bilakis lider beyin alametidir. Ancak garip bir şekilde şizofrenlerde de sağ ve sol beyin eşitliği keşfedilince kafalar karışmıştır. Çünkü sağ ve sol beyin aynı tesirde olunca ve biri diğerine itaat etmeyince her iki taraf da ayrı telden çalmaya başlayacak, böylece düşünce yapısının bozulma ihtimali baş gösterecektir. O halde şizofrenlerde, sol ve sağ beynin bağımsızlıklarını ilan etmesi söz konusudur. Yani bir manada beyin hâkimiyetinin, sağ ve sol beyin arasında paylaşılamaması, aynı işe iki beynin de karışması söz konusudur. Dolayısıyla ortada bir baskın olma değil, baskın olmama hususiyeti vardır. Sağ ya da sol hemisferin baskın olması, beyin fonksiyonlarını düzene sokmaktadır. Ancak her iki taraf birbirlerinden bağımsız olarak aynı işi yapmaya kalkıştıklarında problem başlamaktadır. Yani bir bakıma sağ ve sol beynin dengede olması, ironik bir şekilde dengesizlik ortaya çıkarmaktadır. Sir İsaac Newton'un "Herkesin işi, hiç kimsenin işidir." sözü tam da bu bozukluğu açıklar niteliktedir. Şizofrenide beynin herhangi bir tarafı daha baskın olmadığı için, sağ ya da sol el baskınlığı da olmamaktadır. Bundan dolayı sağ ve sol elini eşit düzeyde kullanan kişilerin şizofreniye yatkın olduklarını veya hayatlarının bir döneminde psikoz tablosu ile karşı karşıya gelebilme ihtimallerinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden sağlaklığı ya da solaklığı bir eksiklik değil, aksine normallik olarak değerlendirmek gerekir.
Buradan hareketle beynin hem sağ hem de sol lobunu, kısacası bütünsel olarak beynin her yerini mükemmel kullanan dâhilerde ve lider kişilerde, sağ ve sol beynin her an bağımsızlıklarını ilan etmeleri tehlikesi vardır. Bu sebeple "Dâhilik ile delilik arasında ince bir çizgi vardır'' sözü bir bakıma kabul edilebilir mahiyettedir. Lider beyinler, sağ ve sol yarım küreyi çok iyi kullanan, beyinlerinden maksimum yararlanan kişilerdir. Bu nedenle lider beyinler, sahip oldukları üstün meziyetlerle şirketleri ya da ülkeleri yönetmeye aday olsalar da, bunların azıcık yörüngeden çıkma eğilimleri vardır. Tabii ki burda hırs, hareketlilik ve coşku gibi duyguları kamçılayan dopamin'in de rolü olduğunu inkar edemeyiz. Dopamin öyle bir madde ki; azlığı da çokluğu da başa bela.. Dopamin eksikliğinde Parkinson hastalığı zuhur ederken, fazlalığı illüzyonlar, halisünasyonlar, kuşkucu-şüpheci davranışlar, sanrı ve hezeyanlarla insanı psikoza doğru yolcu edebilir. Bugün birçok uyuşturucunun, dopamin salgılanmasını geçici olarak çok arttırarak suni coşku ve haz oluşturduğunu, aynı zamanda halisünasyonlara neden olduğunu, en önemlisi yaşanılan tehlikeli yapay hazzın bağımlılık meydana getirdiğini biliyoruz.
Şizofrenlerde çok enteresan bir durum da el-göz uyumsuzluğudur. Toplumda kişiler aynı taraf el ve gözlerini kullanmaktadırlar. Sağlaklarda sağ, solaklarda da sol göz baskınlığı mevcuttur. Hâlbuki şizofrenlerde genellikle çapraz baskınlık söz konusudur. Şizofrenlerde eli sağ, gözü sol veya eli sol, gözü sağ olanların nispeti epeyce yüksektir. Bu durum da şizofrenlerde iki beyin arasında görev dağılımının ve koordinasyonun bozulduğunu göstermektedir.
Bazı bilim adamları da, şizofrenlerde iki beyin arasındaki iletişimde kullanılan liflerde (korpus kallosum) problem olduğunu, bu yüzden iki yarımküre arasında haberleşmenin aksadığını iddia etmektedir. Bundan dolayı, bir beyin yaptığı işi karşı beyne haber verememekte, onunla istişare edememekte böylece her iki beynin aynı iş için farklı farklı çalışması uyumsuzluğa ve karışıklığa neden olmaktadır.
Önemli bir başka nokta da doğuştan görme özürlü olanların şizofren hastalığına yakalanmamalarıdır. Doğuştan körlerin beyninde sinir hücreleri arasında yeni bir organizasyon geliştiğinden, şizofreniye karşı direnç oluştuğu düşünülmektedir. Nitekim bu kişilerde, doğal olarak, el-göz uyumsuzluğu da görülmemektedir.
İşte böyle… Bir bakıma, kendi içsel yolculuğuna çıkıp, geri dönemeyenlerin rotasıdır şizofreni… Başka türlü bir memlekettir. Bu dünya bir şizofreniye öylesine dışlayıcı ve yabancı gelir ki; sılasına bir türlü dönemeyen gurbetçi misali o hep kendi dünyasını yaşar. Kendine özgü farklı bir dili vardır. Aslında sözcükleri teker teker anlarsınız ama bütüne baktığınızda konuşan kişinin dünyasına girmekte zorlanırsınız. Cümleler arasında kopukluklar olabilir ya da cümleler anlamlıdır ama aralarında bir bağlantı yoktur. Yüzlerine dikkatle bakarsanız, bir gariplik sezmeniz mümkündür. Genellikle göz temasından kaçınır ve çevreyi takip etmekte zorlanırlar. Gözler sanki duyarsızdır, derinlikten yoksundur. Anlayacağınız ne yaşayan için, ne doktor ne de yakınları için kolay bir hastalık değildir bu…
Sağ ve sol beyin arasındaki vazife taksimine dönecek olursak, beyindeki görev paylaşımı aslında iş hayatımız ve şirket yönetimi için çok iyi bir örnektir. Ortaklar arasında uyumlu bir iletişim ve görev dağılımı, bir şirketin gelişmesi için çok önemlidir. Her kafadan bir ses çıktığında, çok başlılık durumunda, birimlerin sorumsuz ve bağımsız çalışmaları halinde, o şirketin büyüme ihtimali yoktur. Neticede vücudumuzdaki görev dağılımı ve iletişim sisteminden ilham alarak, günlük hayatımızda buna uygun hareket etmek başarıya giden yoldur.
Netice olarak ister doğuştan ister sonradan olsun, ister fizyolojik ister psikolojik sebeple olsun; iç dünyasında uyum olmayan bireylerin, dış dünyayauyum sağlayabilmeleri çok zordur. Sağ ve sol beyin, birbirini tamamlayan, birbirleri ile uyumlu çalıştıklarında; kainatın en harika ahengini, en mükemmel düetini, en inanılmaz armonisini, en gelişmiş zekasını oluşturan muhteşem bir düzendir.
Gelecek yazımızda konuya, sağ ve sol beyin uyuşmazlık durumları ile devam edeceğiz..