Haberler

Selim ileri: yalnızlığın ve hafızanın yazarına veda

Erinç Büyükaşık

Erinç Büyükaşık

Papirüs Programı Sunucu Yazar Editör
11.01.2025 11:49

Türk edebiyatı bu yıl sessizce bir yıldızını kaybetti. Selim İleri, yalnızlığın, hatırlamanın ve insan ruhunun derinliklerini inceleyen eserleriyle bizlere çok şey anlattı; bazen söylenemeyeni, bazen de unutulanı hatırlattı. Onun kalemi, yalnızca yazmanın değil, geçmişle yüzleşmenin, bugünü sorgulamanın ve insana dair olan her şeyi anlamlandırmanın bir yoluydu.

Selim İleri'nin edebiyatında yalnızlık, neredeyse bir kaderdir. "İnsan, kendi yankısını dinlerken bile yalnızdır" der "Her Gece Bodrum"da. Modern dünyada her birey, bu yankının peşinden koşar ama bir türlü tamamlanamaz. İleri, bu eksikliği trajik değil, insan olmanın temel koşulu olarak sunar. Onun yalnızlık anlayışı, Sartre'ın "Cehennem başkalarıdır" sözüne meydan okur gibi: Yalnızlık, aslında insanın kendisiyle yüzleşmesidir.

Geçmişe duyduğu bağlılık, İleri'nin metinlerinde benzersiz bir köprü kurar. Ancak bu bağlılık, nostaljik bir özlem değil; hesaplaşmaya dayalı bir diyalogdur. "Hatırlamak, kaybedileni bulmak değil, yeniden yaratmaktır" diyen yazar, geçmişin sıradan bir izleyicisi değil, onu bugüne taşıyan bir aktördür. Halit Ziya'nın izleriyle bezediği "Kırık Deniz Kabukları" romanında, geçmişin gölgeleri bugünün sorunlarına ışık tutar. İstanbul ise onun eserlerinde sessiz bir tanıktır. "Bu şehir, geçmişin yankılarını bugüne fısıldar" der "Gramofon Hâlâ Çalıyor"da.

Metinlerarası ilişkiler, İleri'nin yazarlığında adeta bir oyun alanıdır. Halit Ziya, Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar… İleri, bu ustalarla diyalog kurar, onların bıraktığı mirası yeniden yorumlar. "Edebiyat, geçmişin yankısıyla bugünün çığlığı arasındaki köprüdür" derken, bu mirası kendi anlatısıyla nasıl harmanladığını açıkça ifade eder.

Toplum ve birey çatışması, Selim İleri'nin eserlerinin bir diğer güçlü damarını oluşturur. "Ölünceye Kadar Seninim" romanında, bireyin özgürlük arayışının toplumsal normlarla nasıl çarpıştığını görürüz. "Toplum, bireyin hayallerine zindan olur" diyen İleri, modern dünyanın birey üzerindeki baskılarını ustalıkla işler.

Selim İleri'nin edebiyatı, sadece estetik bir alan değil, aynı zamanda insanın kendine ve çevresine tuttuğu bir aynadır. "Yazmak, ruhun karanlık odalarına yapılan bir yolculuktur" diye tanımlar bu süreci. Onun eserleri, hem geçmişle yüzleşmek hem de bugünü anlamlandırmak için eşsiz bir rehberdir.

Bugün, İleri'nin kaybıyla edebiyat dünyasında yalnızlık daha da derinleşti. Ancak o, ardında bıraktığı eserlerle yalnızlığın da hafızanın da edebiyatın da sonsuz olduğunu kanıtladı. Onun kaleminden dökülen her cümle, okuyucusuna insan olmanın derinliklerini yeniden hatırlatacak. Selim İleri, zamansız bir edebiyatın sessiz kahramanı olarak hep bizimle kalacak.

title