Haberler

Tiyatronun başkaldıran sesi genco erkal'a bir veda yazısı

Erinç Büyükaşık

Erinç Büyükaşık

Papirüs Programı Sunucu Yazar Editör
31.07.2024 01:42
Genco Erkal, Türk tiyatrosunun asi ruhu, sahnelerin devrimci sesi. 1957'den beri tiyatro sahnesinde adeta bir savaşçı gibi mücadele veren bu büyük sanatçı, Türkiye'nin çalkantılı siyasi atmosferinde sanatıyla direnmeyi başardı. Onun hikayesi, tiyatronun sadece bir eğlence aracı olmadığını aynı zamanda toplumsal ve politik bir direnişin güçlü bir aracı olabileceğini gösteriyor. Genco Erkal, sahne ışıklarının altında sadece bir oyuncu olarak değil, bu coğrafyaya, toplumsal ve siyasal tarihimize dair tiyatral tanıklıklarıyla da, karşı çıkışlarıyla değerli kuşkusuz.

Erkal, 28 Mart 1938'de İstanbul'da doğdu. Robert Koleji ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü mezunu olan Erkal, sahneye adım attığı andan itibaren tiyatro dünyasında bir efsane haline geldi. 1957 yılında Genç Oyuncular Amatör Topluluğu'nu kurarak başladığı bu yolculuk, onu Türkiye'nin ve dünyanın saygı duyduğu bir sanatçı haline getirdi.

Genco Erkal'ın sanat kariyerindeki dönüm noktalarından biri, 1969 yılında kurduğu Dostlar Tiyatrosu'dur. Bu tiyatro, devrimci tiyatro hareketine yeni bir boyut kazandırmış ve Türkiye'de tiyatronun sadece bir burjuva sanatı olmadığını aynı zamanda işçi sınıfının da sanatı olabileceğini kanıtlamıştır. Dostlar Tiyatrosu, Gorki, Brecht, Sartre gibi yabancı yazarların yanı sıra Aziz Nesin, Haldun Taner, Nazım Hikmet gibi Türk yazarların eserlerini sahneleyerek geniş bir repertuara sahip olmuştur.

Erkal'ın yönettiği ve sahnelediği oyunlar arasında "Aslan Asker Şvayk", "Bir Delinin Hatıra Defteri", "Galileo" ve "Yalınayak Sokrates" gibi klasikleşmiş eserler yer alır. Bu oyunlardaki performansları ona birçok ödül kazandırmıştır. Sinemada da başarılı bir kariyere sahip olan Erkal, "At", "Faize Hücum", "Hakkâri'de Bir Mevsim" ve "Camdan Kalp" gibi filmlerle uluslararası arenada da tanınmıştır.

Ancak Genco Erkal'ın sanat yaşamı, sadece sahnede sergilediği performanslarla sınırlı değildir. Erkal, tiyatro sanatını halka ulaştırmayı hedefleyen bir sanatçıdır. Dostlar Tiyatrosu'nun kuruluş felsefesinde de görüldüğü gibi işçi sınıfına yönelik oyunlar sahnelemiş ve bu doğrultuda çalışmalar yürütmüştür. 1970 yılında sahnelenen "Rosenbergler Ölmemeli" gibi belgesel nitelikli oyunlarla toplumsal sorunlara dikkat çekmiş ve halkın bilinçlenmesine katkı sağlamıştır.

Erkal'ın sanat yaşamı, siyasi baskılara ve zorluklara rağmen yılmadan devam ettiği bir direniş öyküsüdür. Tiyatro salonlarının kapatılması oyunların yasaklanması gibi birçok engelle karşılaşan Erkal, bu süreçlerde bile sanattan vazgeçmemiştir. Kadıköy Lisesi bahçesinde sahnelediği "Güneşin Sofrasında" oyunu politik baskılara rağmen sergilediği direnişin bir sembolüdür. Oyunun yasaklanma girişimine karşı verdiği mücadele, sanatın özgürlüğü ve bağımsızlığı için gösterdiği kararlılığı gözler önüne sermektedir.

Erkal'ın sahnede ve sahne arkasında verdiği mücadeleyi anlamak için onunla yapılan röportajlara bakmak yeterlidir. "Türk tiyatrosunun durumu çok komik, daha doğrusu acıklı. Devamlı bir tiyatroda oynayan topluluk hemen hemen yok gibi" diyen Erkal, tiyatro salonlarının azalması ve tiyatroların AVM'lere sığınmak zorunda kalması gerçeğini vurgularken yaşadığı mekân sorunlarına da dikkat çekiyor. "Biz son 15 yılımızı Muammer Karaca Tiyatrosu'nda geçirdik. Orada da haftada beş gün diye başladı sonra dört güne indirdiler sonra üç güne, 2 güne en son haftada bir güne indirdiler sonunda da kapı dışarı ettiler kapattılar."

Erkal, sanatı ve tiyatroyu, siyasi ve ideolojik mücadelenin bir aracı olarak görmüş ve bu doğrultuda hareket etmiştir. "Biz tiyatronun sadece belli bir kesime değil toplumun her kesimine ulaşması gerektiğine inanıyoruz. Kuracağımız amatör toplulukta İstanbul'daki fabrika işçisine oyunlar hazırlamayı düşünüyoruz" diyen Erkal, sanatın toplumsal dönüşümdeki rolünü de vurguluyor.

Erkal'ın tiyatroda mekân bulmanın zorluklarını ve tiyatroların AVM'lere sığınmak zorunda kalmasını eleştiren sözleri çarpıcıdır: "Tiyatrolar artık daha çok AVM'lere sığındığı için her gece başka oyun oynuyor. Bizim de şu son iki yıldır hiç olmazsa cuma-cumartesi haftanın iki günü, devamlı oynadığımız bir yer var Kenterler ama onun dışında sürekli bir göçebe hali."

Dostlar Tiyatrosu'nun mekân sorunları ve Genco Erkal'ın mücadeleleri, Türk tiyatrosunun karşı karşıya olduğu zorlukları ve bu zorluklar karşısında sanatçıların azmini gözler önüne seriyor. Erkal'ın sözleriyle: "Sadece bizim değil Türk tiyatrosunun durumu çok komik. Daha doğrusu acıklı. Tiyatro salonu diye bir şey kalmadı artık."

Bir tiyatro izleyicisi olarak Genco Erkal'ın oyunlarını izlemek, sadece bir sanat eserine tanıklık etmek değildir. Onun sahneye çıkışı, performansı, anlatımı ve duygusuyla seyirciyi içine çeken büyülü bir deneyimdir. Erkal, her oyunda adeta yeniden doğar, sahnede hayat bulur ve seyirciye unutulmaz anlar yaşatır. Onun oyunlarını izlerken sahnedeki tutkusunu ve sanat aşkını iliklerinize kadar hissedersiniz. Erkal, sahnede sadece rol yapmaz; yaşar, yaşatır ve izleyiciye derin bir duygusal bağ kurar.

Ne yazık ki, bu büyük usta, bir süredir mücadele ettiği kan kanserine yenik düştü ve 86 yaşında hayata veda etti. Genco Erkal, dün gece saatlerinde X hesabından yaptığı paylaşımda 'Hoşça kalın' şiirini paylaşarak sevenlerine veda etti:

"Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın! Sizi canımda, canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum. Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın... Resimlerdeki kuşlar gibi dizilip üstüne kumsalın, mendil sallamayın bana istemez... Tek hecesiz elveda."

Genco Erkal'ın hayatı ve sanatı, tiyatronun insanları bir araya getiren, onlara güç veren ve onları harekete geçiren bir araç olduğunu gözler önüne seriyor. Onun azmi, kararlılığı ve sanata olan tutkusu, sadece bir sanatçının değil bir toplumun direniş hikayesidir. Genco Erkal, sahnede ve sahne dışında verdiği mücadelelerle, gelecek nesillere ilham veren bir efsane olarak hatırlanacak. Onun ışığı, Türk tiyatrosunun karanlık günlerinde bile yolumuzu aydınlatmaya devam edecek. Erkal'ın dediği gibi, "Hoşça kalın dostlarım benim, hoşça kalın" ama senin ışığın, sahnenin ışığı olmaya devam edecek.

title