Haberler

Cumhuriyetimizin 101. Yılı: Mirasın İzinde

Fatma Ece Gödeoğlu

Fatma Ece Gödeoğlu

İletişimci ve Psikolog
30.10.2024 03:38

Kurtuluş'un ilk ateşi yanalı bir asır oldu, bir asır geçti Ata'nın genç Türkiye'sine ilk nefesini üflemesinin ardından. Anadolu'nun tozlu yollarında, köylerinde, ovalarında yankılanan o büyük umudun peşindeyiz hâlâ. Toprakla yoğrulmuş, alnı terle sulanmış, alın yazısını kendisi yazmak istemiş bir halkın devrimi… Yağız atlar üstünde, kılıç kalkan kuşanmış binlerce yıllık bir tarih duruyor ardımızda, geleceğimize bakan gözlerimizi henüz bir yüzyıl önce ışıklandıran Cumhuriyet hayali ise önümüzde. Ve bugün, 101. yılına girdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin bize kattığı anlamı bir kez daha idrak ediyoruz hep birlikte.

Cumhuriyet, Atatürk'ün büyük düşüncesinde, bir yalnız adamın karanlığı yararak geleceğe uzattığı el gibi doğdu. O günlerde, saltanata ve mutlak güce alışmış bir toplum için yeni bir kavramdı bu; halkın, milletin kendi kaderini çizmesi, kendine güvenmesi ve inandığı değerler etrafında şekillenmesiydi. Kimi zaman zorlu, kimi zaman çetin yollar olsa da bu büyük devrim, Anadolu'nun dört bir yanını umutla yeniden inşa etmek demekti. Atatürk'ün en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti, çağdaş ve ilerici bir toplum olma yolunda atılmış en büyük adımdı.

Atatürk, "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır," demişti. Bu söz, 101 yıl sonra bile canlılığını koruyan bir vasiyet gibi zihinlerimizde. Onun Cumhuriyeti; salt bir yönetim biçimi değil, ruhu olan bir kavrayış, bir felsefedir. Halkının aydınlanmasına ve kendi gücünü tanımasına olan inancın ifadesidir. Cumhuriyet, köylüye, işçiye, öğretmene, gençlere, kadınlara bir ses olmuştur. Türkiye'yi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarma hedefi, ona olan bağlılığımızın ve gururumuzun temel taşıdır.

Bugün, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım atarken, dünyada pek çok devletin karşı karşıya olduğu siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlarla yüzleşiyoruz. Geleceğe dair kaygılar, zaman zaman umutsuzluğu doğuruyor olsa da Atatürk'ün öğretileri bize her daim bir çıkış yolu, bir çözüm sunuyor.

Atatürk'ün, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir," sözüyle ifade ettiği demokrasi anlayışı; halkın kendi kendini yönetme iradesini, haklarını ve özgürlüklerini sonuna dek savunma gücünü hatırlatıyor. Bu ilkeler, bugün bizlere düşen en büyük sorumluluğun Cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya sarılmak olduğunu gösteriyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 101. yılında, Cumhuriyet'in gerçek anlamını ve Atatürk'ün bu ülkeye kazandırdığı değerlere olan borcumuzu hatırlamak, onu sahiplenmekle eş anlamlıdır. Bizlere düşen, geçmişin kıymetli mirasını geleceğe taşımak; bilimi, eğitimi, insan haklarını ve özgür düşünceyi temel alan bir ülke olmaya devam etmektir. Cumhuriyet'in gücü, 1923'te Atatürk'ün yaktığı meşaleden bugüne kadar uzanan bir ışık gibidir; karanlığı delip geçen bir inanç, bir irade, bir özgürlük ateşi…

O halde bugün, Ata'nın bıraktığı mirasa bir kez daha sahip çıkarak, onun ruhuyla hareket edelim. Geçmişi geleceğe taşırken, Cumhuriyet'in ilk günkü heyecanı ve onuru ile yaşatalım; çünkü biliyoruz ki Cumhuriyet sadece bir yönetim biçimi değil, bir ulusun varoluş biçimidir.

Ne mutlu Cumhuriyet'in ışığında yürüyenlere. Ne mutlu Atatürk'ün izinde olanlara.

title