Haberler

Kamala Harris'in Başkanlık Görevine Geçişi ve Joshua Goldstein'in Seçim Stratejileri Üzerine Analiz

Fatma Ece Gödeoğlu

Fatma Ece Gödeoğlu

İletişimci ve Psikolog
29.07.2024 12:07

Siyaset bilimci Joshua Goldstein'in teorileri ışığında, Amerikan siyasi tarihinde önemli bir dönemeç olarak değerlendirilebilecek bir senaryo ortaya çıkmıştır. Joe Biden'in sağlık nedenleriyle başkanlık adaylığından çekilmesi ve Kamala Harris'in başkanlık görevine geçişi, Amerikan siyasi arenasında büyük bir değişimin ve cam tavanların kırılmasının işareti olabilir mi?

Goldstein'in teorilerine göre, bir başkan yardımcısının başkanlık görevine geçişi, seçmenlerin genel algısını ve güvenini doğrudan etkiler. Kamala Harris'in başkanlık rolüne geçişi, sadece kişisel bir başarı değil, aynı zamanda uluslararası alanda da geniş bir etki yaratabilecek bir gelişmedir. Biden'in sağlık nedenleriyle adaylıktan çekilmesi ve Harris'in başkanlık adayı olarak gösterilmesi, kadın liderliğinin önündeki en büyük engellerden birinin aşılması anlamına gelebilir. Bu durum, geçmişteki seçimlerde Hillary Clinton ve Donald Trump arasında yaşanan çekişmeye de bir yanıt niteliğinde olabilir. 2016 seçimlerinde Clinton'un sağlık sorunları ve medyanın bu konuyu nasıl ele aldığı, kadın liderlerin karşılaştığı cam tavan sendromunu açıkça gözler önüne sermişti. Trump'ın Clinton'a yönelik medya yargıları, kadın başkan adaylarının karşılaştığı engelleri ve medyanın bu süreçteki rolünü daha da görünür hale getirmişti.

2020 yılında Joe Biden'ın başkan yardımcısı olarak seçilen Kamala Harris, ülkenin ilk kadın, ilk siyahi ve ilk Güney Asyalı başkan yardımcısı olarak tarihe geçti. Şimdi, 2024 başkanlık seçimleri için kampanyasını sürdürüyor. Goldstein'in görüşüne göre, bir başkan yardımcısı adayının seçicinin ideolojik klonu olmaması gerektiğini vurgular. Bu yaklaşım, seçimlerde daha geniş kesimlere hitap edilmesini sağlar. Seçmenler, genellikle kadın ve ırksal ve ideolojik olarak farklı düşünsel renklere sahip adayların, oy verme geçmişlerinin yansıttığından daha liberal olarak algılanır.

Goldstein'in perspektifinden, ılımlı Demokrat Kamala Harris ve Barack Obama'nın seçim stratejilerini analiz etmek, seçim kampanyalarının bilişsel ve ideolojik çerçevelerini anlamak açısından zengin bir bakış açısı sunar. Goldstein'in teorilerine göre, seçim stratejileri sadece politikaların teknik detaylarını değil, aynı zamanda politika yapıcıların inanç sistemleri ve bilişsel çerçeveleri tarafından da yönlendirilir. Bu bağlamda, Obama ve Harris'in seçim stratejilerindeki ortak unsurlar kısaca şu şekilde değerlendirilebilir:

Barack Obama ve Joe Biden: Obama'nın 2008 seçimlerinde Joe Biden'ı başkan yardımcısı olarak seçmesi, kampanyasının çeşitliliği ve geniş temsili artırma stratejisinin bir yansımasıydı. Biden'ın deneyimi, Obama'nın liderlik vizyonunu güçlendirdi ve seçmenlere daha kapsamlı bir perspektif sundu.

Kamala Harris ve Joe Biden: Harris'in 2020 seçimlerinde Biden'ın başkan yardımcısı olarak seçilmesi, Biden'ın kampanyasında çeşitliliği ve deneyimi vurgulama stratejisinin bir parçasıydı. Harris'in seçilmesi, Biden-Harris ikilisinin liderlik ekibinin toplumun farklı kesimlerinden geldiğini ve geniş bir temsili yansıttığını algılattı.

Donald Trump'ın Seçim Stratejileri: Trump'ın 2016 seçimlerinde Mike Pence'i başkan yardımcısı olarak seçmesi, GOP'un sosyal muhafazakâr kesimleriyle dengeyi sağlama amacı taşıyordu. Pence, Ortabatılı ve Evanjelist topluluklarla bağları olan bir isimdi. 2024 seçimlerinde Trump'ın başkan yardımcısı adayı olarak Senatör J.D. Vance'i seçmesi, popülist ve kırsal seçmenler arasında destek kazanma stratejisi üzerine kurulu olabilir. Vance'in, Amerikan işçi sınıfının sorunlarına dair sert açıklamaları ve eleştirileri, onun politik profilini net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Joshua Goldstein'in teorileri ışığında Amerikan seçimlerini değerlendirdiğimizde, Kamala Harris'in Demokrat Parti adayı olarak Donald Trump'a karşı anketlerde önde görünmesi dikkate değer bir durumdur. Harris'in adaylığı, Trump'ın anketlerde 2 puan gerisinde kalmasına neden olmuş olabilir. Ancak, Amerikan seçimlerinde kırsal kesimlerin ne kadar belirleyici olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu avantajın karmaşıklığı daha da netleşiyor.

Kırsal kesimlerden gelen oyların seçimlerdeki rolü büyük. Trump'ın bu kırsal bölgelerden destek alması, ona stratejik bir avantaj sağlayabilir. Başkan yardımcısı olarak J.D. Vance'in seçilmesi, bu kırsal kesimlerdeki desteği Trump için önemli bir kaynak haline getirebilir. Vance'in popülist ve muhafazakâr duruşu, Trump'ın kırsal seçmenler arasında daha fazla oy kazanmasına yardımcı olabilir. Ancak Goldstein'in belirttiği gibi, başkan yardımcısının ideolojik olarak başkan adayına benzerliği hem avantaj hem de dezavantajdır. Vance'in Trump'ın ideolojik çizgisine yakın olması, seçmenlere tutarlı bir mesaj sunar; ancak bu, aynı zamanda kırsal desteklerin Trump'a yönlendirilmesine de neden olabilir. Senatör J.D. Vance'in bir de kitabı bulunuyor: Hillbilly Elegy: A Memoir of a Family and Culture in Crisis. 2016 yılında yayımlanan bu anı kitabı, Vance'in Ohio'nun kırsal bir bölgesinde büyüme deneyimlerini ve ailesinin karşılaştığı zorlukları ele alıyor. Kitap, Amerikan sosyal ve ekonomik sorunlarına dair kişisel bir perspektif sunuyor ve büyük ilgi gören kitap 2020'de Ron Howard tarafından da sinemaya uyarlanmıştır.

Öte yandan, Kamala Harris'in başkan adayı olarak ılımlı bir politika izlemesi ve Obama'nın güler yüzlü, aktif tutumunu sürdürmesi, onun seçim kampanyasında geniş bir seçmen kitlesine hitap etmesini sağlar. Harris'in bu yaklaşımı, sosyal ve ekonomik politikalarını daha geniş bir yelpazede kabul ettirebilir. Özellikle şehir merkezlerinde ve kırsal kesimlerin dışında kalan bölgelerde Harris'e avantaj sağlayabilir.

Goldstein'in teorilerine göre, başkan yardımcısının ideolojik ve stratejik konumu, başkan adayının genel stratejisini etkiler. Harris'in ılımlı ve kapsayıcı politikaları, geniş bir seçmen kitlesine hitap ederken, Trump'ın kırsal kesimlere odaklanması, seçimlerin gidişatını değiştirebilecek bir strateji olarak öne çıkıyor. Harris'in ılımlı ve kapsayıcı tutumu, Trump'ın kırsal kesimlerdeki popülist ve muhafazakâr stratejisiyle dengelenirken, seçmenlerin hangi stratejilere daha fazla yanıt vereceği seçim sonuçlarını belirleyecektir.

Sonuç olarak, Harris'in ılımlı politikaları ve Obama benzeri stratejik tutumu, geniş bir seçmen kitlesinden destek sağlayabilirken, Vance'in kırsal kesimlere yönelik etkili stratejileri, Trump'ın seçimlerdeki şansını artırabilir. Bu dinamikler, Harris ve Trump'ın kampanya stratejilerinin ne kadar etkili olacağını belirleyecektir.

Kamala Harris'in olası başkan yardımcıları olarak adı geçen adaylar arasında Josh Shapiro (Pensilvanya Valisi), Mark Kelly (Arizona Senatörü), Roy Cooper (Kuzey Karolina Valisi) ve Andy Beshear (Kentucky Valisi) bulunmaktadır. Bu adayların Harris'in ideolojik profilinin zıttı olmaması gerektiğini belirtmek önemlidir. Goldstein'in de belirttiği gibi, bir başkan yardımcısının başkan adayının ideolojik klonu olması, stratejik bilişsel hataların en büyüğü olarak değerlendirilebilir.

title