Haberler

Schopenhauer’a Göre İnsan Doğasının Değişmezliği ve Karakterin Sabitliği

Fatma Ece Gödeoğlu

Fatma Ece Gödeoğlu

İletişimci& Psikolog& SinemaTv Uzmanı
02.08.2024 06:01

Arthur Schopenhauer'a göre, insan doğası temelde değişmez ve bu durum, insanların aynı koşullar altında aynı hataları tekrar etme eğilimlerini açıklar. Örneğin, bir kişi yıllar süren kişisel gelişim ve başarı süreçlerinden sonra bile, özde değişmeyen davranış kalıplarını sürdürme eğilimindedir. Schopenhauer, bireylerin kendi hatalarını ve ahlaki kusurlarını bilseler de içtenlikle nefret etseler de ve bu hataları düzeltmek için çeşitli yollar arasalar da bu hatalardan kaçınmanın genellikle imkânsız olduğunu savunur. İnsanlar, en ciddi kararlarını alırken ve en samimi sözlerini verirken bile, fırsatları değerlendirdiklerinde tekrar aynı hataları yapar ve bu durumdan en çok kendileri şaşırır. Örneğin, aynı hataları tekrar eden bir iş insanı, sürekli başarısızlıklar yaşamasına rağmen benzer stratejilere devam eder. Bilgi farkındalığı artabilir; insanlar sahip oldukları yolların onları amacına götürmediğini veya zarar getirdiğini anlayabilirler. Ancak, bu yollarla hareket etme eğiliminden kurtulamazlar ve gerçek amaçlarını değiştiremezler. Bir kişi, kötü alışkanlıklarının sağlık sorunlarına yol açtığını fark edebilir ama bu alışkanlıklardan vazgeçmekte zorlanır. Schopenhauer'ın bu görüşü, insan doğasının köktenci bir değişime uğramadığını ve bireylerin içsel yapılarının onları belirli bir yolda tutmaya devam ettiğini öne sürer.

Benzer yaklaşımlar da karakterin doğuştan geldiği ve değiştirilemeyeceği görüşünü destekler. Schopenhauer'a göre, insan karakteri doğuştandır ve kişilik özellikleri köktencidir. Bir kötü insanın kötülüğü, yılanın zehirli dişleri gibi, değiştirilemez bir doğaya sahiptir. Örneğin, tarihi bir kişilik olan Roma İmparatoru Nero'nun acımasız yönetimi, karakterinin değişmez ve köktenci doğasını yansıtır. Bu benzetme, doğuştan gelen özelliklerin kaçınılmaz ve değişmez olduğunu vurgular.

Seneca'nın "irade öğrenilmez" görüşü, bir kişinin içsel arzularının ve eğilimlerinin doğuştan geldiğini belirtir. Seneca, bireylerin eğitimle veya dışsal müdahalelerle karakterlerini köklü bir şekilde değiştiremeyeceklerini savunur. Örneğin, bir kişinin özdeki kötü alışkanlıklarını ya da temel kişilik özelliklerini eğitimle tamamen değiştirmesi pek mümkün olmayabilir. Platon'un "Menon" diyaloğunda yer alan erdemin öğrenilip öğrenilemeyeceği konusundaki tartışma da bu görüşü destekler. Theognides'in alıntısında belirtildiği gibi, "Bütün öğretilerinizle kötü bir adamı iyi yapamazsınız." Bu düşünceler, insan doğasının temel özelliklerinin öğrenme veya öğretim yoluyla değiştirilemeyeceğini öne sürer.

Schopenhauer'ın "Ahlak Felsefesi" adlı eserinde, insan karakterinin doğuştan geldiği ve değiştirilemez olduğu fikri detaylı bir şekilde açıklanır. Schopenhauer, karakterin, ahlaki niteliklerin ve kişisel eğilimlerin bireyin doğasının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu özelliklerin eğitim veya dışsal etkenlerle değiştirilemeyeceğini savunur. Örneğin, bir kişinin doğuştan gelen agresif tutumları, çeşitli eğitim ve sosyal müdahalelere rağmen genellikle değişmez. O, bu düşüncesini yılan benzetmesiyle açıklar: Bir yılanın zehirli dişleri ve bezleri nasıl doğuştan geliyorsa ve bu özellikler değiştirilemezse, benzer şekilde, kötü bir insanın karakteri de doğuştan gelir ve değişmez.

Sonuç olarak, insanın karakteri ve ahlaki nitelikleri doğuştan gelir ve bu özellikler, ne kadar çaba sarf edilirse edilsin, eğitim veya dış etki yoluyla değiştirilemez. İnsan, kendi doğasına karşı verdiği mücadelede genellikle başarısızlığa uğrar çünkü içsel zaaflar ve hatalar, bireyin temel doğasının bir parçası olarak kalır. Örneğin, birçok insan yaşamları boyunca çeşitli kişisel gelişim çabalarına rağmen temel karakter özelliklerini değiştiremez. Schopenhauer'ın bu görüşleri, insan doğasının değişmezliğini ve ahlaki karakterin derin köklerini anlamak için önemli bir perspektif sunar.

Aynı zamanda, Schopenhauer, insan karakterinin bireyin içsel iradesinin bir yansıması olduğunu da belirtir. Bu içsel irade, bilinçli düşünceler ve kararların ötesinde, kişinin özsel doğasını belirleyen derin bir güçtür. Örneğin, içsel irade, kişinin uzun vadeli hedeflerini gerçekleştirme konusundaki kararlılığını yönlendirebilir. İrade, bireyin davranışlarını ve karakter özelliklerini yönlendirir; bu nedenle, insanın karakteri, içsel iradesi tarafından şekillendirilir ve bu irade değişmez. Bu, içsel iradenin kişisel özgürlükten ziyade bir tür zorunluluk ve belirlenim olarak görüldüğünü belirtir. Bu içsel irade, kişinin temel eğilimlerini ve davranışlarını belirler ve bireyin bu doğayı değiştirmesi genellikle imkânsızdır. Kişi kendi doğasını değiştirmeye çalışsa da içsel irade, karakterin sabit kalmasına neden olur.

Bireyler, kendi karakterlerini ve davranışlarını geliştirmek ve mükemmelleştirmek için çeşitli çabalar gösterirler. Ancak, bu çabalar genellikle doğuştan gelen sınırlarla kısıtlıdır. Schopenhauer'a göre, karakterin köklü değişmezliği, bireylerin mükemmeliyetçilik çabalarının çoğu zaman sınırlı ve sonuçsuz kalmasına da neden olur. Yani, insanlar kendi karakterlerini geliştirmeye ve kusurlarını düzeltmeye çalışsalar da doğuştan gelen karakter özellikleri ve içsel irade, bu çabaların etkisini sınırlar. Bu durum, bireylerin karakterlerini mükemmelleştirme çabalarının, doğuştan gelen sınırlarla ve içsel belirlenimlerle sınırlı olduğunu ifade eder.

title