Haberler

Kentsel dönüşüm ve ruhunu yitirmiş kentlerin betonarme çığlıkları

İlyas Han Şahin

İlyas Han Şahin

Tarihçi Yazar / MEB-TÜZDEV
09.01.2023 01:02

Kentleri dönüştürüyoruz. İçerisinde anılarımızın olduğu en güzel zamanlarımızın geçtiği mekanlarımız bir bir modernleşiyor(!) elbette geri döndürülemez bir süreç. Eskiyen ve dayanıklılığını yitiren binaların yıkılması ve yerine yenilerinin yapılması zaten normal olan. Ancak ne kadar normal ve kanuni olsa da geride hiç mi ağlayanı olmasın bu dönüşümlerin. Ben bu role bürüneceğim şimdi. Çocukluğumuzun geçtiği sokakların, binaların ve evlerin dozerlerin acımasız dişleri arasında kalarak nasıl can verdiğini, yıkıldığını ve kaybolduğunu görüyorum. Evler çırılçıplak hale getirilmiş. Pencereleri, kapıları, camları kısaca para edecek neleri varsa alınarak içleri görünür hale getirilen evlere bakıyorum. Nasılda geçmiş vakit. Cıvıl cıvıl çocuk seslerinin geldiği sokak, konu komşunun balkondan balkona sohbet ettiği, mahalle bakkalından deftere yazdırılarak alışveriş yapıldığı birincil duygulu ilişkilerin sıcak mekânlarıydı oralar. Elbette sorunların sıkıntıların yok olduğunu söyleyemeyiz. Amma ne olursa olsun eskinin son temsilcisi sitelerdi. Akrabaların ziyaretlerini yaptıkları son mekânlardı. Modernitenin bir önceki köy bağlantılı yapıların son demleriydi. Modern zamanlara geçiş dönemleriydi. Ama henüz geçilmemişti. 80'ler ve 90'lar bu dönemin son yıllarıydı. Köy nüfusu şehre akmaya yeni başlamıştı henüz. Köy kültürünün şehre taşınması dönemiydi. 80 ve 90'lar. Ama zamanla kente taşınan köy kültürü de modernite karşısında dayanamadı. Giderek köy usulü yaşam tarzı şehirleşmeye ve modernleşmeye başladı. Toplumların değişmesi ve dönüşmesi elbette uzun sürer. Ancak dikkatlerden kaçmasın, mekan bu değişimin baş rollerindedir. Mekan, yaşam alanı dediğimiz yerler değiştikçe insanı/ toplumu da değişime zorluyor. Mekan insan ilişkilerini direk etkileyen bir oyuncu. Ve mekan kişiliğinizi, karakterinizi, duygularınızı da az yada çok belirliyor. Pek çok belirleyen unsur var belki ama mekan bu unsurlarının başat olanlarından. Elbette yıkılmış, çürümüş ya da artık kalitesini yitirmiş binaların toplumsal fayda adına yıkılıp yenilenmesi gereklidir. Bu gereklilik her şeye rağmen insanın içini soğutmuyor. Bir yanımız hep karşı bu işe. Bir yanımız hep istemiyor bu yıkımı. Yenilense de değerlense de istemiyor. Toplumsal değişim ve dönüşümün kaçınılmaz yaralarını alıyor ruhumuz. Üşüyoruz anılarımızı yitirdikçe. Artık balkonlarda da çiçek yetiştirenlere rastlamıyoruz. Balkondan balkona sohbet edenleri gören var mı? Taş döşemeli sokaklarda top sektiren çocuklar, el arabalarında satış yapan mahalle satıcıları da yok artık değil mi? Televizyonlarda en çok izlenen diziler arasında başta geliyor mahalle dizileri. Ve dikkat edin yerli filmlerde de mahalleli olmak, birincil ilişkiler ve sıcak dostluklar en çok izlenen filmler arasındadır. İzleyen kendinden bir şeyler bulur. Kendi geçmişinden roller bulur bu filmlerde. Yani reytingi vardır eskilerin. Mesela sahil kasabalarında 80'ler kokan sahneler ve bahçeli evler hangimizin istemediği bir hayattır ki. Doğumlar da ölümler de insan kokan duygularla yaşanırdı çünkü. Yahu! Artık ölülerimizi bile kimseye göstermeden hastanede yıkayıp merkezi camilerde namazını kılıp alelacele gömüyoruz. Zira vakit yok. Herkes bir yerlere yetişmek zorunda. Vakit bölündükçe ilişkilerimiz de kişiliklerimiz de bölük pörçük oluyor. Yetemiyoruz hayata. Gereksiz yüzlerce iş ve kişi ile ilişki kurmak zamanla donuklaştırıyor da ruhumuzu. Aslında Batılılaşıyoruz. Muasır medeniyetlerin seviyesine ulaşmayı yanlış anlayan bir sistemin geleneğe ve değerlere açtığı savaş sayesinde normatif ve ikincil ilişkilerin pençesindeyiz. Soğuk apartmanların betonarme duvarları içinde yanan akşam ışıkları kadar aydınlık ruhumuz. Tarihe bir not düşmek icap ettiği için yazıyorum bu yazıyı. Okuyanların bir kısmı iç geçirirken bir kısmı için çok da bir anlam ifade etmeyecektir. Anlam ifade etmeyenlere de bir ihtar-ı edebi maslahatı olsun…

Son 20 yıl nasılda sel gibi alıp götürdü bu manzaraları. Kentsel dönüşüm kültürel dönüşüme de sebep oldu. Çok katlı evlerin sakinleri yüzleri donuk bir şekilde asansördeler. Evet bir de asansör konuşmaları var. O çok daha ayrı bir yazı konusu... Avrupalılaşıyoruz dostum. Giderek ilişkilerimizi "hukuk" belirliyor. Örf, gelenekler vs. kırsal dünyanın hissesine düşüyor. "Hangi devirde yaşıyoruz" ihtarı daha sık duyuluyor. Yaşadığımız mekanların altı iş yerleri oldu. Camilerimiz çoğaldı ama cemaatimiz azaldı. Komşuda çay içmeler artık kafelerde çay içmeye dönüştü. Kolektif acılarımız bireysel ızdıraba dönüştükçe gelişiyoruz, modernleşiyoruz. Güneşin batışını görmeden akşamı ederken doğuşunu görmeden sabahı ediyoruz. Çalar saatlere mahkum dişlilerin arasında uyanmayan ruhlarımız oldu. Geceleri dost ziyaretinden dönen anne babalara da rastlamıyoruz. Üç katlı bahçesi küçük de olsa ektiğimiz evlerimizin çiçeklerle çevirili etrafları yıkılıyor şimdilerde. Kentsel dönüşüm ruhsuz betonlaşma aşamasında. Stres çağımızın tüm dertlerinin ana sebebi. Ve stresin temel sebebi ruhumuzun beslenememesi. Ruhumuzu besleyen birkaç şeyden biriydi asil komşuluk, nezih diyaloglarımız ve tertemiz sokaklarımız... Şehir kent oldu, ev apartman dairesi. Sahi en son çiçek kokusu ne zaman aldınız. En son ne zaman dokundunuz omzuna çocukların.

Uzatmayayım. Batılılaşmak dedikleri şey vardı ya hani. İşte oradayız. Batılılaşıyoruz. Mekanlardan başladık işe. Kentleşiyoruz dönüşüyoruz ve giderek yapayalnızlaşıyoruz. Doğu batı mücadelesinde kazanan sanayi toplumu, kazanan ücretli beyaz yakalılar, kazanan makinalar, betonarme binalar..

Benden söylemesi, kentsel dönüşüme uğramadan mutlaka çocukluğunuzun geçtiği yerlere gidin, kayda alın, resim çekin. Nemli, is kokulu kirlenmiş duvarlara dokunun. Birkaç anınızı anlatın yanında götürdüğünüz çocuklarınıza. Tıpkı o anları yaşıyormuş gibi tebessüm ettiğinizde işte tam o anda bilin ki ruhunuz hala canlı ve renkli. Siz mutlu bir çocukluk geçirmişsiniz demektir. Bu ne demek bilir misiniz dostlarım, siz mutlu ve harika zaman yaşamış en son çocuk kuşağısınız… Merhametlisiniz ve hayal dünyanız çok zengin. En azından bunun tesellisi ile kalbiniz seviçle dolarak ayrılabilirsiniz yıkılmadan evleriniz/anılarınız…

title