Dünya Kadınlar Gününde Gerçekler

İzzet Doğan

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün 2025 yılı temasını 'Tüm Kadınlar ve Kız Çocukları İçin: Haklar, Eşitlik, Güçlendirme' olarak duyurdu.
Bu yılın teması, kadınlar ve kız çocuklarının eşit haklara, fırsatlara ve güçlenmeye ulaşmasını hedefleyen bir çağrı niteliğinde. Aynı zamanda, genç nesillerin, özellikle de genç kadınlar ve ergen kız çocuklarının değişimin öncüsü olma rollerine vurgu yapıyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınlara çiçek, karanfil, ziynet eşyası alma ya da birlikte yemeğe çıkma günü değildir. Dünya Kadınlar Günü'nü, 1908'de New York'ta 15 bin tekstil işçisi kadının daha kısa çalışma saatleri, daha iyi ücret ve seçme hakkı isteyerek yürüyüş yapmalarına borçluyuz. Bundan 167 yıl önce Amerika'nın New York kentinde bir fabrikada çalışan dokuma işçisi kadınlar, kendilerine yapılan ayrımcılığı kabul etmeyip, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve eşit işe eşit ücret verilmesi için greve gittiklerinde fabrikaya kilitlendiler. Grev sırasında çıkan yangında 129 kadın işçi yanarak hayatını kaybetti.
Bugün, 100 yıldan uzun süredir, dünya genelinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak anılıyor. Çünkü bu gün, cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık konularında farkındalık yaratıyor.
Kadınların temel hak ve özgürlükleri için başlattıkları bu mücadele, zamanla bir insan hakları mücadelesine dönüşmüştür. Bu mücadele, her türlü cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırılması amacını taşımaktadır.
Uluslararası insan hakları sözleşmeleri, hak ve özgürlüklerin kullanılmasında cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır. 1979 tarihli BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi'nde, kadınların medeni, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hak ve özgürlüklerinin, kadın-erkek eşitliği temelinde tanınması ve bunlardan yararlanmalarının önündeki engellerin kaldırılması gerektiği belirtilmektedir.
Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) 2024 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre, cinsiyet eşitliğine ulaşmak için 134 yıl daha gerekmektedir. Raporda, ekonomik ve siyasi eşitsizliklerin giderilmesinin en uzun süreceği belirtilmektedir. İzlanda, cinsiyet eşitliğinde en üst sırada yer alırken, Türkiye 146 ülke arasında 127. sırada bulunuyor. Raporda, kadınların iş gücüne katılım oranlarının düşüklüğü ve eşitlikteki büyük bölgesel farklılıklar da vurgulanıyor. Bu rapora göre henüz hiçbir ülke tam anlamıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamamıştır. Eğitimde cinsiyet eşitsizliği de hâlâ büyük bir sorundur ve dünyada eğitim almamış insanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. maddesinin 1. fıkrası, herkesin kanun önünde eşit olduğunu güvence altına almaktadır. Anayasa'nın 10. maddesinin 2. fıkrasında ise "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür." denmektedir. Aynı şekilde, 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu'nun 3. maddesinde de herkesin hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden eşit şekilde yararlanacağı belirtilmiş ve cinsiyete dayalı ayrımcılık yasaklanmıştır.
Tüm bu yasal korumalara rağmen, kadına karşı şiddet ve cinayetler ne yazık ki önlenememektedir. Türkiye'de:
2021'de 280 kadın cinayeti, 217 şüpheli ölüm,
2022'de 334 kadın cinayeti, 245 şüpheli ölüm,
2023'te 315 kadın cinayeti, 248 şüpheli ölüm,
2024 yılında ise 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir.
Bu sayı, veri tutulmaya başlandığından bu yana ulaşılan en yüksek seviyedir. Bu cinayetlerin çoğu, kadınların en güvendikleri kişiler, yani eşleri, kardeşleri ve babaları tarafından işlenmektedir. Özellikle 2024 yılında, anneleriyle birlikte çocuklar da bu cinayetlerin kurbanı olmaya başlamıştır. Çocuklar bazen de annelerinin bıçaklandığına, silahla ya da başka bir yöntemle öldürüldüğüne tanık olmaktadırlar.
Kadın cinayetlerinde kullanılan yöntemler ise korkunç ve tüyler ürperticidir. Öldürdükten sonra yakma, defalarca bıçaklama, testere kullanma gibi yöntemler canice ve akıl almaz derecede vahşidir.
Ayrıca, kadınlar, aleyhlerine yapılabilecek yasal düzenlemeler konusunda endişe içindedirler ve kazanılmış haklarını kaybetmek istememektedirler.
Kadın lehine bazı gelişmeler de yaşanmaktadır. Örneğin, Fransa'da kürtaj hakkı anayasal güvence altına alınırken, Meksika ve Kuzey Makedonya tarihlerinde ilk kez bir kadın devlet başkanına kavuşmuştur. Paris 2024 Olimpiyatları, kadın ve erkek sporcu sayısının eşit olması açısından spor alanında cinsiyet eşitliği adına bir dönüm noktası olmuştur.
Buna rağmen, dünya genelinde her gün yaklaşık 137 kadın aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Kadınlar, ekonomi, eğitim ve siyaset alanlarında erkeklere kıyasla %68 daha dezavantajlı konumdadır. Bu veriler, mücadelenin hâlâ devam ettiğini göstermektedir.
Kadına karşı şiddet ne sadece kadınların ne de sadece erkeklerin sorunudur. Bu sorun, bir hukuk, bir kültür ve bir toplum sorunudur.
Özetle, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, kadınlara yönelik her türlü cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kalktığı, herkesin insan onuruna yakışır bir şekilde eşit hak ve olanaklardan yararlandığı, savaşların son bulduğu, barış içinde bir dünya dileriz.