Haberler

Yeni yıla girerken iki yoksul sevgilinin Noel armağanı

İzzet Doğan

İzzet Doğan

Emekli İstanbul Hakimi / Adalet Bakanlığı
31.12.2024 11:12

Hayır, hayır yeni bir yıla girerken ne felozof Arthur Schopenhauer gibi dünya; acılarla dolu bir feryat, sefalet vadisidir diyeceğim ne de Orhan baba gibi batsın bu dünya diyeceğim. Fakat her yaşam öyküsü bir acıdan ibarettir ve aşk acısız olmaz sözü çok doğrudur diyeceğim.

Yeni bir yıla giriyoruz. Düşüncelerine katılmasam bile Hıncal Uluç köşe yazılarının yalnızca siyasi içerikli olması gerekmediğini bize kanıtlayan usta bir yazardı. Uluç her yılbaşında, Della ve Jim'in öyküsünü niçin yazdığını söyle anlatmıştı: "Ben ve bu sütunda gündelik yaşamın, insan ilişkilerinin hoş ve şaşırtıcı anlarını, yazgının insanlara yaptığı şakaları beklenmedik sonlara bağlayan öyküleriyle tanınan Amerikalı yazar William Sidney Porter takma adıyla O. Henry'ninun yaşadığı sürece, her yılbaşı bu öyküyü sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Her yılbaşı, yeni okurlar da bu güzelliğin tadına varsınlar...

Sevin ve sevilin dostlarım... Sevin ve sevilin!.. Sevgi en güzel yeni yıl armağanıdır." Şimdi sözü fazla uzatmadan öyküyü özetleyelim;

Noel'den bir gün önce. Bir fakirhane diyeceğimiz evde Della binbir zorlukla biriktirdiği paraları sayıyordu. Tam bir dolar seksen yedi senti vardı. O kadar ne bir sent eksik ne bir sent fazla!.. o kadar! Halbuki ertesi gün Noel'di...

Gözyaşları dindikten sonra Della eline bir ponpon alarak yüzünü pudraladı.

Della'nın eşi Jim'e bir hediye alabilecek yalnız bir dolar seksen yedi senti vardı. Bu pennileri aylardan beri birer birer biriktirmişti. Halbuki şimdi hiçbir işe yaramadıklarını görüyordu. Haftada yirmi dolara pek bir şey yapmaya imkan yoktu. Masraf umduğundan fazlaya çıkıyordu. Zaten her zaman öyle olur!.. Şimdi Jim'e hediye alacak yalnız bir dolar seksen yedi senti vardı. Sevgili Jim'ine güzel bir şey almak hususunda hülyalar kurarak birçok mesut anlar yaşamıştı...Biri birlerini delice seven Della ve Jim'in iftihar ettikleri iki şeyleri vardı. Birisi Jim'in babasından intikal eden ve aslında büyükbabasına ait olan altın saat, diğeri ise Della'nın saçları idi...

Della'nın saçları altın renkli bir çağlayan gibi parlayarak ve dalgalanarak dizlerine kadar döküldü ve bir elbise gibi vücudunu örttü... Saçlarını hemen toplayan Della sokağa fırladı.

"Mm. Sofronie. Her nevi saç levazımı" adını taşıyan bir dükkana girdi. Madam Sofronie'ye saçlarımı alırmısınız diye sordu.

Sofronie - Saç alırım ama şapkanı çıkar da bir bakalım, cevabını verdi.

Della altın renkli, çağlayana benzeyen saçlarını döküverdi.

Sofronie bu altın renkli saçları 20 dolara satın aldı. Della sevinçle oradan ayrıldı ve Jim'in saati için Platin bir zincir almak için dükkân dükkân gezmeye başladı.

Bir dükkanda gördüğü Zincir Jim'in o emsalsiz saatine layık derecede güzeldi. Della ilk nazarda kararını verdi. Zincir tıpkı Jim gibi idi. Gösterişsiz, fakat kıymetli. Yirmi bir dolar verdi. Bu zinciri taktıktan sonra Jim artık, saatine nerede olsa bakabilir, daha doğrusu bakmaya heveslenebilirdi. Halbuki, şimdi o emsalsiz saate, bir kayışa asılı olduğundan hep gizleyerek bakıyordu.

Eve geldikten sonra Della aynanın önünde:

-Jim bu halimi görüp de ilk bakışta öldürmezse iyi. Tiyatro kızlarına benzetecek ama ne yapayım. Bir dolar seksen yedi sentle ne alınabilirdi ki, dedi.

Yedi buçukta kahve pişirilmişti. Tava da sobanın arkasına yerleştirilerek ısıtılmış olan pirzolaları kızartmak üzere hazırlanmıştı.

Jim, hiç geç kalmazdı. Della zinciri avucuna alarak kapının yanındaki masanın başına oturdu. Kocasının, merdivenlerin ilk basamağındaki ayak seslerini duyunca bembeyaz oldu.

Jim kapıyı açtı ve içeri girip arkasından kapadı.

Gözleri Della'ya dikilmişti. Della bu dik bakışların manasını anlamayarak korktu. Bu nazarlar ne hayret ne hiddet ne dehşet ne beğenmemezlik, yani genç kadının hazırlandığı hislerden hiçbirini ifade etmiyordu...

-Jim, şekerim ne olursun öyle bakma, diye yalvardı. Saçımı kesip sattım. Noel'i sana hediye almadan geçiremezdim, ölürdüm...

Ne yapayım başka çarem yoktu. Saçlarım çabuk büyür. Unutalım bunu, haydi Jim, şekerim. Noel'in mübarek olsun de de barışalım...

Jim, daldığı rüyadan uyanır gibi oldu. Della'cığını kollarına aldı, pardösünün cebinden bir paket çıkararak masanın üstüne attı.

- Della'cığım, aldanıyorsun. Saçını nasıl kesersen kes, hiç fark etmez. Sana olan sevgimde hiç değişiklik yapmaz. Paketi açarsan neden afalladığımı görürsün dedi.

Della beyaz parmakları ile kağıdı yırtarak, ipleri kopararak paketi açtı. .

Paketten Della'nın Broadway'de bir vitrinde görüp uzun müddettir arzuladığı taraklar çıkmıştı. Kaplumbağa kabuğundan yapılmış elmas kenarlı o güzel taraklar işte önündeydi. Renkleri de saçlarına ne kadar uyuyordu...

Jim, Della'nın kendisine aldığı güzel hediyeyi görmemişti. Della avucunu açarak sevinçle kocasına uzattı... Jim'e saatini ver bakalım nasıl yakışacak dedi.

Jim ise, saatini verme yerine kendini sedire attı ve gülmeye başladı.

-Della sevgilim, Noel hediyelerimizi bir kenara koyup bir müddet saklayalım. Bugünkü halimize uygun değil. Biraz fazla. Tarakları almak için saati sattım dedi.

Yeni yılımız umarım tüm dünyaya barış, sevgi, hoşgörü, bereket ve sağlık getirir. Ayrıca insanların yokluk ve yoksulluk içinde yaşamayacağı, yurtlarından edilmeyeceği çocuk, yaşlı, kadın, sivil, asker, polisin öldürülmeyeceği, savaşların yuvaları yıkmayacağı bir yıl olmasını dileğiyle yeni yılınızı kutluyorum.

(O. Henry'nin bu öyküsünü dilimize Nuri Eren çevirdi. Öyküyü Milli Eğitim Bakanlığı, Dünya Edebiyatından Seçmeler Dizisi / Hikayeler1 / O. Henry adlı kitaptan aldım.)

title