Haberler

Duygusal Çeviklik Nedir?

Karan Tugay Gönenç

Karan Tugay Gönenç

Yönetici / İnsurance Sector
26.07.2024 08:59

Duygusal çeviklik, günümüzde çok fazla kullanılan, atıf yapılan kavramlardan biri. Özellikle iş yaşamında duygusal çeviklikten çok fazla söz ediliyor. Bu kavramı kullananlar duygulara, düşüncelere ve tecrübelere farkındalık içerisinde yaklaşmanın, davranışlara değer katmanın öneminden bahsediyorlar esas itibarıyla. Aslında duygusal çeviklik bir tür beceri. Bu beceri, diğer becerilerde olduğu gibi herkeste aynı oranda bulunmuyor. Duygusal çeviklik bir keşif süreci. Bu süreç, olumsuz duygu, fikir ve öykülerle ilişkileri esnek tutmak, onları objeye indirgemekle ilerliyor.

Duygusal çeviklik nasıl geliştirilir?

Duygusal çeviklik becerisini geliştirmek için birey, hissettiği bütün duygulara önyargısız yaklaşmalıdır. Onları olduğu gibi kabul ederse durum daha da kolaylaşır. Bu beceriyi geliştiren bireyler, olumsuz nitelikli duyguları dikkate alarak kendilerine değerler belirleyebilir ve böylece davranışlarını biçimlendirebilir. Eğer korku, kaygı ya da öfkenizin tutsağı olmak istemiyorsanız, davranışlarınızı seçmek durumundasınız. Böylece özgürleşmiş olursunuz. Ki özgürleşmek, duygusal çeviklik için oldukça önemli bir şarttır. Özgürleştikçe, olumsuz durumlara karşı bir mesafe koyabilir, böylece duygusal anlamda kendimizi daha rahat hissedebiliriz.

Duygusal çeviklik becerisini geliştirmek için neler yapılabilir?

Duygusal çeviklik becerisini geliştirmek için yapılması gereken ilk şey düşüncelerimizin farkına varmaktır. Bir örüntü şeklinde bulunan düşünceler, içimizde bir yerlerde kendi hallerinde, bireyi eyleme geçirmek için hazır beklerler. Olumlu bir değişim yaşamak istiyorsanız, düşünceleri fark ederek onların ağına takılmamaktır. Bizi esir edebilir yaşadığımız travmalara bağlı olarak ürettiğimiz düşüncelerimiz. Artık bir kabul haline gelebilir. Acı verdiği için yaşamı da acılaştırır. Olaylara ve durumlara olumsuz bir bakış açısıyla yaklaşmamıza neden olabilir ki bu, ciddi bir problemdir. İnsanı kötümser ve giderek başarısız kılar. Bu düşünceler bir süre sonra kalıp yargılar ve inançlar haline gelir.

İkinci olarak, duygularımızı ve düşüncelerimiz sınıflandırarak onlarla aramıza mesafe koymalıyız. Bazı duygu ve düşüncelerin ağına takıldığımız vakit, vesvese üretmeye başlıyor zihnimiz. Bu çok tehlikeli bir sarmal. Duygusal ve bedensel enerjimiz, söz konusu vesveselerle tükenmeye başlıyor böyle olunca. Yorgunluk, sıkıntı, iç bunaltısı gibi pek çok durum, bu döngüyle birlikte yaşanmaya başlanıyor. Bu yüzden mümkün olduğu kadar, bize karamsarlık aşılayan duygu ve düşüncelerimizden kurtulmamız gerekiyor.

Üçüncüsü duygu ve düşüncelerimizi herhangi bir ön şarta tabi tutmadan kabul etmeliyiz. İstesek de istemesek de onlar varlar. Duygu ve düşüncelerle mücadele etmek yerine onları kabullenmek, bizi doğrudan ve olumsuz şekilde etkilemelerini önleyecektir. "Varsın ama mücadele etmiyorum seninle." diyebilmeniz gerekir duygu ve düşüncelerinize. Bir bakıma, duygu ve düşüncelerinizi tanımalısınız.

Dördüncü kural, değerlerimizi öne almaktır. Değerlere göre hareket etmek, tüm önyargılarımızı ve bizi başkalarıyla ilişkiden uzak tutacak bagajları atmamızı sağlayacaktır. İnsanları, olayları sorunları sağlıklı ve olması gerektiği gibi değerlendirebilmek için birtakım değerlere sahip olmamız lazım. Bu değerler, esas itibarıyla bizi biz yapan olgulardır. Onları merkeze alarak yapacağımız değerlendirmeler anlık olmaktan çıkacak daha kuşatıcı olacaktır.

title